En düşük düzeyde radyasyon bile zararlı olabilir
Bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları gibi insan vücudunu x-ışını bombardımanına tutan görüntüleme yöntemlerinin, insan sağlığı için tehlike yaratıp yaratmadığını araştıran bilim insanları, en düşük seviyedeki radyasyonun bile kansere neden olabileceğini ileri sürüyor.
cumhuriyet.com.trYaklaşık 40 yıldır hastalık tanısında büyük kolaylık sağlayan BT taramaları, doktorların en fazla yararlandığı tıbbi görüntüleme yöntemlerinden biri. Ne var ki son on yıldır bilim insanları bu yöntemin bu kadar yoğun kullanımının kanser tehlikesini artırabileceği endişesi ile uygulamanın güvenilirliğini sorguluyor. Özellikle BT tarama cihazlarının ışınların DNA’ya zarar vermesinden ve tümör oluşturan hücreleri tetikleyici mutasyonlar yaratmasından korkuyorlar.
Doktorların bugüne değin BT taramalarını sıklıkla talep etmelerinin nedeni, BT taramalarının yararlarının zararlarından daha fazla olduğuna inanmalarıydı. Başın, göğsün veya vücudun herhangi bir kısmının çevresinde dönen x-ışınları, üç boyutlu görüntü alınmasını sağlıyor. Bu üç boyutlu görüntüler, standart röntgen cihazlarından elde edilen görüntülerden çok daha ayrıntılı bilgi verebiliyor.
150 İLE 1.100 MİSLİ RADYASYON
Fakat tek bir BT taraması, konvansiyonel röntgen cihazlarına göre vücudu 150 ile 1.100 misli daha fazla radyasyona maruz bırakıyor. Bu, çevredeki doğal ve yapay kaynaklardan gelen radyasyonun bir yıllık miktarına eşit.
Son on yıl boyunca yapılan çalışmalar bu kaygıları körükler nitelikte. Amerikan Kanser Enstitüsü’ndeki araştırmacıların tahminlerine göre gelecekte ortaya çıkacağı tahmin edilen 29.000 kanser vakası, ABD’de 2007 yılında yapılan 72 milyon BT taramasından kaynaklanıyor olabilir. Bu artış, her yıl ABD’de kanser teşhisi konan 1.7 milyon kanser hastasının % 2’sine eşit. San Francisco Körfez Bölgesi’ndeki tıp merkezlerinin 2009 yılında yaptığı bir araştırma, tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekiyor: Her 400 ile 2.000 arasındaki rutin göğüs BT taraması, kanser vakalarında birer artışa neden oluyor.
Bu tahminlerin güvenilirliği doğal olarak bilim insanların radyasyon ile kanser arasındaki ilişkiyi nasıl ölçtüğüne bağlıdır. Aslında son 20-30 yıldır BT taramalarından kaynaklanan ilave kanser riski tahminleri bir dizi yanıltıcı veriye dayanıyor. Bu verilerin kaynağı, II. Dünya Savaşı’nda patlatılan atom bombalarından sağ kurtulanlarda uzun vadede ortaya çıkan kanser vakalarıdır.
ZAMAN AŞIMINA UĞRAMIŞ VERİLER
150 bin ile 200 bin kişi patlama esnasında ve patlamaları izleyen aylar içinde yaşamını yitirmişti. Bombanın bir kilometrelik çapı içinde bulunanlar, şiddetli radyasyon zehirlenmesi, enkaz altında kalma veya yangın nedeniyle yaşamlarını yitirmişlerdi. 2.5 kilometrelik çap içinde bulunanlar patlamadan sonra yıllarca yaşadılar. Bu insanlar, yüksek uçtaki 3 sievert’ten (Sv) -cildi yakar ve saç dökülmelerine yol açar- düşük ucundaki 5 milisievert’e (mSv) kadar uzanan bir skala üzerinde radyasyon almışlardı. Düşük uçtaki miktar, bugün bir BT taramasında alınan 2 ile 10 mSv’nin tam ortasında bulunuyorlardı. Sievert farklı radyasyonların canlı doku üzerindeki etkilerini ölçen uluslararası bir birimdir. Örneğin 1 Sv gamma ışını, yaşayan doku üzerinde bir Sv x-ışını ile aynı etkiyi yapar.
Patlamadan birkaç yıl sonra bilim insanları hayatta kalan 120 bin insanın ölüm ve hastalık raporlarını incelediler. Bu sonuçlar, ilk kez kanser riskinin radyasyonun dozuna bağlı olduğunu ortaya çıkarttı. Hatta çok küçük bir dozun bile riski arttırdığı yönünde kanıtlar elde edildi.
Bu verilere dayanarak Amerikan Araştırma Konseyi’nin hazırladığı bir rapora göre 10 mSv radyasyona maruz kalmak -karın bölgesine uygulanan tipik bir BT taramasının yaydığı radyasyon- bir insanın yaşamı boyunca kansere yakalanma riskini % 0.1 oranında arttırıyor. Bu temel bilgiden yararlanan Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), 10 mSv’lik bir dozun kanser riskini % 0.05 oranında arttırdığını açıkladı. Bu risklerin, genel popülasyonun doğal olarak kansere yakalanma riski ile karşılaştırıldığında çok küçük olması nedeniyle, herhangi bir önlem alınmasına gerek görülmedi. ABD’de bir insanın kanserden ölme riski % 20’dir. Dolayısıyla tek bir BT taraması, ortalama bir hastanın ölümcül tümör geliştirme riskini %20’den % 20.05’e çıkartır.
KARŞILAŞTIRMALARDA MANTIK HATASI
Ne var ki bütün bu tahminler çok ciddi bir hata içeriyor. 100 mSv’ye maruz kalan Hiroşima ve Nagasaki’den sağ kurtulan insanlar arasında ölüm ve kanser vakaları o kadar azdı ki bu miktarın normal popülasyonda görülme sıklığından hemen hemen hiç farkı yoktu. Bu hatayı bertaraf etmek için Ulusal Araştırma Konseyi ve diğer kurumlar, BT taramalarının yarattığı riski 100 mSv ile 2 Sv radyasyon alan bomba kurbanları ile karşılaştırdılar. Bunu yapmalarının nedeni, kanser riski ile radyasyon dozunun yüksek ve düşük aralıklarda benzer bir ilişkiye sahip olduklarına inanmalarıydı. Ki bu da her zaman doğru değildi.
Sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiren bir diğer faktör de, atom bombalarının bir insanın tüm vücudunu radyasyona maruz bırakması, fakat birden fazla sayıda BT taramasından geçen hastaların vücutlarının belirli kısımlarının X-ışınlarına maruz kalmasıydı. Hataları biraz daha fazlalaştıran bir diğer faktör de, atom bombalarından sağ kurtulanların beslenme rejimlerinin ve tıbbi bakımlarının günümüz insanlarına göre daha yetersiz olmasıydı. Böylece aynı miktarda radyasyon düzeyinin atom bombasından sağ kurtulanlarda daha yüksek hastalık riski yaratması beklenmeliydi.
DOZU DÜŞÜRMEK
Bilim insanları bütün bu mantık hatalarından dolayı çalışmalarında atom bombasından kurtulanları kıstas olarak kullanmaktan vazgeçtiler ve doğrudan BT taramalarından geçen ve kansere yakalanan insanları değerlendirmeye karar verdiler. Bu verileri kullanarak yapılan bir düzine kadar araştırmadan alınacak sonuçların birkaç yıl içinde yayımlanması bekleniyor.
Bu arada bazı bilim insanları görüntü kalitesini düşürmeden, tipik bir BT taramasının yarattığı radyasyonu azaltmaya bakıyor. Massachusetts General Hospital’dan radyolog Sarabjeet Singh ve meslektaşı Mannudeep Kalra, bu hedefe ulaşmak için sıra dışı bir yol izliyor. Araştırmalarında kullanmak için soluk alan, canlı denekler yerine kadavralardan yararlanıyorlar. Bu şekilde insan bedenlerini istedikleri kadar taramadan geçirebildiler ve gerektiği gibi otopsi yaptılar.
Bugüne dek bu çalışmalardan elde edilen yarar şu oldu: Akciğerlerdeki anormal doku gelişmelerini teşhis etmek ve rutin göğüs taramalarını yapmak için radyasyon dozu normale göre % 75 oranında düşürülebiliyor. Bugün Massachusetts General Hospital artık taramalarda % 75 daha az radyasyon kullanıyor. Singh ve Kalra geliştirdikleri tekniği ABD’deki dünyadaki diğer radyolog ve teknisyenlerle paylaşmaya hazırlar.
DOZU DÜŞÜRMEK YETMİYOR
Klinisyenler BT taramalarında radyasyon düzeyini ne kadar düşürürlerse düşürsünler, sorunların sona ermediği görülüyor. Pek çok insan bugün gereksiz yere BT taramasından geçiyor ve bu işlemler sırasında istenmeyen miktarlarda radyasyon alıyor. Virginia Üniversitesi’nden Bruce Hillman ve diğer bilim insanları, özellikle acil serviste görevli doktorların işlemleri hızlandırmak ve tedaviye olabildiğince erken başlamak adına gerekli gereksiz tomografi istediklerini belirtiyor. 2004 yılında yapılan bir kamuoyu araştırmasında acil servislerde görevli doktorların % 91’inin BT taramalarının kanser riskini artırdığına inanmadıklarını ortaya çıkarttı.
Doktorların ve hastaların zaman içinde dozu azaltmaya yönelik mesajı alacakları tahmin ediliyor. 2012 yılındaki Medicare verilerinin incelenmesi sonucu BT kullanımında düşüş olmasa da artış olmadığı görüldü.
Duke Üniversitesi Tıp Merkezi’nden pediatrik radyoloji bölümü başkanı Donald Frush bu konudaki görüşlerini şöyle ifade ediyor: “BT taramalarında risk olup olmadığı konusunda henüz kesin bir karar yok. Ancak işi sağlama almak için en küçük radyasyon dozunun bile güvenilir olmadığını kabul etmek gerek. Bundan 20 yıl sonra az miktardaki dozun zararlı olmadığını öğrenecek olsak bile, ne kaybederiz”
Türkçesi: Reyhan Oksay
Kaynak: Scientific American Temmuz 2013