Karar basın ve ifade özgürlüğüne vurgudur

Dündar ve Gül için verilen tahliyenin tutuklama ile sınırlı kalmayacağını ifade eden hukukçular, kararın benzer olaylar için emsal niteliğinde olması gerektiğini belirtti.

cumhuriyet.com.tr

Anayasa Mahkemesi’nin gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutukluluğuna ilişkin verdiği ihlal kararının basın ve ifade hürriyeti açısından önemli olduğu vurgulandı. Hukukçular tahliye öncesi yaptıkları yorumlarda kararın kesin tahliye ile sonuçlanacak bir gelişmeye gebe olduğunu vurgularken kararın özellikle tutuklama ile sınırlı kalmayıp, basın ve ifade özgürlüğünü kapsamasının çok önemli olduğunun altını çizdiler. AYM’nin aldığı “Hak ihlali” kararının tutuklu diğer gazeteciler için de emsal bir karar olduğu vurgulanarak, yargının aldığı, alacağı kararlarda daha dikkatli olması gerektiği belirtildi.

Dündar ve Gül’ün önceki gün tahliye edilmesinin ardından, hukukçular AYM kararı sonrası yaptıkları ilk değerlendirmelerde tahliyenin kaçınılmaz olduğunu belirterek, basın ve ifade özgürlüğü vurgusunu yaptılar.

Ceza hukukçusu Ersan Şen; kararın, tutuklama tedbirinin şartları ve devamı ile ilgili olduğunu, soruşturma aşamasıyla ilgili sınırlı bir inceleme ve hak ihlali kararı olduğunu bildirdi. Şen, “Anayasa Mahkemesi, bu başvuruda benim önüme gelen gidenlerle basın mesleğinin icrasını gördüm. Burada tutuklamaya yeter delil ve kuvvetli suç şüphesi yok demiştir” ifadesini kullandı. Kararın benzer olaylar için emsal niteliğinde olması gerektiğini de söyleyen Şen, buna karşılık yargının bu tür kararları yeterince dikkate almadığını söyledi.

Basın için önemli karar

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, kararın özellikle tutuklama ile sınırlı kalmayıp, basın ve ifade özgürlüğünü kapsamasının çok önemli olduğunu söyledi. Fakat, gerek tutuklanmalarının gerekse başvurularının Anayasa Mahkemesi gündemine alınmasının Saray’dan bağımsız olmadığını belirten Akdeniz, “Ancak Anayasa Mahkemesi siyasetten ve siyasilerden bağımsız hareket edebildiği zaman bu kararların gerçekten bir anlamı olacaktır.

Bu tutuklama kararı veren sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamaya devam kararı veren Ağır Ceza Mahkemeleri için de geçerli. Bu karara rağmen yargının bağımsızlığından ciddi şüphe duyuyorum. Kaldı ki zaten tutuklanmamaları ve yargılanmamaları gerekirken 90 günden fazla tutuklu kaldılar. Yapılan bütün yanlışlıkların çözümünü de zaten ciddi baskı altında olan bir Anayasa Mahkemesi’nden beklemek doğru değil” değerlendirmesini yaptı.

YARSAV Başkanı Murat Arslan, ihlal kararının kaçınılmaz bir süreç olduğunu kaydetti. Sulh ceza hâkimliğinin böyle bir tutuklama kararı vermesinin konjonktür gereği olduğunu vurgulayan Arslan, “AYM üzerinde AİHM baskısı vardı. Eğer bunun gibi bir iki karar olsa etkili başvuru yolu olma niteliğini kaybetme tehlikesi vardı. Bu nedenle ihlal vermek zorundaydı” dedi. İhlal kararının İstanbul’daki mahkemenin elini kolunu bağlayan bir karar olduğunun da altını çizen Arslan, “AYM, mevcut delillerin tümünü gazetecilik faaliyeti olduğunu ifade etti. Şüphe yoksa dava bile açamazsın. Bu davanın sonu beraat demektir, yeni bir şey konulmazsa” diye konuştu.