Hep imkansıza oynadım
Nurcan Çelik, dört yıl Bursaspor’da olmak üzere birçok takımda oynadı. 8 yıl önce kulüp kurdu. Aynı zamanda takımının kalecisi. Genç takımı, yıldız takımı, minik takımı ve A takımı var. Çocuklarına hem anne hem hoca olmuş: “Aileler güveniyorlar. Sözlerimi mutlaka tutarım” diyor. Futbolla ilkokula başlamadan önce tanışmak gerektiğini söylüyor.
Hilal KöseOyuncu olarak başladım, kaleci olmamı istediler. Ben ilk başta istemiyordum, babam da istemiyordu. İlk başta ona söylemedim. Bir gün maça geldi, beni kalede gördü şok oldu. |
Fotoğraflar: Vedat Arık
Nurcan Çelik, futbol aşkıyla yaşama sımsıkı sarılmış bir sporcu. Milli takım dahil, uzun yıllardır yeşil sahalarda file bekçiliği yapıyor. İki kez kanseri yendi. Kurucusu olduğu Akdeniz NurçelikSpor, birinci lige çıkma mücadelesi veriyor.Yağmur çamur demeden hazırlık yapıyorlar. Samsun’da yarın maçları var. Puanla dönmek için ter dökecekler. Kadın Futbol Kulüpler Birliği yönetim kurulu üyeliği de yapan Çelik, “Futbolu çok seviyorum. Enerjim çok yüksek. Pozitif insanlarla bir araya gelmeyi seviyorum. Negatiflerden uzak dururum” diyor.
Kosecki sayesinde
13 yaşındayken, Galatasaray’ın yeni transferi Roman Kosecki’ye hayranlığı sayesinde futbolla ilgilenmiş Çelik. Kosecki’nin fotoğrafını ilk kez Bursaspor’un gazetesinde görmüş. Model ya da oyuncu olmayı hayal ederken, top sektirmeye başlamış: “O kadar yakışıklıydı ki... Sürekli onunla ilgili haberleri takip ederdim. Çok da iyi bir futbolcuydu. Yüzü bana farklı bir pencere açıyordu. Bu sırada kadın ligi kuruluyormuş. Kuzenim merakımı bildiği için haber verdi. Bursasporun’un seçmeleri varmış. Artık 500- 600 top sektiriyordum zaten. Seçildim. Birine aşık oldum o aşk beni futbola götürdü.”
Hayal gücü yanında
Bursaspor’da oynarken Milli Takım’a seçilen Çelik, para kazanmak için de bir gözlükçüde optisyenlik yapıyordu. Yaşamına yön veren en önemli şey de hayal gücüydü. Kulüp kurmayı, hatta nasıl başkan olacağını bile çocuk yaşta düşlüyordu. “Hep imkansıza oynadım, çok çalıştım, hayatımı planladım. Hiçbir şey zamansız olmadı, hastalanmam da. Hepimiz için ayrılan bir zaman dilimi var. En iyi nasıl yaşarız? Sevgilimden ayrılsam bile beş gün üzülürüm. Önüme bakarım. Evet acılar var hayatta. Aslında dünyadaki her şey bize emanet, çocuklarımız bile. O yüzden gerçekten canınız yandığında üzülün. Para ve mal için değil” diyor.
İlk vurgun
Çelik, 2008’de tiroit kanserine yakalandı. Ameliyatın ardından atom tedavisi gördü. Zorlu ilk birkaç ayı, Bursa’nın Ericek köyündeki dağ evinde tek başına geçirdi. Abisi yemeğini kapıya bırakıp dönerken, o “vurgun yedim” diye düşünüyordu. Sürekli uyku halindeydi, vücudu kurumuştu, kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. Bir süre sonra ah vah demeyi bıraktı. İlacı vücudundan atması sekiz ay sürdü. İyileşince hemen Kıbrıs’a gitti. Akdeniz Spor Birliği’nde bir sezon oynadı. Takımı şampiyon yaptıktan sonra Gemlik’te iki yıl futbol oynadı. 2000’de Zeytinburnu’na transfer oldu.Takım Türkiye şampiyonu olurken kalede Çelik vardı. 2003’te Almanya’nın Wolfsburg takımına gitti. Yarım sezon sonra kulübüne geri döndü.
Annesiz büyüyor
Çelik, NurçelikSpor’u kurduktan bir kaç ay sonra meme kanseri olduğunu öğrendi. Hastalık aslında ona ilk darbeyi 4 yaşında vurmuştu. Annesi meme kanserinden kurtulamamıştı. 3 kardeş, annesiz kalmışlardı. Babası yeniden evlendi. Birkaç yıl sonra Artvin’den Bursa’ya taşındılar. Çocukluğunu güzel anımsıyor: “ Fakirdik yani ülkemiz fakirdi, ayakkabımız bile yoktu kimi zaman ama hayat güzeldi, doğaldı. Toprağa basıyorduk, yeşilin içinde büyüdük. Babam bizi her hafta pikniğe götürürdü.”
Çelik, 16 yaşındaydı. Emlak işi yapan babasının ani ölümüyle sarsıldı bu kez. Babasını vuran tetikçi, beş yıl sonra Rahşan Affı ile tahliye oldu. Babası ölünce Bursa’dan hemen kaçtı. Atlatması zor oldu. 2013’te ikinci annesini de meme kanserinden kaybetti.
Nurcan Çelik, arkadaşımız Hilal Köse’yle.
Memeyi kaybetmek
Çelik, kamptayken birdenbire meme ucuna ağrı girdiğini, sonra da sıvı aktığını anlatıyor. Birkaç doktor gezikten sonra Çapa’da teşhis konulmuş. Kanser üçüncü evrede ve lenflere yayılmış. Çok üzülmüş tabii... Hemen sonra kendini en iyi hissettiği şeye sığınmış. “Maça çıktım. Spor yapınca hemen toparlıyorum” diyor. Doktoru Hasan Karanlık’ın, “seni yaşatacağım” dediğini söylüyor. Çelik’in şu an tek memesi var. Slikonu vücudu kabul etmemiş. Çelik, kemoterapiyi ise kardeşlerinin yanında Bursa’da almış. Toplam sekiz ay hastanede yatmış. Bir kemoterapi seansı sonrasında mide kanaması geçirmiş: “Bünyem kaldıramadı. İskelet kalmıştım. Saçım yok, kaşım yok. Arkadaşlarım geliyorlar. Vah vah ölecek diye düşündüklerini görüyordum yüzlerinde. Kimseyi alma yanıma, ben kendimi bu bakışlarla iyileştiremem dedim abime. Bilgisayarda film izledim sürekli. Kafamı onlarla doldurdum. İddia oynuyor, kazanıyordum. Süreki Artık kendimle ve organlarımla konuşmaya başlamıştım. Böbrek, dalak, kalp, mide... Canı yanıyordu onların da. Tamam geçecek, durun biraz uyuyalım derken, toparladım. Önce yürümeye başladım. Koşamıyordum. O dönemde abimin kızı oldu. Eylül’ün saçı çıkarken benimkiler de yeni çıkıyordu. Pozitif bakarak, negatif düşünmeyerek kendimi yapılandırdım. Abimin eşi Rus. Onun anneannesi gelmişüi. Ben resmen böğürüyorum, insanlıktan çıkmışım. Kadın elimi avucunun içine alırdı, çok az Türkçesiyle iyi ol derdi. Ve o dokununca iyi hissederdim, hep bana dokunsun isterdim...”
Zeytinburnu bölününce
Türkiye’deki kadın futboluna bakışa bir tepki olarak takımı kurmuş Çelik. Zeytinburnuspor’da futbol oynarken, takımın ikiye bölünmesinin ardından boşta kalan çocuklar için harekete geçmiş. Kadınlar açısından durumu şöyle özetliyor: “Aç kapa yapıyorlar. Şampiyonluk için oynuyoruz ama seneye önümüzü göremiyoruz. Galatasaray kadın takımını yeni kapattı mesela... Kocaman kulüp, çocuklar çok üzüldü. Hayalleriyle oynanmış oldu. Camianın kadın sporuna bakış açısı çok vasat, yanlış. Bir an önce iyi bir planlamayla toparlanması gerekiyor. Ben de takımı kurarken erkek kulüplerin takımı olmasını istemedim. Yarın öbür gün, birbaşka yönetici gelirse takımı kapatabilir. Nitekim Zeytinburnu kapattı o dönemde. En azından benim görüşüm belli, net. ‘Ben ölünce ancak takım kapanır’ diye düşündüm. Dolaysıyla, en azından oynamak isteyen bütün çocuklara kapı açık, gelip burada oynayabilirler. Kapı açık derken de herkese değil. Ahlaklı sporcuya kapıyı açtık. O yüzden herkesle konuşmuyoruz. Bize gelen her çocuk seçili çocuk.”
Para erkek futbolunda
Çelik, “Ama işin gerçeği şu ki para erkek futbolunda dönüyor. Aksi olsa kadın futbolunu da sana bana bırakmazlar” diyor ve ekliyor: “Hepsi parayı kovalıyor. Ben yıllık 30 bin TL ile ikinci ligi götürüyorum. Birinci lig şampiyon kadın takımına 70 bin TL ödül veriyor federasyon. BAL ligindeki amatöre bile 600 bin TL veriyor. Hak mı bu? Birinci lig erkekler şampiyonuna verilen parayı hesaplayamayız bile. O olanaklar bizde de olsa biz de yaparız daha iyisini. Kadınlar birinci liginin bile sponsoru yok.” Kadın futbolunun önündeki engellerden birinin de kültürel bakış açısı olduğunu vurgulayan Çelik, “Çocuğu yetiştiriyorsun, evlenince futbol hayatı bitiyor. Öte yandan geçim zor. Ailenin paraya ihtiyacı oluyor. Çocuğuna bakamıyor. Çocuk hem işe hem okula hem de antrenmana çıkıyor. Avrupa’da çocuk aç değil ki. İstediği sporu yapabilir. Bizde simit alacak parası olmuyor gün geliyor” diyor.
Kadınlar ikinci liginde İstanbul’u temsil eden tek takım biziz. Ağrı, Nusaybin, Adana, Osmaniye, Samsun gibi uzak deplasmanlara gidiyoruz. Sponsorumuz olmadığı için ulaşımı kara yolu ile sağlıyoruz. Birazcık zorlanıyoruz. Çocukların Pazartesi okula gidememe durumu olabiliyor, yorucu oluyor. Bütün bu zorluklara rağmen hedefe oynuyoruz. İkinci ligde güzel mücadele veriyoruz. Puanlar çok yakın. Rakiplerimiz de güçlü ama biz de güçlüyüz. Zaman zaman puan alamıyoruz, puan vermiyoruz. Güzel mücadele oluyor. Bizde Avrupa kültürü yok. Bizde önce başarı, sonra destek. Dışarda önce destek sonra başarı. İlerde ülkemizde kadın futbolu çok daha iyi olacak. Dünyada almış başını gidiyor. İyi altyapılara ihtiyacımız var. İyi altyapı ne? İyi bir tesisin olmalı. Ben bazen çocukları götürecek fitness salonu bulamıyorum. Neden dünya kupasında olamıyoruz? Bu sebepler yüzünden... Sponsorluk ararken diyorum ki takıma destek olmazsanız bile tek tek çocuklara destek olun. En azından burs verin eğitim için. Çok mutlu olurum, onların güzel bir gelecekleri olsun. Her şey para değil. Birazcık vicdan lazım bence... |