'İktidarın zulmüne karşı direneceğiz'
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, ''Barışa ramak kalmışken, diyalogdan müzakereye geçiliyorken, çözüme dönük pratik adımlar atılacakken birileri yine kanayan yaraya dokunuyor ve oluk oluk kan akıyor'' dedi.
cumhuriyet.com.trDTK'nin, BDP Diyarbakır İl Başkanlığında düzenlediği toplantının açılışında konuşan Tuğluk, umut vaat eden, heyecanlandıran ve mutlu kılan sözlerle konuşmak istediğini, ne yazık ki kaygılardan, çatışmalardan, ölümlerden ve olası sonuçlarından bahsetmek zorunda olduğunu söyledi.
Bugün özellikle Türkiye kamuoyunun, Türk halkının kendilerini doğru anlamasını istediğini ifade eden Tuğluk, şöyle devam etti:
''Daha fazla egemenlik, daha fazla sömürü, daha fazla iktidar uğruna Kürt ve Türk çocukları birbirine vurdurtuluyor. Barışa ramak kalmışken, diyalogdan müzakereye geçiliyorken, çözüme dönük pratik adımlar atılacakken, beklenti ve bu umut bu yönlüyken birileri yine kanayan yaraya dokunuyor ve oluk oluk kan akıyor. YSK denen ideolojik kurum, saçma sapan bir karar alıyor ve demokratik temsiliyetin önüne geçmeye çalışıyor.
Halk direniyor ve hakkı olanı canı pahasına savunuyor. Sonuç sil baştan oluyor ama ardında İbrahim'in genç hayatını bırakarak, yüzlerce gözaltı ve tutuklama, onlarca yaralı bırakma pahasına oluyor tüm olup bitenler. Türk Silahlı Kuvvetleri, eylemsizlik pozisyonundaki gerillaya karşı olağanüstü bir güç ve teknikle operasyon düzenliyor. En son Tunceli'de 7 cana kıyılıyor. Dün 4 gerillanın cenaze merasimi bu şehirde oldu. AK Parti ise olan bitene karşı art niyetli ve daha fazla tahrik edercesine, 'Kürt meselesi artık yoktur' deme cesareti kadar gafilliğine de girebiliyor.''
Tuğluk, özgür bir gelecek, eşit, insanca, onurlu bir yaşam için var olma ve direnme haklarını sonuna kadar kullanacaklarını ifade etti. ''İktidarın zulmüne karşı direneceklerini'' söyleyen Tuğluk, AKP'nin sorunu oyalamak ve tasfiye etmek dışında bir yolu bilmediğini ileri sürdü.
Tuğluk, şöyle konuştu:
''Devletle olmuyorsa halkımız kendi demokrasisini kuracak ve kurduğu bu sistem içerisinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi mi olur, Suriye gibi mi bilinmez ancak bir statü kazanılacak ve bu ne pahasına olursa olsun savunulacaktır. Sorumluluk devletindir, sayın Başbakan'ındır. Unutmayalım ki cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız. Bu zaten hep böyle olmuştur.
Üzülerek belirtmeliyim ki, bu ülke sürekli kendi cehennemini kendi elleriyle yaratıp duruyor. Bunun için tartışacak ve kararlar alacağız. (Söz bitti) demiyoruz, demeyeceğiz de ancak sözden de fazla gerekli olan artık pratik çalışma ve mücadele gerçeğidir. DTK bu toplumsal talebe ve güncel realiteye yanıt olmalıdır, olmak sorumluluğundadır.''
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Hamit Geylani, BDP'nin eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP'li eski milletvekilleri, BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili adayları ile BDP'li belediye başkanlarının katıldığı toplantı, daha sonra basına kapalı devam etti.
"Kürtler kendini savunur, evrensel hukukta yeri var"
Tuğluk, varoluşun varoluş biçimini yok saymanın ve yaşam hakkına kastedilmesinin, varlığın kendini savunma hakkı, refleksi, arayışı ve araçlarının ortaya çıkacağını ifade ederek, "Açık ve net cümleler ile ifade etmek istiyorum. Kürtler her türlü soykırıma karşı var olma ve direnme mücadelelerini tereddütsüz sürdüreceklerdir. Evrensel hukuk bu hakkı tanımaktadır" dedi.
"Kürtler hükmünü verdi"
Abdullah Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü için, sorumluca, ön açıcı, güven verici, özverili tutum sahibi olduğunu ileri süren Tuğluk şöyle konuştu:
"Bu cennet coğrafyada yaşayan bütün halkların özgür geleceği ve ütopyaları adına birlikte başarmak zorundayız. Buna gücümüz de var, isteğimiz de. Belki çok acı çekeceğiz. Bedel ödeyeceğiz ama emin olun ki, başaracağız.
Tarihin dönülmez noktasındayız. 9 yıldır Kürtler tahammül gösterdi. Defalarca ateşkes ilan edildi, şans verildi, uzlaşı ve çözüm arandı.
Ancak sayın Başbakan ve AKP iktidarı oyalamak, tasfiye etmek dışında bir yol bilmediler. Bu artık netleşmiştir ve Kürtler hükmünü vermiştir, çözüm AKP’ye rağmen gelişecektir. Kürtlerin bu anlamda sabrı da bitmiştir, tahammüle de.
Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisinin kuracak ve kendi kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır. Araf halindeyiz. Sorumluluk devlettedir, Sayın Başbakandadır. Cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız."