‘İşte mebus olacak kadın’
Cumhuriyetin ilk kadın muhtarlarından olan Satı Çırpan, 1935’te Atatürk ile karşılaşmasının ardından Türkiye’nin ilk kadın milletvekillerinden biri oldu. “Satı Kadın” olarak bilinen Çırpan, 1890 olan doğum yılını Atatürk ile karşılaşmasında “Sen Samsun’a çıkmadan önce yaşamıyorduk ki” sözleri ile 1919 olarak söylerken, Atatürk ise Satı Kadın için “İşte mebus olacak kadın” ifadelerini kullanmıştı.
cumhuriyet.com.trSatı Çırpan, bilinen adıyla Satı Kadın, ölümünün 64. yılında anılıyor. 1890’da Ankara’nın Kazan köyünde doğan ve ilk eşi Cafer Efendi öldükten sonra Balkan Savaşı’nda gazi olan İbrahim Efendi ile evlenen Satı Çırpan, babası Kara Mehmet’in ihtiyarlığını fırsat bilip, arazisini gasp etmek isteyenler yüzünden eşi ile birlikte babasının evine döndü ve babasının mülküne sahip çıktı. 1933’te kadınların muhtar olma hakkı kazanması ile köyün muhtarı seçilen Satı Çırpan’ın yaşamı ise 1934’te Atatürk ile karşılaşmasından sonra değişti.
‘Mebus olacak kadın’
16 Temmuz 1934’te İstanbul’a gitmek üzere yola çıkan Atatürk’ü yol boyu çevre köylerdeki yurttaşlar karşılar ve yiyecek ile içeceklerinden ikram ederlerdi. Ankara Kızılcahamam güzergâhından geçen Atatürk’ü karşılayanlardan biri de, Satı Çırpan’dı. Yolculukta Atatürk’e eşlik eden manevi kızı Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler adlı kitabının “İlk köylü kadın milletvekili” başlıklı kısmında Atatürk ile Satı Çırpan’ın karşılaşmasını şöyle anlatır:
“Sıcak yaz mevsiminde, otomobille Kızılcahamam yolundayız... O zaman ki şose, Zir Ovası'ndan giderdi. Yol boyunca bütün köylüler, Atatürk geçecek diye çıkmışlar, kısım kısım yerlerde toplanarak, ağaç dallarından çardaklar ve taklar yapmışlardı. Kazan köyüne yakın bir yerde durduk. Okul öğrencileri, öğretmenleriyle sıralanmıştı. Nahiye müdürü, köy muhtarı ve kadınlı erkekli köylüler hep bir arada idiler.
Atatürk, üstü kapalı, yanları açık bir otomobilde… Yanımızda Nuri Conker ve başyaveri bulunuyordu. Otomobil durdu. Fakat o topluluktan hemen cesaret edip yaklaşan olmamıştı. Adeta emir bekliyorlar gibi bir durum vardı. Onların içinden birdenbire sırma işlemeli en güzel köylü elbiselerini giymiş, yağız çehreli bir kadın otomobile yaklaştı, “Paşam hoş geldiniz, senin için yer hazırladık, ayran yaptık, insene” dedi. Atatürk nezaketle yolumuzun uzun olduğunu ve her yerde durmak mümkün olmayacağını anlattı. Fakat aynı zamanda da bana, “Bu kadın kimmiş, sorsana” dedi. Ben onunla konuşurken diğer erkekler de cesaret alarak Atatürk’e yaklaşmışlar ve onun çeşitli sorularına yanıtlar veriyorlardı. Satı Kadın’dan öğrendiğim şu idi: Kendisi Kazan köyünün muhtarı imiş ve seçimle köy yönetiminin başına yeni geçmiş. Muhtar Satı Kadın, oraların hakimi edası ile ayranı otomobile getirtti. İçtik ve kendisinden köyü hakkında bilgi edinerek tekrar yola koyulduk. Atatürk, “İşte mebus olacak kadın” dedi. Satı Kadın, Türk köylü kadınının cesur bir sembolü olarak karşımıza çıkmıştı. Yol boyunca onun hakkında gözlemlerimizi söylüyorduk. Nuri Conker, Büyük Millet Meclisi’ne üye olarak girebilecek bu yeni aday arkadaşı hakkında şakalı sözler sarf etmekle beraber, Atatürk bu muhtarın ismini ve köyünü kaydetmemi emir vermişti.
Satı Kadın’ın kişiliğinde Türk köylü kadınının milletvekili adaylığını görmekle gururlu idim. Satı Kadın, 1935 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, ilk kadın milletvekili olarak seçilmiş ve o devre müddetince görev yapmıştır. Bu durum, ulusun demokratik bir fikrinin ilk uygulaması olmuştur.”
‘Samsun’dan önce yaşamıyorduk’
Satı Kadın’ın torunu Zekai Çırpanoğlu, babaannesi Satı Kadın’ı Cumhuriyet Anadolu’ya anlattı. Atatürk’ün, Satı Çırpan’a eski Türkçede “cesur Türk kadını” anlamına gelen “Hatı” adını verdiği ve Meclis kayıtlarında böyle geçtiğini söyleyen Çırpanoğlu, Atatürk ile Satı Kadın’ın görüşmesini ise şöyle anlatıyor:
“Babaannem, Atatürk’e ayran verdikten sonra ‘kimsin’ diye soruyor. Babaannem de ‘Paşam, ileride gördüğünüz köyün muhtarıyım’ diyor. Bir kadının muhtar olması Atatürk’ün hoşuna gidiyor. Atatürk, babaannemin yaşını soruyor. Babaannem ise ‘Paşam, 1919 doğumluyum’ diyor. Atatürk diyor ki ‘Şaşırmış olmayasın, biraz daha yaşlı gözüküyorsun.’ Babaannem ise ‘Sen Samsun’a çıkmadan önce yaşamıyorduk ki’ yanıtını veriyor.”
‘Köylüler milletin aslı’
Daha sonra Atatürk’ün Satı Kadın ile Ankara’da görüştüğünü ve “Satı Kadın, kocandan boşan. Seni kadınlara başkan yapacağız” diye denediğini söyleyen Çırpanoğlu, şunları kaydetti:
“Babaannem, ‘Emzirdiğim çocuğum var. Ben başkanlık istemem’ diyor. Bu yanıt Atatürk’ün çok hoşuna gitmiş. Babaannem, milletvekilliği görevi bittikten sonra şalvarını giyerek köyüne dönermiş. Milletvekilliği döneminde ise köylüleri TBMM’ye getirir ve dertlerini dinlermiş. Meclis’e köylüler çok gelince, babaannemi Atatürk’e şikâyet etmişler. Atatürk de ‘Satı Kadın’a karışmayın’ demiş. Babaannem de köylülerden şikâyetçi olanlara ‘Bunlar milletin asıllarıdır. Biz vekilleriyiz’ yanıtını vermiş.”
‘Satı anneyi beklerdik’
Satı Kadın’ın yaşadığı evi, adının yaşaması için belediyeye bağışladıklarını ve eşyaları ile birlikte müzeye dönüştürüldüğünü aktaran Çırpanoğlu, Satı Kadın’ın Atatürk’ü karşıladığı bindallısı ile gümüş ve altın kaplamalı olan kuşağını kendilerinin sakladıklarını söyledi. Satı Kadın’ın, her 5 Aralık kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının yıldönümünde mezarı başında anıldığını belirten Çırpanoğlu, ilçede Satı Kadın’ın adına park olduğunu da kaydetti. Satı Kadın’ın, Milli Mücadele sırasında yayımlanan Tekalifi Milliye emirleri çerçevesinde orduya destek sağladığını ve bölgedeki asker tarafından da çok sevildiğini söyleyen Çırpanoğlu, 24 Ocak 1993’te katledilen yazarımız Uğur Mumcu’nun, kendisini ziyaret ettiğinde Satı Kadın ile ilgili anılarını anlattığını da belirtti. Çırpanoğlu, “Uğur Mumcu çocukken, babaannemin milletvekili olduğunda yaşadığı ev ile komşuymuş. Bana, ‘Biz Satı anneyi beklerdik. Kapıdan çıkınca çok modern, üzerinde etek ve şapka ile çıkardı. Hepimizin başını okşardı’ demişti” ifadelerini kullandı. ANKARA