Kadınlar camiden neden uzaklaştı?

Eski İstanbul Müftü Yardımcısı Kadriye Erdemli dünden bugüne kadınlara ayrılan ibadet yerlerini anlattı

Selin Ongun - Cumhuriyet

“Ramazan-medya-kadın” faslında camilerdeki “erkek vesayetine itirazın” gazete sütunlarında kendine yer bulduğuna da tanığız. Eski İstanbul Müftü Yardımcısı Kadriye Avcı Erdemli, camilerde kadınlara ayrılan ibadet yerleri söz konusu olduğunda meselenin hem pratiğini hem de geçmişini aktarabilecek isimlerin başında geliyor.

- Camilerde kadınlara ayrılan yerler söz konusu olduğunda, Yıldız Ramazanoğlu ve Sibel Eraslan gibi isimler, “Hiç değilse birkaç dakikalığına, ibadetimizi yaptığımız sırada üstast ilişkisi olmadan, ibadetimizi yapamaz mıyız” diye sordu yıllarca. Bu ne ölçüde değişti bugün?

Camiler Allah’ın evleridir ve orada üst-ast ilişkisi tarihin hiçbir döneminde olmamıştır şimdi de olamaz. Allah’ın huzuruna gelen bütün kullar eşittir. Sibel Hanım ve Yıldız Hanım’ın kastettiği caminin manevi atmosferini hissederek ibadet edebilmek olmalı.

- Burada işaret edilen kısım, en nazik deyişle, camilerde kadınlara ayrılan yerlerdeki özensizlik. Örneğin bazı camilerde kadınların namaz kıldığı bölümlerin önüne perde çekiliyor. Hz. Peygamber dönemindeki usul nasıldı?

Hz. Peygamber ve Hulefa-i Raşidin (Dört halife) döneminde kadınlara ayrıca bir mekân ayrılmamış, kadınlar caminin ana mekânında erkekler safının arkasında bir bölme olmadan namaz kılmışlardır.

Kadınlara perde

- Ya Osmanlı dönemindeki pratik?

Osmanlı döneminde kadınların vakit namazlarına, bayram ve Cuma namazlarına Hz. Peygamber’in dönemindeki gibi bilinçli bir katılımından söz edilemez. Ama yine de bu dönemde Osmanlı kadınları camiye Ramazan ayında kılınan teravih namazı, kandil ve mevlit gibi bazı özel gün ve sebeplerle gitmişlerdir. Kadınların camiyle bağı bu kadar az olmasına rağmen, yine de onlar için caminin içinde, ana mekânda paravanla (caminin içinin görünebildiği) bir bölme ya da kadınlar mahfili yapılmıştır. Kadınlar burada, sınırlı da olsa, hem mihrap, minber gibi ana unsurlarını görerek camide bulunma duygu ve sevabına ererek namaz kılmışlar, hem de camide dinledikleri vaaz ve hutbeler münasebetiyle eğitim faaliyetlerinden nasiplenmişlerdir. Sorunuzdaki perde örneğine gelecek olursak, perdeler hem caminin mimari estetiğine aykırıdır hem de kadınların camiden kopuk namaz kılmalarına neden oluyor.

- Kadınlar camiden neden uzaklaştı?

Kadınların toplum hayatında daha aktif olması, kadınların camilerde vakit ve Cuma namazı kılma ihtiyacını gündeme getirmiştir. Çoğu camimizin mimari yapısı, cami yapılırken kadınlar düşünülmediği için bu talebi karşılama konusunda yetersizdir. Hz. Peygamber zamanında caminin ana mekânında saf düzenine uygun olarak namazlarını kılan, camide cemaat olma duygu ve bilgisine erebilen kadınlara bugün Türkiye’de, bodrum katı ya da küçük yerler tahsis edilmiştir. Bu küçük yerler camiden kopuk odalar veya cami estetiğine uymayan perde ile ayrılmış mekânlar olup bu durum, namazlarının geçmesi gibi bir zaruret olmadıkça, kadınların camiye gelmemesinde de etkilidir. Ramazan’da bir ay teravih namazı kılmak için bu tür camiden kopuk mekânlara gelen kadınlar, mihrabı, minberi, caminin bölümlerini görmedikleri, caminin atmosferini yaşayamadıkları ve kendilerini camide hissetmediklerinden, konsantrasyonlarını kaybetmekte, arkadaşlarını görünce konuşmaya dalmaktadırlar. Ya da mevsimine göre yazın çok sıcak kışın çok soğuk, rutubetli, eski halı, rahle, sıra, süpürge, perde, temizlik ürünleri gibi eşyaların bulunduğu sağlıksız şartlarda namazlarını kılmak durumunda kalmaları da kadınları camiden uzaklaştırmaktadır.

Abdest yeri yoktu

- Abdest alma mekânları için notunuz nedir?

Abdest alma mekânları da hiç düşünülmemiştir. Camide vakit namazlarını kılmak isteyen kadınlar, genç kızlar en başta abdest alma sorunu ile karşılaşabilmekteydi. Şehirler arası cami ziyaretine gelen kadınlar da tarihi camilerde iki rekât namaz kılmak istediklerinde abdest alacak yer, abdestleri olduğu zaman ise özellikle Cuma günleri namaz kılacak yer bulamamaktaydılar. Ya camiden kopuk cami altlarında namaz kılmak durumunda kalmaktaydılar ki, bu da onların kendilerini, ziyarete geldikleri tarihi havayı soluyacakları cami ortamında hissetmemelerine neden olmaktaydı.

- “Dili geçmiş zaman” kullanıyorsunuz, değişen bir durum var mı?

Camilerin kadınlar bölümünün kadınlar lehine iyileştirildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle İstanbul’da. Görevde olduğum dönemde takibini yaptığım “İstanbul Müftülüğü Camilerin Kadınlar Bölümünü Güzelleştirme Projesi” tamamlanmıştı. Sevinerek söyleyebiliriz ki, birçok camiye kadınlar için yer ayrıldı, bu yerler ya mahfeler oldu ya da perdeler kaldırılarak paravanlar yapıldı. Ve de abdest alma yeri yapıldı.

- Hz. Peygamber zamanında kadınların beş vakit namazlara da aktif olarak katıldığı söylenir. Bugün sonuç neden farklı sizce?

Hz. Peygamber’in Medine’de başlattığı bu gelenek, hızla genişleyen İslam coğrafyasına aynı ölçüde yansımamıştır. Dinin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Peygamber’in sahih sünnetine uymayan, İslam öncesi geleneğin izlerini taşıyan rivayet ve yorumların sözlü ve pratik uygulamalara yansıması, İslam dünyasında kadınların cami ortamından uzak kalmasında ve eğitimin ihmal edilmesinde önemli bir etken olmuştur. Kadınların fitne, fesat korkusu ve düşüncesiyle camiye gelmelerini hoş karşılamayanların ve karşı çıkanların görüşlerinin delile dayanmadığını söyleyebiliriz. İbadethanelerde ve bütün alanlarda her türlü güvenliği sağlamak, idarenin ve yetkililerin görevidir. Bu vehimler vesile kılınarak kadınların camilere girmelerini engellemek veya onlar için nezih ve zarif mekânlar içeren mabetler tesis etmemek, Kur’an ve sünnete dayandırılamaz.

- Örneğin geçen yıllarda Hacı Bayram Camii’nde, cuma namazında “erkeklere yer kalmıyor” gerekçesiyle kadınlar camiye alınmamıştı. Bu aslında neyin, hangi zihniyetin tercümesi?

Maalesef, halen “Kadınlar namazlarını evlerinin en izbe köşesinde kılsın” diyen bir anlayış mevcut. Okuyan genç kızlar, çalışan kadınlar öğle namazını, ikindi namazını okulunun ya da iş yerinin yakınındaki camide kılmak istediğinde, “Siz gidin evinizin en izbe köşesinde namaz kılın sonra işinize dönün mü?” diyeceğiz. Dini bir kurum olarak, her inanan için ibadetlerini rahatça huzur içinde yapacakları mekânlar ayırmak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir vazifesi.

- Bir gelecek öngörüsü: Ne zaman Diyanet İşleri Başkanı koltuğunda bir kadın görebileceğiz?

Kadınların Diyanet İşleri başkanı olmalarında dinen bir mahsur yok. Teamülen olamıyorlar.

Kadınların hakları

- Teamülen neden olamıyorlar sizce?

Biliyorsunuz Türkiye’de hatta dünya da kadınlar belli mevkilerde yeni yeni görülmeye başladı. Türkiye’de 81 vilayet var ve benim bildiğim bir kadın vali var. Oysa bunun olmaması için ne dini ne de yasal bir engel mevcut. Diyanet İşleri Başkanlığı dahil bazı makam ve mevki ile ilgili olan bu durum dini olmaktan ziyade kadına toplum içinde biçilen konum ile ilgili. Bu durum kadının toplum içindeki konumunun değişmesiyle birlikte değişebilir.

- Kadınların hak arayışına tepki duyan kimi İslamcı erkeklerin ıskaladığı kısım nedir?

İslam dini geldiğinde kadınlara mülkiyet, miras, evlilik, boşanma, vasiyet etme, eğitim vs. medeni hakları verdi. O dönemde Batı’da hak arayışı bile mevcut değildi, hatta sonraki tarihlerde hak arayan kadınlar giyotinle öldürülüyordu. İslam, kadınlara hak vermiş ve kadınlar da haklarını aramıştır. Mesela, Havle binti Huveylit. Kocası ona o dönemin boşama şekillerinden biri olan zihar yapıyor. Kadın da çok mustarip oluyor. Hz. Peygamber’e soruyor, “Gençken benimle evlendi, yaşlanınca beni atıyor. Benim durumum ne olacak?” Peygamberimiz, “Bu konuda bana vahiy gelmedi” diyor. Sorularına yanıt arayışı devam ederken kadın en sonunda “Herkese gelince ayet geliyor, bana gelince susuyor. Ben de durumumu Allah’a arz ederim” diyor. Bunun üzerine dua ediyor ve Rabbimiz, bu olay üzerine indirdiği Mücadile (Tartışan Kadın) Suresi’nde kadın lehine düzenlemeler getiriyor. Dolayısıyla kadınların haklarını aramaları İslama ters bir durum değil. Olması gereken bir şey.