Faydalı bilgiler... Paganizm
Faydalı bilgiler... Paganizm
Tayfun Atay / CumhuriyetGenelde bakıldığında Paganizm, bir inanç çeşitlemesi olarak karşımıza çıkmakla birlikte onun özünde “doğa tapımı” olduğunu söylenebilir. Doğa da gayet iyi bilindiği gibi “dişillik” atfedilen bir varlık alanı (“Doğa Ana”). O yüzden Paganizm, “ilahiyat”ı eril tekelden kurtararak dişilliği büyük ölçüde öne çıkaran bir kutsallık alanını önümüze açar.
Elbette Paganizm ile politeizm arasında bir titreşim olduğunu kaydetmeden geçemeyiz. Ancak “paganik politeizm”, tanrılar ve tanrıçaları dünyadan uzak, yeryüzü hayatına mesafeli ve yaşayan varlıklara üstün bir konumda görmez. Söz konusu olan aslında varlıklar arasındaki çoklu ve çeşitli ilişkilerin ilahi kategorilerle ifadesidir.
Böylesi çoktanrıcı/politeist bir boyut Paganizm’de içkindir. Ama bundan öte “panteist” bir boyut da Paganizm’de içkindir. İlahi-Yüce olan (“Divinity”) her yerdedir; doğanın her zerresinde, her birimizde, hem eril, hem dişil mahiyette.
Özcesi, yaşayan her şeyin ve onların birbiriyle bağlantılarının kutsallığına inanç, Paganizm’dir (Fiona Bowie, “The Anthropology of Religion”, 2006, s. 115).
Paganizm bu şekilde yeryüzünü kutsallaştırarak insanı yaratılışın, aslî unsuru yapan inanç sistematiğini değiştirirken, bugünün dünyasının feminist ve çevreci hareketleriyle bizi buluşturur.
Her iki hareket de günümüzde “neo-Paganizm”le bağlantı içinde yol alıyor. Bu bağlamda eski bir NASA çalışanı olan fizikçi James Lovelock’un “GAİA hipotezi”nin, pek çok mensubu kendisini “pagan” olarak da tanımlayan Yeşiller hareketi tarafından kucaklanmış olması, anlaşılır olsa gerek.
Adını Yunan Mitolojisi’ndeki yeryüzü tanrıçası GAİA’dan alan ve dünyanın kendi kendine düzenli bir işleyiş içinde eşsiz bir organik sistem olduğunu öne süren hipotez doğrultusunda Yeşiller, insan- merkezci anlayıştan çevre-merkezci anlayışa geçmeyi savunurlar. “GAİA’ya üstün” bir insanlıktan, adeta “ana rahmi” gibi onun içinde yaşayan, ona bağlı-bağımlı bir insanlık telakkisine yönelimi ya da...
Buna benzer bir anlayışın (her ne kadar eril bir fon içerisinden de olsa) panteist spekülasyonlarına daha önce vurguda bulunduğumuz büyük sûfi İbn-i Arabi’de de karşımıza çıktığını söylemek belki pek çok kişiye şaşırtıcı gelecektir!.. “Şeyh-i Ekber”in, İslâm’ı bir “ataerkil cendere” kılmaya uğraşan “devletlû ulema” karşısında cesaret ve yüreklilikle yaratılış ve yaratıcının “dişillenmesi”ne dönük yaklaşımlarına Süleyman Uludağ hoca, şöyle işaret etmektedir:
“İbn Arabî ana rahmi ile Hak Teala’nın isimleri olan Rahman ve Rahim ile rahmet, merhamet eden sıfatları arasındaki ilişkiye dikkat çeker, sık sık ‘Allah, rahme dedi ki: Seninle bağlantı kuranla bağlantı kurarım, seninle olan bağlantıyı koparandan bağlantımı keserim’, ‘Rahim, Rahman’ın türevidir (Sücne). Onunla ilişki kuranla Allah ilişki kurar, onunla ilişkisini kesenden Allah ilişkisini keser’ (Tirmizi, Birr, 16) mealindeki hadislere gönderme yapar. Bütün bağlar, ilişkiler, nesebler ve akrabalıklar ana rahmi ve sıla-ı rahim sayesinde gerçekleşir.” (S. Uludağ, “Sûfî Gözüyle Kadın”, 1995, s. 77-78)
Bununla birlikte kadınlık ve Paganizm denince hiç kuşkusuz ilk akla gelecek olan, Hıristiyan Avrupa’da çağlar boyunca lanetlenmiş cadılık ve yakılmış cadılardır.