Financial Times değerlendirdi: "Erdoğan’ın dış politikada büyük oyunu"

Erdoğan’ın yürüttüğü dış politika Libya, Suriye ve AB gibi başlıklarla Financial Times tarafından değerlendirildi. 5 yıl içerisindeki Erdoğan tarafından yürütülen dış politika hamlelerinin eski rekabetleri yeniden alevlendirdiği yorumunda bulunuldu. Analizde Erdoğan’ın iç siyaset içerisinde, “Zaman zaman kendisini Müslüman dünyasının lideri olarak göstererek muhafazakâr tabana oynadığına” dikkat çekildi.

Gizay Çelik

Financial Times’tan Laura Pitel, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikasını değerlendirirken aynı zamanda iç siyasete de değinen bir analiz hazırladı. Erdoğan’ın yürüttüğü dış politikanın sertleştiğine dikkat çeken Pitel, “Diplomatlar ve analistler yürütülen bu stratejinin hem ekonomi hem de bölgesel ve küresel güçlerle ilişkiler açısından büyük riskler taşıdığı konusunda uyarıyor” ifadelerini kullandı.

Pitel tarafından Erdoğan’ın geçen ay gerçekleştirdiği Azerbaycan- Bakü töreni hatırlatılarak:

“Geçtiğimiz son baharda yeni bir çatışma patlak verdikten sonra Batılı güçler ateşkes çağrısında bulunurken, Erdoğan’ın tüm ağırlığını Azerbaycan’ın arkasında koymaya verdiği karar tavizsiz retorik ve sert gücün hazır kullanımı ile karakterize edilen, giderek artan sert dış politika duruşunun en son tezahürüydü” denildi.

“YENİ DÜŞMANLAR YARATAN MÜDAHALELER”

Geçtiğimiz 5 yıl içerisindeki Erdoğan tarafından yürütülen dış politika hamlelerine yer verilen analizde “Erdoğan Suriye, ve Kuzey Irak’a operasyonlar düzenledi ve Yunanistan’la deniz sahasında açmaza giren NATO müttefikleriyle karşı karşıya getirerek eski rekabetleri yeniden alevlendirdi ve yeni düşmanlar yaratan müdahalelerde bulundu” yorumunda bulunuldu.

ERDOĞAN, TRUMP’I KAYBETTİ

FT tarafından, geçtiğimiz haftalarda Erdoğan’ın, ABD’de seçim yenilgisi yaşayan dostu Donald Trump’ı kaybettiği belirtildi. Batı’yla yakınlaşma adımlarına değinen Pitel durumu, “Türkiye’nin artan ekonomik sıkıntılarını gidermek için yabancı sermayeyi geri çekme ihtiyacı duydu- Erdoğan, Batı ile yeni bir sayfa açma hedefine geri döndüğünü ifade etti. Laura Pitel tarafından Batı’yla yaklaşma adımları, “Ancak Erdoğan'ın Türkiye’nin AB, ABD ve Orta Doğu ülkeleri ile ilişkilerine zarar veren konularda uzlaşmaya istekli olup olmadığı belirsizliğini sürdürüyor” şeklinde yorumladı.

FT’nin kaynak olarak dayandırdığı Avrupalı bir diplomat,” Zeytin dalı olarak tanımlanabilecek adımlar attı ancak bunların hepsi çok küçük şeylerdi, önemli hiçbir şey yoktu. Temelde iki tarafında anlaşamadığı konulara bakarsanız, taraflar topun birbirlerinde olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de bir yere varılması çok zor” dedi.

“MUHAFAZAKAR TABANA OYNUYOR”

2002’de iktidara gelen Erdoğan, kendisini uzun süredir hem yurt içinde hem de yurt dışında “Türkiye'yi yeniden büyük güç yapacak” bir vizyon sahibi biri olarak göstermeye çalıştığına işaret eden Pitel tarafından, Erdoğan’ın yürüttüğü siyaset için, “Erdoğan zaman zaman kendisini Müslüman dünyasının lideri olarak göstererek muhafazakâr tabana oynuyor başka bir yandan da milliyetçi tanımlama ve dili kullanıyor” ifadesini kullandı.

DİPLOMATLAR VE ANALİSTLER UYARIYOR

Diplomatlar ve analistler yürütülen bu stratejinin hem ekonomi hem de bölgesel ve küresel güçlerle ilişkiler açısından büyük riskler taşıdığı konusunda uyardığı analizde vurgulandı. Financial Times tarafından, “10 yıl önce Türk dış politikasının ana ilkesi "komşularla sıfır sorun" iken, Türk analistler şimdi yeni mantranın "sorunsuz sıfır komşu" olduğu konusunda şaka yapıyorlar. Erdoğan’ın dış politikası, eleştirenler tarafından Güney Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Afrika'yı kapsayan ve imparatorluk dönemine atıfta bulunularak "neo-Osmanlı" olarak tanımlanıyor” ifadeleri kullanıldı.

Türk yetkililer ise sadece ülkenin çıkarlarını koruduğunu ifade eden Pitel’a değerlendirmede bulunan bir kaynak ise bu durumu şöyle tanımlıyor: “ Fransa müdahale ettiğinde- sadece Fransa- kimse onlara Napolyon gibi davranıyorsunuz demiyor.”

Berlin'deki Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü'nde araştırmacı olan Sinem Adar demecinde durumu, “Türkiye ile çatışan ülkelerin geniş bir cephesi” şeklinde değerlendirdi.

MERKEZİ İKTİDAR

2016 yılından sonra Erdoğan, MHP ile kurduğu seçim ittifakının da yer aldığı analizde, “Özellikle milli güvenliğe önem vererek Kürt ayrılıkçılarına karşı aşırı sağcı bir politika benimsedi” yorumunda bulunuldu.

Özyeğin Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler profesörü olan Evren Balta’nın FT’ye yaptığı değerlendirmeye göre ittifakın, ‘Türkiye’nin mutlaka yükselmesi gereken benzer fikirleri var.’ Laura Pitel’a göre, “2018’de başkanlık sistemine geçiş Türkiye’nin doğal yönelimini Batı’ya doğru gören geleneksel Dışişleri Bakanlığı’nın rolünü zayıflattı. Erdoğan, deniz aşırı maceracılıkta siyasi rakiplerinden çok az geri çekildi. CHP tarafından ise bu yürütülen bu diplomatik olmayan dil eleştirildi. Erdoğan dış politikayı iç siyasi kazançlar için kullandı.”

İNSAN HAKLARI İHLALLERİNDEN AVRUPA ENDİŞELİ

Pitel en son yaşanan yaptırım gündemine de değindiği analizinde “Şimdi Avrupa, teknik olarak bloğa katılmaya hala aday olan bir ülkede insan haklarındaki ihalelerden endişeli. Erdoğan’ın Rusya’dan bir S-400 hava savunma sistemi satın alma kararı Washington’u  kızdırdı ve geçen ay uzun zamandır beklenen ABD yaptırımlarını tetikledi” değerlendirmesinde bulundu.