Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi ne bekliyor?

EastMed projesinde boru hattının Türkiye karasularını kullanmaması amaçlanıyor. Proje bu haliyle Türkiye’yi dışlamış durumda. Başlangıç halindeki proje, bölgenin jeopolitiğindeki değişiklikleri yansıtacak şekilde yeniden düzenlenme fırsatına hâlâ sahip.

Mustafa Kemal Erdemol

İsrail, Yunanistan, İtalya, Ürdün, Mısır ve Güney Kıbrıs tarafından oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu kurulduğundan bu yana bölgede ciddi sorunların kaynağı haline gelmiş durumda. Lübnan’ın, Suriye’nin ve KKTC’nin yanı sıra Türkiye’nin de bu platformun dışında tutulması krizi derinleştiren bir olgu.

20 Mart 2019’da İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında Kudüs’te 6’ıncısı yapılan Enerji İttifakı Zirvesi’ne ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da katılması konuyu daha da önemli bir hale getirdi. Özellikle adı geçen üç ülkenin ortaklığı “Enerji Üçgeni”ni güçlendirmiş bulunuyor. Ancak bölgede var olan gazın Avrupa’ya taşınması amacıyla oluşturulan Doğu Akdeniz Boru Hattı da (EastMed) Türkiye proje dışında bırakıldığı için taşınma güzergâhının uzunluğundan ötürü hayata geçirilemedi henüz. EastMed, eğer hayata geçirilebilirse İtalya’daki ara bağlantı terminallerine ulaşmak için 1.250 mil uzunluğundaki bir boru hattı boyunca yılda 352 milyar metreküp doğalgaz taşınmış olacak.

EastMed projesi Türkiye ile ilişkileri bir hayli kötü olan Kıbrıs, İsrail, Yunanistan (ve Mısır) arasındaki stratejik bir ittifak. Siyasi anlaşmazlıklar bir yana bırakıldığında bölgedeki her ülkenin yararına olabilecek projede yer alanların Türkiye’ye, Türkiye’nin de proje mensubu ülkelere karşılıklı olarak ihtiyacı var kuşkusuz.

Doğu Akdeniz’de yeni keşfedilen 40 trilyon metreküplük doğalgazın, dünya piyasasını etkileyecek bir önemi pek yok aslında. Ancak siyasi yansıması böyle değil. Bu proje etrafında Doğu Akdeniz’de yeni konumlanmalar, yeni ittifaklar söz konusu.

EastMed’de, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasındaki enerji konulu ittifak hiç de küçümsenecek bir ittifak değil. Yerel enerji tüketimi ve ihracat beklentileri göz önüne alındığında bu ittifak üç ülke için de ekonomik bir nimet. EastMed boru hattını Avrupa’ya ulaştırma konusundaki enerji temelli bu son yakınlaşmalar, rekabetin yoğun olduğu bölgede en güçlü işbirliğini yaratmış oldu.

Bölgeyi, bölge ülkeleri arasında bir kriz alanına dönüştürme potansiyeline sahip gelişme 2009’da İsrail kıyılarındaki Tamar ile Leviathan’da büyük oranda doğalgaz rezervi keşfedilmesiyle başladı. Uzmanlara göre bu devasa kaynak 40 trilyon metreküp doğal gaz içeriyor. Bu, İsrail’in bir yüzyıl boyunca mevcut doğalgaz ihtiyacını karşılayacak bir miktar. Araştırmalar sürdüğü için kaynakların gerçek boyutlarının ne olduğu tam olarak bilinmiyor. Ama ne olursa olsun bu miktar, İsrail ile Güney Kıbrıs’ın ekonomilerini ciddi boyutta olumlu anlamda değiştirecek.

Tabii kendi iç gereksinimlerini karşıladıktan sonra her iki ülke için ihracat da devreye girecek. En büyük alıcı ise kuşkusuz Avrupa. Avrupa Komisyonu’nun (AK) Enerji Yol Haritası 2050’de kıtadaki alternatif enerji kaynaklarına yönelmeyi içeriyordu. AK, doğalgazı kömür için alternatif olarak değerlendiriyor ama asıl endişe Rusya’nın Avrupa’nın gaz pazarındaki büyük payı. Bu nedenle Doğu Akdeniz’deki rezervlere büyük önem veriliyor.

Avrupa Komisyonu “Ortak Çıkar Projesi” olarak nitelediği EastMed için kesenin ağzını hem de bir hayli açtı. EastMed’in teknik çalışmaları için 34,5 milyon Euro (38,9 milyon ABD Doları) tutarında katkıda bulundu.

Gerçekleşmesi kolay mı?

Öyle görünmüyor. Defalarca ertelendiğini anımsayalım. Çünkü projenin başarısı siyasi konulardaki sorunların haline bağlı. Örneğin Türkiye ile Güney Kıbrıs arasındaki Kıbrıs sorunu projenin hayata geçirilmesini zorlaştırıyor. Bu sorun Doğu Akdeniz’deki enerji jeopolitiğinin merkezinde bir sorun. Türkiye’nin tutumu Kıbrıs Sorunu çözülünceye kadar bu projenin gerçekleşmemesi yönünde. Öte yandan projeye taraf olan ülkeler Türkiye’nin sondaj gemilerine müdahale edeceği konusunda endişeler dile getiriyorlar. Türkiye’nin Şubat 2018’de, Kıbrıs’ın güney sahilinde, İtalya’nın gaz şirketi ENI’nin sahibi olduğu sondaj platformunun bölgeye transferine engeller çıkardığı iddia edilmişti.

EastMed projesi halen başlangıç aşamasında. Dolayısıyla bölge jeopolitiğindeki değişiklikleri de yansıtacak şekilde yeniden düzenlemek için hâlâ zaman var. Ancak fiziksel altyapının oluşturulmasının zamanını ve maliyeti göz önüne alınırsa, boru hattı döşendikten sonra gelecekteki siyasi gelişmelere kolayca uyum sağlayamayacak.

Bu sorunun yaşanmaması için bölgenin büyük güçlerinden biri olan Türkiye’nin bu enerji alanında ortaklığa çağrılması zorunlu. Ancak proje mensupları bunu da kolay yapabilecek durumda değiller. Ayrıca projeye sürekli ekstra maliyetler de ekleniyor. Bunlar ciddi zorluklar.

Güney Kıbrıs’ın pazarlık kozu

Afrodit ve Calypso gemileri ile doğalgaz yataklarında sondaja devam eden Güney Kıbrıs için ise bu gelişme Türkiye karşısında önemli bir fırsatı kazandığı anlamına geliyor. Örneğin gazın ekonomik getirilerini Kıbrıslı Türklerle paylaşmayı yeniden birleşmenin gerçekleşmesine bağlıyor. Açıkça söylemiyor ama Kıbrıs görüşmelerinde bunu pazarlık unsuru olarak kullanıyor.

En kısa yol Türkiye üzerinden

Oysa enerji uzmanları ile diplomasi kaynakları siyasi anlaşmazlıkların bir yana bırakılması halinde coğrafi konumu ve altyapısı ile bölgenin enerji geliştirme projelerinde Türkiye’nin ideal bir ortak olabileceğini belirtiyorlar. Bu görüşe göre Kıbrıs çevresindeki ulusal gaz alanlarından Türkiye’deki mevcut boru hatlarına, gaz terminallerine doğrudan bağlantı, Avrupa pazarlarına daha ucuz, daha verimli bir yol yaratacak. Bunun Türkiye’ye de yararı artan enerji talebini karşılamak olacak.

Türkiye-İsrail ilişkileri genel olarak kötü durumda. Türkiye ve Yunanistan, NATO üyesi iki ülke ama buna rağmen ilişkiler çoğu zaman fırtınalı seyrediyor. En yakın tarihli gerilim gerekçesi, Türkiye’nin, 15 Temmuz darbe girişiminde Yunanistan’ın da parmağı olduğu iddiası. Zaten bu jeopolitik gerilimler nedeniyle, EastMed projesi Türkiye’nin karasularından kaçınmak için, boru hattını uzun yoldan geçirme üzerine kurulu ve Türkiye’yi özellikle dışarıda bırakma amaçlı.

Ancak bu tutumun sorunları değiştirmekten başka bir işe yaradığı söylenemez. Çünkü Türkiye, EastMed gibi bölgesel işbirliği çabalarının dışında tutulursa, Kıbrıs’ta çözüm de, Avrupa Birliği ile yapılan göç anlaşmaları da tehlikeye girebilir.

Ayrıca unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin Rusya, İran ve Çin ile daha da güçlü olan ilişkileri nedeniyle eli bir hayli güçlü. Dış politikada “bağımsız” gibi tutum almasına rağmen Türkiye Batı için hâlâ önemli bir müttefik.

Mısır: En önemli ülke

Projenin taraflarından biri olan Mısır, 2015’de Zohr sahasında 800 milyar metreküpten fazla doğalgaz rezervi keşfetti. Bu 2012’den beri doğalgaz ithalatı yapan Mısır’ı enerji piyasasında çok çok önmeli bir aktör haline getirdi.

Doğu Akdeniz’de sahil şeridi en uzun olan ikinci ülke Mısır. Bu konumuyla, kurduğu yeni ittifaklarla Doğu Akdeniz’de bir hayli güç kazanmış durumda. Bölgeye dahil oluşu Güney Kıbrıs’la 2003 yılında imzaladığı Münhasır Ekonoik Bölge anlaşmasına kadar gidiyor. Türkiye de Mısır’la bu tür bir anlaşma yapmayı dış politikada öncelikli hedeflerden biri olarak görüyordu hep. Ancak, Mısır’da Müslüman Kardeşler destekli Muhammed Mursi’nin bir askeri darbeyle düşürülmesiyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler tamiri zor biçimde bozuldu.

Mısır’ın Türkiye ile ilişkilerinin bozulması İsrail’e Doğu Akdeniz’de Mısır’la işbirliği yapma olanağı yarattı. İsrail, Tamar ve Leviathan sahalarından çıkaracağı yaklaşık 40 milyar metreküp oranındaki doğalgazın kendine yeten miktarı dışında kalanını Avrupa’ya olduğu kadar Arap ülkelerine de aktarmak istiyor. Bunun için de zaten Arap ülkelerine doğalgaz satışı yapan Mısır’la işbirliğine büyük önem veriyor. Çünkü İsrail de bölgenin doğalgaz dağıtan merkezlerinden biri olmayı hedefliyor.

Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklı bu durum özellikle Türkiye ile Yunanistan’ı bir kez daha karşı karşıya getirebilir.

Sorunun yaratacağı krizi incelemeyi yarın da sürdürelim.

TÜRKİYE NE KAYBEDİYOR?

Türkiye de proje dışında kalmaktan ötürü ciddi zararlar görebilir. Türkiye dışında bırakıldığı bu projenin kendisi olmadan yaşama geçirilmesine elbette razı olacak değil. Katılmaması diğer ortakların zararına da olacak belki ama Türkiye de proje dışında kalmanın zararlarıyla karşılaşacak. Örneğin yalnızca doğalgaz ithalatı için ucuz kaynak temin etme olanağını da Avrupa’ya gaz ihracı için transit bir rota görevi görmenin kazanımlarını da kaçırmış olacak. Malum, Türkiye’nin enerji ihtiyacı hızla artıyor. Yenilenemeyen kaynaklarının az olması nedeniyle Türkiye doğalgaz satın alımında yüzde 70 Rusya ve İran’a bağımlı durumda.

Türkiye’nin Rusya’ya ve İran’a enerji alanındaki bağımlılığı, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in EastMed müzakerelerinde Türkiye’ye karşı bir avantaj sağlıyor. Bu boru hattının, Türkiye için ekonomik kazanımlar sağlayabilecek, temel ulusal güvenlik gereksinimlerini karşılayabilecek, önemli bir işbirliği gerekçesi olma potansiyeli var.

İttifak’a da kaybettiriyor

Bununla birlikte, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail de Türkiye’yi izole etmekle bu “Enerji Üçgeni” düzenlemesini ideal olmaktan uzak bir konuma itmiş oldular. Projenin maliyetini düşürmek ve bölgesel çatışma riskini azaltmak için Türkiye’yle işbirliği yapmaktan başka çareleri yok aslında.
ABD, hem Türkiye’nin ulusal güvenliği hem de Türkiye’nin ekonomik kalkınması için projenin faydalarını dile getirerek, Türkiye’nin yüzünü yeniden Batı’ya döndürmek için projeyi kullanma politikası güdüyor. 

Ancak bu Türkiye’yi sorunlu olduğu ülkeler karşısında ciddi tavizler vermek zorunda bırakabilir. Bu da yerel seçimleri bile “milli beka” söylemi üzerine oturtan Recep Tayyip Erdoğan’ın eline iç siyasette kullanacağı yeni bir malzeme demek.