Diyanet-Sen kafası işte bu, çocuk dergisinde 'kafa kesme'
Diyanet ve vakıf hizmet kolunda yetkili sendika Memur-Sen’e bağlı Diyanet-Sen, çocuk dergisi çıkarmaya başladı. Tarihte İslam bilim insanlarının anlatıldığı derginin ilk sayısında “idam, kafa kesme” sahnelerinin resmedildiği görsele yer verilmesi dikkat çekti.
Mustafa ÇakırDiyanet-Sen’in çocuk dergisine ilişkin tanıtım açıklamasında, “Çocuklar ve gençler bir milletin, bir toplumun geleceği, yarınlarıdır. Geçmişini bilmeyen, yarınlarını inşa edemez. Bu sebeple yeni dergimizde çocuklarımız ve gençlerimize hitap ederken geçmişimizi de öğrenmelerini istedik” denildi.
Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Ali Güldemir de yazısında, “Kitap her kesime, özellikle de çocuklarımıza ve genç nesle hitap ettiğinden, konular yalın ve hikâye tarzı seçilerek ele alındı” dedi.
Güldemir dergi ile “bilim tarihinde emeği olan büyük insanları bütün dünyaya ve gelecek nesillere anlatmayı” amaçladıklarını, bu nedenle de iyi işler yapan, bilim adamlarının hayatı, eserleri ve ilme katkılarını bu hikâyelere konu ettiklerini bildirdi.
GÖRSELLER TARTIŞMA YARATTI
Dergide, 12. yüzyılda Türkistan’da yetişen yerçekimi ve terazilerle ilgili çalışmalar yapan fizik, astronomi ve matematik alimi Abdurrahman El-Hazini’nin hayatı anlatıldı. Ancak 14. sayfada yer alan görsel tartışma yarattı. Görselde savaş ve idam sahneleri resmediliyor. Bir yerde “darağacı” varken bir başka yerde “kılıçla kafa kesiliyor.”
Bu bölümde şu anlatım yer alıyor: “Gözleri sürekli hüzünlü, bir yandan da zekâ dolu bakan bir çocuktu Abdurrahman. Henüz dokuz yaşında olsa da sanki çok fazla şey yaşamış, görmüş geçirmiş bir hali vardı. Anne ve babasını hiç tanımamıştı.
Bu coğrafyanın acı bir gerçeği olan, bitmek bilmeyen savaşlar, istilalar, taht mücadeleleri onu daha küçücük bir bebekken ailesinden koparmış; köle tacirlerinin eline düşmüş ve gözünü, bu Türk yurdunun barış dolu olan şehri Merv’de açmıştı.
Kim bilir annesi ve babası ne şartlarda, nerede, hangi kılıcın gölgesinde bebeklerini kaybetmişler; belki de daha da kötüsü artık hayatta değillerdi. Küçük Abdurrahman sürekli bu yaşadıklarını düşünüyor, aile özlemi yüreğinde hep bir sızı olarak duruyordu.”