Dink cinayetinde üst yapıya ulaşmak mümkün

Dink ailesinin avukatı Bakırcıoğlu, “Cinayete zemin hazırlayan zehirli algı mahkum edilmeli” dedi.

Canan Coşkun/Cumhuriyet

Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde 19 Ocak 2007'de katledilen Hrant Dink'in faillerinin araştırıldığı soruşturma dosyası 8. yılına girdi. Dink cinayetinde sorumlulukları olduğu iddiasıyla isimleri geçen kamu görevlileri hakkında 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin “etkin soruşturma yapılmadığı” kararı verdi ancak yıllarca hiçbir somut adım atılmadı. Ardından Dink ailesi avukatlarının 2007'den bu yana dile getirdiği kamu görevlilerinin sorumluluğu olduğu iddiaları 2014 yılından itibaren araştırılmaya başlandı. Çünkü Gülen Cemaati ve iktidar arasındaki ortaklık yerini bir “güç savaşına” bırakmıştı. Çünkü sorumluluğu olduğu iddia edilen Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek gibi emniyetteki üst düzey isimler cemaate yakınlığıyla biliniyordu. Kamu görevlileri hakkında yürüyen soruşturma dosyasında yaşanan gelişmeleri yarın görülecek duruşma öncesi Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu'yla konuştuk.

- Mahkeme geçtiğimiz celse soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik taleplerinizi reddetti. Bu celse ne talep edeceksiniz?

HAKAN BAKIRCIOĞLU: İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin soruşturmanın genişletilmesi taleplerimizin reddine ilişkin kararı oldukça hatalı bir karar. Müdahil taraf olarak biz Dink Dink cinayetine ilişkin davanın açıldığı 2007 yılı Nisan ayında da ve bu gün de 3 temel şey söylemekteyiz: 1- Dink cinayetini işleyen örgütün üst yapılanmasına ulaşılamadı, 2- Örgütün bağlantılarına ulaşılamadı, 3- Bu cinayette sorumluluğu olan, cinayete iştirak eden kamu görevlileri hakkında dava açılmadı. Dolayısıyla hem soruşturmanın hem davanın bu üç hususu içerir şekilde yürütülmesi gerekliliği bulunmakta. Biz 28 Nisan 2015 tarihli duruşmada, 1- Hrant Dink cinayetine dair İstanbul C. Başsavcılığının Terör ve Örgütlü Suçlar soruşturma bürosu tarafından 2007 yılından bu yana açık tutulan ve son 1 yıl içinde Dink cinayetinde sorumluğu olan, cinayete iştirak eden kamu görevlilerinin de ifadelerinin alındığı soruşturmanın tamamlanması, iddianame düzenlenmesinin beklenmesi gerektiğini ve dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı olan Ali Öz’ün yargılanmakta olduğu Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi dava dosyasının İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava dosyası ile birleştirilesini, 2- taleplerimizin reddine dair karardan geri dönülmesini, taleplerimizin karşılanmasını talep edeceğiz

Tutum değişmedi”

- Heyet sizce suya sabuna dokunmak istemiyor mu?

H.B.: Mahkemenin soruşturmanın derinleştirilmesine ilişkin taleplerimizi reddine dair kararı dava dosyasını dar bir kapsamda tutma yönünde bir tutum içeresinde olduğunu göstermekte. Eğer, Dink cinayetini işleyen örgütün üst yapılanmasına ve bağlantılarına ulaşmak, cinayette sorumluluğu olan kamu görevlilerinin sorumluluklarını açığa çıkarmak, yeni delil ve bilgilere ulaşmak için oluşturduğumuz talepleri reddetmeye devam ederse derinliği olmayan bir yargılama ve derinliği olmayan bir yargılama sonucu oluşturulan bir kararla karşı karşıya kalırız. Müdahil taraf olarak bizler 2007 yılından itibaren etkin bir yargılama yapılmadığını beyan etmekteyiz. Mahkemenin taleplerimizin reddine karar vermesi durumunda bu tutumun değişmediği sonucuna varacağız.

- Hrant Dink cinayetine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma yeterli etkinlikle yapılmakta mı peki?

H.B.: Bildiğiniz üzere Hrant Dink cinayeti 19 Ocak 2007 tarihinde işlendi. Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin 15 Şubat 2006 tarihinde Yasin Hayal’in Ermenilere karşı büyük bir kin beslediği, Hrant Dink’i her ne pahasına olursa olsun öldürmeyi tasarladığı ve bu eylemi gerçekleştirebilecek yapıda ve kararlıkta olduğu bilgilerine ulaştığı ve 17 Şubat 2006 tarihinde de bu bilgileri İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığına ilettikleri ve yine Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin 2006 yılı Temmuz ayında Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmeyi tasarladığı, İstanbul’a gelerek Hrant Dink’in evi ile Agos Gazetesi çevresinde bu iki mekan arasındaki yol güzergahında keşifler yaptığı, krokiler hazırladığı ve cinayet için silah temin etmeye çalıştığı bilgilerine ulaşmış oldukları soruşturma ve dava dosyasındaki belgeler, sanık ve tanık anlatımları ile 2007 yılında açığa çıkmıştı.

Bu konular ile ilgili belge ve bilgilere ulaşılmış olunmasına rağmen İstanbul savcılığı Dink cinayetinin işlendiği 2007 yılında etkin ve bütünlüklü bir soruşturma yürütmedi. Bu tutumunu yıllarca sürdürdü. 2014 yılında Dink cinayetini soruşturan İstanbul C. Başsavcılığının Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunun Dink cinayetine sorumluluğu olan Devlet görevlilerinin soruşturulmaması konusundaki tutumu değişikliğe uğradı. İstanbul Savcılığı İstanbul ve Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri ile 2004 yılı Şubat ayında Hrant Dink ile İstanbul Valiliğinde görüşmeye katılan vali yardımcısı Ergun Güngör ile MİT İstanbul Bölge Müdür yardımcısı Özel Yılmaz’ın ‘şüpheli’ sıfatı ile ifadelerini aldı.

Müdahil taraf olarak defaten Hrant Dink’e yönelik tehdit atmosferinden ve cinayet tasarısından haberdar olunmasına rağmen İstanbul Valilik görevlileri ile İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri Hrant Dink’e yönelik koruma tedbirleri almadıklarını, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ile Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri cinayet öncesi örgüte operasyon yapmadıklarını, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri de koruma tedbiri alınması ve örgüte operasyon yapılması sürecini organize etmediklerini beyan ettik. Milli İstihbarat Teşkilatı görevlileri de koruma tedbirleri alınması ve örgüte operasyon yapılması konularında yasal sorumluluğuna aykırı hareket ettiler. Bu nedenlerledir ki müdahil taraf olarak bizler Dink cinayetinin işlenmesinde tüm bu kurum görevlilerinin beraber sorumlukları olduklarını, bütünsel sorumluluklarının bulunduklarını beyan etmekteyiz.

İstanbul Savcılığı bütünsel sorumluluğa uygun olarak bu kurum görevlilerinin ifadelerini aldı. Bütünsel sorumluluğa uygun olarak bütün bu kurum görevlilerinin tamamı hakkında ve Ceza Kanunu madde 83 uyarınca iddianame düzenleyecek olursa kamu görevlileri yönünden etkin bir soruşturma yapılmış olacaktır.

İstanbul Savcılığı Dink cinayetini işleyen örgütün üst yapılmasına ve bağlantılarına ulaşmak için soruşturma yapma olanağı da sahip. Soruşturma dosyasında gizlilik kararı olduğu için bu konuda soruşturma yürütüp yürütmediği bilgisine sahip değiliz. Etkin bir soruşturma yapılırsa örgütün üst yapılanması ve bağlantılarına ulaşılacağını da düşünmekteyiz.

TCK 83. maddenin içeriği”

-Kamu görevlileri için düzenlenecek iddianamenin Ceza Kanunu Madde 83 uyarınca düzenlenmesi gerektiğini beyan etmektesiniz. 83. Maddenin ne anlama geldiğini açıklar mısınız?

H.B.: Müdahil taraf olarak Dink cinayetinde sorumluluğu olan, Dink cinayetine iştirak eden devlet görevlilerinin işledikleri suçun görevi ihmal veya görevi kötüye kullanma olarak tanımlanamayacağını, Hrant Dink cinayetinden, Hrant Dink’e yönelik tehdit atmosferinden bilgi sahibi olan devlet görevlilerinin Dink cinayetinin işlenmesini önlemek için cinayeti tasarlayan örgüte kasıtlı olarak operasyon yapılmadıklarını ve Hrant Dink’e yönelik koruma tedbirlerini kasıtlı olarak almadıklarını beyan etmekteyiz. Ceza Kanunu Madde 83 “kasıtlı” şekilde işlenebilen bir suç ve bu maddeyi Dink cinayetine uyguladığınızda devlet görevlilerinin 15 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası gerekliği bulunmakta. Dink cinayeti soruşturmasında tutuklanan Ramazan Akyürek, Ercan Demir, Özkan Mumcu ile Muhittin Zenit adlı Emniyet görevlileri de bu madde uyarınca tutuklandılar.

- 2014’te başlayan Cemaat-AKP ortaklığının bitmesinin ardından gelen tutuklamaları sadece cemaatçi olarak adlandırılan polislerin yargılandığı bir davaya dönüşme ihtimali var mı?

H.B.: Savcılık makamının soruşturma tamamlandığında düzenleyeceği iddianameye bakmak gerekir. Eğer iddianame bütünsel sorumluluğu içerecek şekilde düzenlenecek olursa bu cemaatçi olarak adlandırılan polislerin yargılandığı bir davaya dönüşmeyecektir. Ancak eğer iddianame belli bir grubu esas alarak düzenlenir, bir kısım kurum görevlilerini dışında tutarsa o gün bahsettiğiniz risk gerçekleşmiş olacaktır. Bugüne değin soruşturmayı yürüten savcılık makamı bahse konu tüm kamu görevlilerinin tamamının ifadesini şüpheli sıfatı ile aldı. Dolayısıyla da hiçbir kurum görevlisini soruşturma sürecinin dışında değerlendirmedi. Şu ana kadarki tutumu itibariyle bütünsel sorumluluğu esas alarak yürüttü soruşturmayı.

- Bu dedikleriniz 8 yıl sonra gerçekleşti. 8 yıldır bu dediklerini söylüyordunuz ama 2014’e kadar hiçbir somut adım atılmadı. Ta ki Cemaat-AKP ortaklığı bitene kadar.

H.B.: Müdahil taraf olarak yaptığımız başvuru sonucu AİHM 14 Eylül 2010 tarihinde “Yaşanan gelişmeler dikkate alındığında Hrant Dink’e yönelik ölümcül saldırı olma ihtimalinin yüksek ve Dink’e yönelik tehlikenin açık ve yakın bir tehlike olduğunu, cinayet tasarısından haberdar olan Devlet görevlilerinin cinayeti önlemek için harekete geçmediklerini ve Devlet görevlileri hakkında etkin soruşturma yapılmadığını” karara bağladı. Bakırköy 8.Ağır Ceza Mahkemesi 21 Mayıs 2014 tarihli kararında ve Anayasa Mahkemesi de 17 Temmuz 2014 tarihli kararında İstanbul Emniyet Görevlileri ile Vali Yardımcısı Ergun Güngör’ün soruşturulması gerektiğini karara bağladı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1 Temmuz 2014 tarihli kararında Trabzon il Emniyet Müdürlüğü ile Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin tamamının soruşturulması gerektiğini karara bağladı. Son yıllar soruşturmayı yürüten savcıların dink cinayeti soruşturmasında sonuç almak üzere irade ortaya koymaları ve bahse konu bu 4 kararın varlığı nedeni ile dink cinayetinde sorumluluğu olan devlet görevlilerinin şüpheli sıfatı ile ifadeleri alınmaya başlandı. Savcılık makamı Dink cinayetinde sorumluluğu olan kamu görevlilerinin önemli bir kısmının ifadesini şüpheli sıfatı ile aldı. Bu sebepledir ki bu aşamada soruşturmada yapılan işlemleri tek başına cemaat olarak adlandırılan grup ile hükümet arasındaki çatışmaya indirgemek doğru değil.

Ama elbette az önce söylediğim üzere bu konuda beyanda bulunmak için soruşturma sonucu düzenlenecek iddianameyi beklemek gerekecek.

En alt düzeyde olan kısmına ulaşıldı

- 8 yıl geçmiş olmasına karşın hala gerçek faillerin bulunamamış olmasının nedenini örgütün üst yapılanmasının ortaya çıkarılamamasının nedenini neye bağlıyorsunuz?

H.B.:Faillerin yalnızca en alt düzeyde olan kısmına ulaşıldı ve dava açıldı. Örgütün üst yapılanmasına ve bağlantılarına ulaşılamadı zira 2007 yılında ve sonrasında etkin bir soruşturma yapılmadı. Eğer Savcılık makamı kamu görevlilerine ilişkin kısmı tamamladıktan sonra etkin bir soruşturma yapar ise biz hala örgütün üst yapılanmasına ve bağlantılarına ulaşılmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz.

Gecikmiş de olsa...

- Telafi eder mi peki bunu.

H.B.:Gecikmiş de olsa başka faillere ulaşmanın kendisi elbette önem taşır. Cinayeti organize eden örgütün bağlantılarına ve üst yapılanmasına ulaşmak için 2007 yılında yapılan etkin bir soruşturma yapılmalıydı. Fakat yapılmadı. Etkin soruşturma bugün de yapılabilir, bağlantılara ve üst yapılanmaya ulaşılabilir.

- Soruşturmanın şüphelilerinden olmasına karşın şimdiye dek ifadesi alınmayan ve şu an Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç’in bu cinayetteki sorumluluğu neydi?

H.B.: Engin Dinç, 2004 yılından 2006 yılı Ekim ayına değin Trabzon İl Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü olan ve 17 Şubat 2006 tarihinde Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik eylem yapmayı tasarladığı bilgisini içeren evrakın altında imzası bulunan, bu bilgiyi İstanbul İl Emniyeti ile İstihbarat Daire Başkanlığına ileten kişidir. Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri Dink cinayetinin “ne pahasına olursa olsun işleneceği” bilgisine sahip oldukları halde cinayeti işlemeyi tasarlayan örgüte operasyon yapmadıkları için Dink cinayetinin işlenmesinden ötürü sorumluluk sahibidirler. Engin Dinç de Trabzon İl Emniyet Müdürlüğünün diğer görevlileri gibi Dink cinayetinin işlenmesinden ötürü sorumluluk sahibi olan kişilerden biridir. AİHM kararında ve HSYK kararında ismi zikredilen şahıslardandır ve ifadesi alınacaktır.

Çatışma aracı olmasına izin vermeyiz”

- Siyasi iktidar bu soruşturmayı cemaat polislerinden intikam alma aracı olarak mı görüyor?

H.B.: Müdahil taraf olarak biz Dink cinayetini işleyen örgüt yapının açığa çıkarılmasını, cinayete iştirak eden, sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılanmasını cezalandırılmasını ve Dink cinayetinin işlenmesine zemin hazırlayan zehirli algının mahkum edilmesini istemekteyiz. Müdahil taraf olarak soruşturulan Devlet görevlilerinin hangi görevde oldukları, Dink cinayetinin işlenmemesi için hangi işlemi yapmakla yükümlü oldukları, hangi işlemi yaptıkları ve yapmadıkları ile ilgileniyoruz. Meseleyi buradan tartışıyoruz. Bütünsel sorumluluğu esas almayan bir iddianamenin hükmü ve meşruiyeti olmayacaktır. Dink cinayeti soruşturmasının ve davalarının iç çatışmaların aracı olarak kullanılmasına müdahil taraf olarak asla izin vermeyiz.