Kenan İmirzalıoğlu seni alıyorsa hiç kaçırma evlen
Kendi yazıp oynadığı tek kişilik gösterisi Aşk ve Komedi 8 yıldır sahnede. Şahane güzel, yaşsız ve kompleksiz, anlamlı ve capcanlı bakıyor. Nilgün Belgün'le koyu bir sohbete daldık...
Ebru D. Dedeoğlu- Paranın mutlulukla alakası olmadığını ve 10 yıl süren gerçek aşkınızla en parasız günlerinizi beraber yaşadığınızı anlatıyorsunuz. O günlere dönelim mi?
Bana geri dön desen yine o günlere dönerim. Çünkü o günler maddiyatın bu kadar değeri olmadığı maneviyatın, duyguların daha değerli olduğu yıllardı. Yaşanan çok güzel bir aşktı 10 yıl sürdü. En parasız dönemimizdeydik, para hiç önemli değildi. Villalar, havuzlu evler son model arabalar bunların hiçbiri umurumuzda değildi. O veterinerdi ben tiyatro oyuncusuydum. O dönemler yeni yeni tanınmaya başlamıştım ama bunu paraya dönüştürememiştim. Hatta bir gün ona dedim ki şan şöhret oldum ama hiç para kazanamıyorum. O da çünkü sen hiç para istemiyorsun sadece başarı istiyorsun. Senin hatan burada demişti. Sonra istedim ve de yavaş yavaş para kazanmaya başladım. Amma velakin şu andaki durum mu desen o zaman mı desen bir kere aşk olduğu için çok güzel ikincisi o zaman ki dönem daha güzeldi benim için.
- Peki o aşk nasıl bitti?
Eee o aşkın yaşı benden küçüktü. 10 sene boyunca çok güzel gitti ancak artık evlenmesi ve çocuk sahibi olması gerekiyordu. Bu doğanın kanunu. Benim iki kızım vardı. Asla evlilik düşünmüyordum. Üçüncü evliliğimi bitirdiğim dönemde tanışmıştık. Karşılıklı konuşarak anlaşarak ayrıldık. Ama hâlâ eşiyle de birlikte görüşürüz. Bizim hayatımızda o dönem çok önemlidir o da bilir ben de bilirim. Onun değerini de veririz her zaman. Hiçbir zaman kırılmadık bir yerde bitti ve başka bir evreye dönüştü ilişkimiz. Yaşadığımız aşkı o da unutmadı ben de unutmadım. Çok güzel yaşadık.
- İlişkinizi bitirirken çok net ve saygılı davranmışsınız her ikinizde. Neden biz kadınlar ağırlıklı olarak aşk ilişkisini bitirirken net davranmıyoruz?
Hatta çok açık söyleyeyim o ilişkimizi bitirmek istemedi ki onun bitirmesi gerekiyordu çünkü yaşamı için gerekliydi. Özellikle söyledim beraberliğimizi bitirelim senin hayatından çalmayayım diye. Daha gençti ve önünde yaşaması gerekenler vardı.
KARAKTERİMDE ALDATMA YOK
- Sevgi de bu değil mi?
Sevgi böyle bir şey evet. Karşılıksız. Karşındakinin iyiliğini istemek. Canımız acımadı mı? İkimizin de acıdı ama doğru yaptığımıza inandık ki hâlâ görüşüyoruz.
Kadınlar neden bitiremiyor soruna geri dönersek benim babaannemden, yaşadığım aileden, Büyükada’dan, Rum ermeni mozaiğinden dolayı biraz daha Batı'ya dönüğüm. Onlarda da böyledir ilişkiler bitince biter. Biliyorsun çocukları 17 yaşına gelir evleri ayırırlar daha farklı bakarlar hayata gerçi hoş ben hâlâ kızlarımın başındayım (gülüyor) O tarafım Batılılışmadı (gülüyor) Hayata daha çağdaş daha empati yaparak bakıyorum. Bizim kadınlarımızda fazla empati yok. Ayrılık kararı verdiğimde karşı tarafı da düşünürüm. 3. eşimden aldatıldığım için ayrıldım. Aldatılmamın mutlaka bir sebebi olmalı diye düşündüm ve çok araştırdım. Öğrendim ki maalesef bu bir karakter zaafiyeti. Yani empati yapmama gerek yok anlayabileceğim bir durum değil. Benim karakterimde aldatma yok. Aldatma iyi bir şey değil. O karakterde biri için aldatma o kadar da önemli değil yapılabilir demek ki. Benim karakterimde ise biriyle birlikteysen bir başkasıyla aldatmak kötü bir şey.
- Peki aile mozaiğinden bahsetmişken nasıl bir ailede büyüdünüz? Biraz bahseder misiniz?
O kadar güzel bir ailede büyüdüm ki kendime göre. Çok memnunum. Ailemizi kendimiz seçemiyoruz ama tekrar seç desen yine aynı ailemi seçerim. Benim baba tarafım daha varlıklı anne tarafım memur bir aileydi. Çalışan bir annenin kızıyım. Annem Türkiye’nin ilk kadın nikâh memuru. Annem kızım elinde bileziğin olsun, hep dik ol, hayatın ne getireceği belli değil, bugün varız yarın yokuz derdi. Ayrıca evlenirsin mutsuz olursan senin tek bir hedefin olmalı mutlu olmak ve işin için yaşamak olmalı diye eklerdi. Bir de yalan söyleme, hata yaparsan da söyle ben hallederim derdi cidden de hiç yalan söylemem. Yalan söyleyeni de hiç sevmem.
Babaannem de yıllar önce Atina’dan İstanbul’a ailesiyle gezmek için gelmiş dedemle tanışmış. Çok âşık olmuşlar. Evlenmişler. Babaannem evlendikten sonra Müslüman olmuş ve adı Selma olarak değişmiş. Ne de olsa içinde kendi inancı olduğu için biz her zaman Paskalya günlerini, Noelini kutlardık ve hep beraber yaşardık. Ne zaman ki Ramazan oluyordu o zaman da (dedem tüm dini vecibelerini getiren iyi bir Müslümandı) babaannem geceleri hep şöyle derdi (aksanlı taklidini yaparak) Ben Sait Bey'e sahurda taze pilav yapardım, taze taze yesin diye (gülüyor). Yani o zaman da bizim dini ritüellerimiz yaşanırdı. İki dini bir arada çok mutlu yaşadım.
- Ya babanıza isyan halleri? Kitabınızda oldukça bahsetmişssiniz.
Babamın tek kızıydım ve oyuncu olmamı istemedi. Çalçene bir durumum da vardı tabii. (gülüyor) Avukat ya da doktor olmamı çok isterdi. Bütün hayatımı da ona göre planladı. Kolejlerde okuttu tamam da annem de beni çocukluğumda tiyatroya götürdüğü için gönlüm oyunculuğa düştü. Öyle de bir yeteneğim varmış. İyi ki de düşmüş ve ben bu yolu seçmişim. Hatta babam bunun için evi terk etti. Annem çok dikbaşlı bir kadındı. Anneme anne bak kocasız kalıcan babam gitti dedim. O da sen merak etme kimse kızı konservatuvar kazandı diye evi terk etmez, üç gün sonra geri döner dedi. Ve döndü (gülüyor). Ama annem eğer aman evladım kocam gitti ne yapacağız, mümkün değil, vazgeç deseydi şu an başka bir meslekteydim. Büyük bir ihtimalle gazeteci olacaktım. Çünkü gazeteciliği çok seviyordum çok iyi bir araştırmacı gazeteci olabilirdim. Doktor ya da avukat olmayı hiç düşünmedim.
- Hayat dolu, enerjik Nilgün Belgün’ün yanında işinde son derece disipli bir iş kadını var. Bu tarafınızı babanızdan mı aldınız?
Evet disiplinli tarafım babamdan. Babam da çok disiplinli bir adamdı. Sofrada oturmandan, düzene, konuşmana kadar. Hatta anneme "Anne burası Nazi kampı mı? Bu kadar disiplini hayatımın neresinde kullanacağım" derdim. Ancak yine de babamın sözünden çıkmazdım, uysal kızdım ama dediğimi de sevecenlikle yaptırırdım. Babamın disiplini tiyatroda çok işime yaradı. Belki şarkıcı olsam o kadar önemli olmayabilirdi. Ama tiyatro gerçekten çok disiplin isteyen bir sanat dalı.
- Bir Polyanna değilim belki ama mutsuzluğu sevmiyorum diyorsunuz. Bu kadar realist düşünürken sürekli mutlu olma hali yorucu değil mi?
Sürekli mutlu olma hali derken bu benim size sürekli mutlu tarafımı göstermemle ilgili. Kendi içimde, işimle ilgili, zaman zaman da hayatla ilgili çok mutsuzluklarım oluyor. Bunu size neden göstereyim? Genelde mutlu tarafımı görüyorsunuz ama depresif, mutsuz bir kadın da değilim. Mutluluğa yatkın bir karakterim var. Bundan dolayı da bardağın dolu tarafını görürüm. Farzet ki bardak boşaldı doldururum. Bu benim elimde. Mutluluk bir seçimdir. Benim seçimim mutluluk.
- Çözüm odaklı mısınız?
Tabii tabii. Çözüm odaklıyım. Benim için sağlık sorununun ve ölümün dışında hayatta her şeyin bir çözümü vardır. Aşkın da, ilişkinin de çözümü vardır. Nitekim çözmüşüm. Mutsuz olduğum yerde asla durmam. Neresi olursa olsun. Beni mutsuz eden insandan, ortamdan anında konuşmadan giderim. En büyük özelliğim budur. Karşı tarafla konuşmam, görüşmem, kavga etmem ama giderim.
- İyi bir dost musunuz?
Çok iyi bir dostumdur. Beni biri kaybettiyse o kişi üzülmeli.
Nilgün Belgün, Ebru D. Dedeoğlu'nun sorularını yanıtladı.
- Güçlü bir kadınsınız. Ve sanki kendinize bir rol biçmiş ve onu oynuyorsunuz gibi geliyor. Gerçek Nilgün göründüğü mü yoksa bir o kadar daha derin mi? Acı verici olsa da kendinizle yüzleştiğiniz dönemler oldu mu?
Olmaz mı hayatım. Ben de bir insanım. Ama nasıl görünüyorsam da öyleyim. Mutsuz olduğum yere asla gitmem. İstiyorsam da koşa koşa giderim. Sahnede de öyleyim. O nedenle de Aşk ve Komedi adlı gösterim 8.yılına girdi ve hâlâ oynuyorum. İnsanlar sahnede samimi, sahici insan görmek istiyorlar. Kendi hayatımı olduğu gibi anlatıyorum. Yalanımın dolanımın olması da mümkün değil yaşamışlığım var, ispatlarım her yerde.
CUMHURİYET KADINIYIM
- Gösterinizde, sosyal medyada bu sahiciliğiniz çok belli. İnsanlar da siz de bunu çok seviyorlar.
Evet herkes öyle diyor. Ayrımcılığı sevmem. Kutuplaşmayı sevmiyorum. Çok açık. Kutuplaşmak ve ayrışmak insanları mutsuz ediyor. Benim her partiden dostlarım vardır, görüşürüm, konuşurum. Bunu da saklamam. Saklanacak bir durumum yok. Bu dostluklarımı karşıt görüşleri için bozmam. O onun görüşüdür. Onu bağlar beni bağlamaz. Benim bir duruşum bir dünya görüşüm var. Ben bir Cumhuriyet kadınıyım. Bunu her yerde söylüyorum. Oyunumun içinde de Atatürk sayesinde sizin karşınızdayım, Atatürk’ün ilkelerine sıkı sıkı sarılın diyorum. Bunu kimse söylemedi bugüne kadar. Bunu aslanlar gibi söylüyorum. Benim ne tarafa baktığım çok belli ama bu benim dostlarımla yaptığım işlerle bağdaştırılmamalı. Kimseye hesap vermem hiçbir konuda. Anlatabildim mi? Onun için her yere yüzüm ak alnım ak giderim. Herkes tarafından da sevilirim. Kaypak değilim. Ne olduğum belli. Kavgayı sevmiyorum. Mutlu olmayı seviyorum. Ülkemin de mutlu olmasını istiyorum.
BÜYÜK AŞKIMI 40 YAŞINDA YAŞADIM
- Nilgün Belgün’ün ruhunda esas değişim kaç yaşlarında başladı?
40 yaşında. Büyük aşkımı 40 yaşında yaşadım, 10 sene sürdü ve çok doğru bir ilişki yaşadığımı düşünüyorum. Ne istediğimi biliyordum karşımdaki de yaşına göre olgundu. Çok örtüştük ve 10 yılımız büyük bir aşkla geçti. Aptal genç kız şımarıklığı olmadan, illa benim dediğim olacak demeden, karşı tarafla empati yaparak daha kaprissiz, daha aşka, sevgiye bağlı kalarak aşkın önemini anlayarak bir insanı sevmenin ve de sevilmenin ne kadar önemli bir duygu olduğunu anlayarak yaşadığım 40’lı yaşlar çok güzeldi.
TESTLERİM MEŞHURDUR
- İnsanlara kolay güvenir misiniz yoksa ufak tefek testleriniz mi var?
İnsanlara birden bire asla güvenmem. Bayağı testten geçiririm. Benim testlerim meşhurdur. Bazılarını bilerek yaparım, karşı taraf da hisseder bunu. Bazılarını da hiç hissettirmeden yaparım. Eğer karşımdaki yanlışsa mutlaka bir yerden yakalarım. Yanlış insan sevmiyorum. Diyeceksin ki sana göre yanlış ona göre doğru. Madem ki ben arkadaşlık edicem benim doğrularıma birileri uymalı. Çok zıtsa ilişkiyi yürütemem. Hakkaniyetli olduğumu düşünüyorum. Anlayışlıyımdır. Yalanı affetmem. Çünkü ufak bir yalan ilerde daha büyük yalanları doğurur. İyi kalpli insan severim. Birinci şartım da budur.
- Ali Poyrazoğlu ile dostluğunuz ne durumda?
Ali Poyrazoğlu sahnede çok iyi bir aktördür. Ben de sahnede öyle bir aktörle oyun oynamaktan zevk alırım. Ama aktörlüğün dışında çok anlaşıyor musunuz dersen çok fazla anlaştığımız söylenemez. Ama yıllarımız birlikte geçtiği için bir kopamama durumumuz var. Ali’yi tanıdığımda 24 yaşındaydım, Ali de benden 10 yaş büyük 34 yaşındaydı. Düşün ki şimdi ikimiz de kaç yaşımıza geldik. O da hep beni takdir ediyordur. Tek başıma, arkamda ne bir babamın mirası tiyatro, ne bir babam vardı, ne bir yapımcı vardı hiç birşeyim yokken tek başıma bu noktaya gelmemden bu bir başarı hikâyesidir. Ali de bunu farkında. Yıllar evvel Yıldız Hanım'ı televizyon programıma çağırmıştım, bana caniko ben seni kaçırmışım sen ne ara buralara kadar geldin demişti. Işıklar içinde uyusun. Hiç unutmuyorum. Hoca beni kaçırmış.
- Aşk Ve Komedi adlı oyunuzda sizi seyrederken adeta sahnede devleşmiştiniz. Zaaflarınızı yenip nasıl bu kadar güçlü durmayı ve hatalarınızla dalga geçmeyi başardınız?
Bunu herkes soruyor ancak bilerek isteyerek böyle olmalıyım diyerek yapmıyorum. Bu bir yapı. Bu yalnız kadın olmanın yapısı. Bugüne kadar tek başına oldum. Mesela babam tiyatro eğitimime başladığımda paramı kesmişti. 23 yaşındaydım ve hiç yardım etmedi. Madem tiyatro dedin kazan paranı o zaman dedi. Bir yapımcı da çok önemli bir rol oynuyordum tiyatroyu bırakacaksın dedi bırakamam dedim asıl işin bu burada para kazanıyorsun dedi. Ben de bırakamam efendim beni tiyatrocu olarak aldınız tiyatroda oynamaya devam edeceğim dedim. Peki kızım dedi kovdu beni. Hiç kimse yapmaz bunu. O dönemde yapayalnız bir sigara parasına o tiyatroyu yaptım. Annem kanser oldu, mücadele ettik ama maalesef annemi kaybettik. Daha sonra bir televizyon programı teklifi geldi ve işte o zaman para kazandım. Hayat böyle…
ERTESİ GÜN KADIN MI GELECEK?
- Herkes sizi bir eliniz yağda bir eliniz balda pırlantalar içinde yaşıyor sanıyor.
Yok öyle değilim. Armağan Çağlayan'ın programında da o da benim pırlantalar içinde falan yüzdüğümü zannetmiş öyle değilim. Bak hiçbir şey takmam. Tabii ki bir şeylerim var onlar evde durur. Meraklı değilim takıya. Ben hayata başka bir pencereden bakıyorum. Evimde kendi işimi kendim yaparım. Haftada bir temizlikçi kadın gelir. Kadın gelmeden önce temizlik yaparım. Meşhur sevgilim temizlik yaptığımı gördüğünde derdi ki ertesi gün kadın mı gelecek? Evet nereden anladın derdim. Eee temizliğe başlamışsıın derdi (gülüyor). Aman ev kirli görünmesin diye evi temizliyormuşum. Öyle bir yapım var. Çok enteresan. (kahkaha) Ünlü gibi yaşamıyorum. Elimde torbam alışverişimi yapıyorum. İnsanlarla sıcacık bire bir iletişim kurmak ruhuma çok iyi geliyor.
- Üzüntülerinizle nasıl başa çıkıyorsunuz?
Güzel soru. Nasıl başa çıkıyorum? Kendi başıma başa çıkıyorum. Seninle konuşarak ancak üzüntümü paylaşırım ama çözüm üretemem. Neden? Sen ben değilsin ki. Kendi kimliğimle sıkıntıyı yaşıyorum sen kendi kimliğinle yol göstereceksin. Mutlu olmak için kendi kimliğimle çözüm yolumu bulmalıyım. Yoksa olmaz. Herkesin farklıdır hayat düşünceleri. Ayrılıklarımda da kimseyle evliliğimi tartışmam. Her şeyi kendim çözerim. Çünkü o evliliği ben yaşıyorum karşı taraf ne bilsin. Tabii ki benim iyiliğim için tavsiyeler verilir ama ben çözmeliyim. Evimde yalnız kalırım, bazen 2 gün bazen de 3 gün konusuna göre, düşünürüm müzik dinlerim ve de çözümü bulurum, hayata dönerim. Siz hep benim hayata döndüğüm zamana rastlıyorsunuz. Kızlarımla bile üzüntümü paylaşmam.
- Kızlarınız üzüntülerini, sıkıntılarını paylaşır mı? Paylaşmazlarsa bozulur musunuz?
Hayır ben de bozulmam. Onların kendilerine ait sıkıntıları vardır, kendileri hallederler. Halledemezlerse gelip bana söylerler ben hallederim. Bu kadar basit hayat.
- Hayallerinizin bir kısmı gerçekleşmiş ama erkeklerle kurduklarım gerçekleşmedi diyorsunuz. Nasıl hayallerdi?
Eee çünkü erkeklerle kurduğum hayaller onları tanımadığım için daha farklıydı. Aldatılınca tanımıyormuşum erkekleri dedim. Ben zannediyordum ki bir erkek aşık olduğu zaman aldatmaz. Bunu da savunurum hep. Ama onların aşkı ne kadar süreli? Kadınların aşkı daha uzun sürüyor da erkeklerin daha çabuk bitiyor. Aldatıyor. Aşkı bitmiş başka bir heyecan arıyor. Oralarda çözemedim erkekleri. Demek ki hayal ettiğim gibi değil hayat. Erkek ve kadın aynı değil. İnsan olarak eşitiz ama duygularımız, yaşama bakış açımız çok farklı. Bunu çözdüm artık onun için üstüne gitmiyorum hiçbir şeyin artık.
CANİKO BİRAZ KALDIRALIM
- Şahane güzel görünüyorsunuz. Anlamlı ve capcanlı bakıyorsunuz. Yaşsız ve kompleksiz bir kadın olmayı nasıl başardınız?
En büyük tüyoları vereyim. Aynaya günde bir kere bakarım. Aynayla hiç ilgim yok. Burnum bile yapma değil. Bak kemikli bir burnum var ki hocam Yıldız Kenter kalkık buruna çok meraklıydı. Caniko biraz kaldıralım demişti bana (gülüyor). Ama dinlemedim yüzümün bir manası var onu bozmak istemiyorum. İkincisi güzellik delisi bir kadın değilim yani güzellikten daha önemli vasıfların olduğuna inanan biriyim. Herkes çok güzelsin dedikleri zaman şaşırırım. Çünkü ben kendimi öyle inanılmaz çok güzel bulmuyorum. Aslında güzellik nedir biliyor musun? Bir konuşma, bir bakış, bir gülüş. Güzellik bunlardan olduğu zaman evet ben güzel duruyorum. Suratsız, sfenks gibi duran bir kadın olsam güzel durmam. Bir kadını çekici ve seksi yapan duruşudur, tavrıdır, bakışıdır, tarzıdır, gülüşüdür, konuşmasıdır. Bir bütündür benim için güzellik. Ben böyle baktığım için hayata size böyle gözüküyorum.
- Dönemimizde biz kadınlar üzerinde sürekli güzel olma baskısı var. Bunu hissi üzerinizde yaşıyor musunuz?
Öyle bir baskı yaşamıyorum. Mesela saçım darmadağın sokağa çıkmam sürekli fön çektiririm. En büyük masrafım kuaförüm. Günlük hayatımda makyaj yapmam. Bir ruj bir allık sürerim. O kadar. Instagramda filtre asla kullanmam. O nedenle beni sokakta çok rahat tanırlar. Ne görüyorlarsa oyum ben. Güzellik, zayıflık iddiasıyla yaşayan biri hiç olmadım. Mutluluk üzerine yaşıyorum. Yediğim zaman mutlu oluyorsam kimse alamaz benden yerim Ama yiyip de çöp tenekesi gibi hapur hupur sabahtan akşama yemem. Fazla yemek yemek de sinir bozukluğu yaratır. Dozunda yerim. Hiç rejim yapmadım. Balık etli biriysem böyle mutluyum. Bir şey giydiğimde düzgün duruyorsa o iş bitmiştir.
- Hayatımın en muhteşem yalnızlığını yaşadığım bir dönemdeyim diyorsunuz. Belki de gerçek aşk şimdi kapınıza çalacak ne dersiniz?
Çok açık söylüyorum bu saatten sonra bir erkekle aynı evi paylaşmam. Gerçek aşkı da yaşayacaksam mutlaka onun evi, hayatı olmalı. Böyle bir yaştayım. Artık kendimi daha çok seven, kendimle baş başa kalmaktan çok mutlu olduğum bir dönemdeyim. Eğer evliliklerim devam etseydi onlarla bu yaşa gelseydim beraber yaşamaktan keyif alıp alışmış olacaktım büyük ihtimal. Ama yalnızlığın lüksünü yaşadıktan sonra bir daha eski günlerime, evlilik hayatına dönmem. Üç kere evlendim zaten (gülüyor) Aşk ise hayalim artık yok da kafama uygun bana göre biriyse olabilir. Yalnız yaşamayı çok sevdim. Bu muhteşem yalnızlığa aşık oldum diyebilirim.
- Kendinizi çapkın değil flörtöz kadınım diye ifade ediyorsunuz. Bu tarifinize bayıldım. Yaşasın flörtöz kadınlar. Flörtöz ruh insana yaşam enerjisi veriyor sanki ne dersiniz? Flörtöz ruhun da bir dozu var mı?
Flörtöz olmak güzel bir şey. Zararlı değil. Ben flörtözüm. Flörtözlük nedir dersen karşımdaki erkekle içten gelerek konuşuyorum, iltifat ediyorum, ne kadar yakışıklısın diyorum hiç yüksünmem. Herkes bana güzelsin diyor onların da hakkı var. Ben de onlara hoş sözler ediyorum.
- Kitabınızda babanızla ilgili şahane bir anınız var.
Aaaa tabiii. Babam ikide bir bana evlensene diyordu. Bir bayram günü uzun zamandır evlenmedim ya (gülüyor) yaşıyordu o zaman Allah rahmet eylesin. Dedi ki kızım evlenmeyecek misin hâlâ ? Artık burama geldi. Evlenicem baba dedim. Kimle kızım dedi? Kenan İmirzalıoğlu ile dedim. Çok da severim Kenan'ı. Babam durdu çatalı bıraktı "Haa o seni alıyorsa hiç kaçırma dedi (kahkaha atıyor). Ve bu olayı Kenan’ı görünce anlatmıştım. Çok eğlenmiştik. Babam da esprili adamdı.
- Yeni yetişen gen kadınlara hayatla ilgili deneyimleriniz paylaşmak adına nasıl tüyolar verirsiniz?
Kendi kimlikleriyle aşka başlasınlar. Asla karşısındaki erkeğin hegamonyasının altına girmesinler. Herkes bir kimliktir. Erkek ilk önce baskı kurduğu kadını ister ondan sonra o kadından hiç hoşlanmaz ve daha güçlü kadın arayışına gider. Böyledir. İlişkide herkes kartlarını açık oynamalı. Benim hayatımda sakladığım hiçbir şey olmadı ve hep açık oldum. Karşılığında da hep kazandım. Ama diyeceksin ki üç boşanma yaşamışsın (gülüyor) o ayrılıkları ben de istedim. İlişkiyi iki kişiden biri bıraktıysa o ilişki yürümez. Ayrılmalı. Ben bütün eşlerimle hâlâ arkadaş ve dostum.
- Aşk ve Komedi 8. yılında. Nasıl devam edecek?
Yeni sezonda nasıl devam edecek ben de sana soruyorum hahahhha.. Ben de bilmiyorum. Yaşayıp göreceğiz. İBB'nin Sahnede Bir Hayat projesiyle bir gece oynadım özlemimi giderdim. Çok şükür.
Hayatımızda hep birlikte ilk defa pandemi yaşıyoruz. Hiçbirimiz bilmiyoruz. Biz ne olacağız? Perdeler açılsa da seyirci gelecek mi? Bir sürü bilinmezlik var. Yaşayarak göreceğiz. Hayatta en nefret ettiğim şey belirsizlik ve hep beraber bu belirsizliği yaşıyoruz.
SOFRAMDAKİLER EN SEVDİĞİM İNSANLAR
- Paylaşımlarınızdan şahane dost sofralarınızı görüyoruz. Kimler sofranızı paylaşıyor?
Soframdakiler en sevdiğim insanlar. Zaten toplasan 10 kişilik bir dost grubum var. 10 kişinin içinde gider gelirim. Tanımadıklarımla sohbet etmekten pek hoşlanmıyorum. Yeni insan tanımayı çok sevmem. Alışkanlıklarıma bağlıyım. Dostlarım da eski dostlarım zaten. Onlarla birlikte yemeğe gitmeyi severim. Hayatımda en çok sevdiğim şey dost sofraları, sohbet, yemek, biraz gıybet. Benim eğlencem bu.
- En güzel hangi yemeği yaparsınız?
Çok güzel etli yaprak dolması yaparım. Babaannemden öğrendiğim şahane domatesli pilavı yaparım. Diğer yemekleri de Ardanın Mutfağı'na bakıp bakıp yapıyorum. (Kahkahalar)
DAHA ÇOK BECERİKSİZLERE AŞIK OLUNUR
- Aşkın yolu mideden geçer mi? Güzel yemek yapan bir erkek sizin kalbinize girmeyi başarır mı?
Yok ya hiç ilgi yok. O eskindendi. Şimdiki erkeklerde o kadar fit ki onlarda yediklerine dikkat ediyor. Herkes başka yerde. Aşk ruhtan geçiyor. O zaman yemek yapmayı bilmeyen insanların hiç aşık olmaması gerekirdi bilakis daha çok da beceriksizlere aşık olunur. Bunu unutma!
BABAANNEMİN TARİFİYLE CACIKİ
Uyduruk tarifi var. Yoğurdu iyice çırpıyorsun. Salatalıkları asla rende yapmıyorsun. Parça parça minik halde doğruyorsun. Sarmısakları da minik minik aynı şekilde doğruyorsun. Bolca dereotlarını da ekliyorsun. Hepsini karıştırdıktan sonra asla ne cambul cumbul sulu değil ne de sadece yoğurt değil orta bir kıvama getiriyorsun. İçine birkaç tane buz ekleyip, üzerine zeytinyağ damlatılarak servis edilir. Bu harika bir cacıktır. Tavsiye derim.
DOMATES PİLAVI
Bol domatesli yapıyorum. Önce pirinci 1 saat sıcak suda ıslatıyorum. İyice yıkayıp süzüyorum. Domatesle tereyağını karıştırıyorum. Üstüne 1’e 1 ölçü su koyuyorum. Tuz ekliyorum. Kaynamaya başlayınca pirinci ekliyorum. Önce yüksek ateşte sonra içinde iyice kısık ateşte pişiriyorum.