Çocukları öldürüp kuyuya attılar

Doğan ailesinin 2009’da ulaştığı emekli bir korucu, askerlerin 5-6 cesedi bir çukura gömdüklerini anlattı. Kazılarda 11 kafatası ve insan kemiklerine ulaşıldı.

KEMAL GÖKTAŞ

DARGEÇİT DAVASI

Mardin Dargeçit’te, 29 Ekim 1995’te iki öğretmen ve bir müteahhit PKK tarafından kaçırılarak öldürüldü. Bu olayla ilgili operasyon başlatan güvenlik güçleri Seyhan Doğan, (14) Abdurrahman Coşkun (21), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Nedim Akyön (16), Hikmet Kaya (24) ve Süleyman Seyhan’ı (57) gözaltına aldı. Davut Altınkaynak’ı (13) almak için evlerini basan askerler kendisi evde olmadığı için annesi Hayat Altınkaynak’ı gözaltına aldı. Anne, sonra verdiği ifadesinde “panzerle götürüldüğünü, elbiseleri çıkarılarak sopayla vücudunun her yerine vurulduğunu, 2 saat boyunca işkence yapıldığını” anlatacaktı.

Gözaltına alınan çoban Seyhan Doğan’ın yerine ertesi gün hayvanları otlatmaya götüren 11 yaşındaki kardeşi Hazni Doğan da gözaltına alındı. Dargeçit Jandarma Taburu’nun altındaki işkence merkezine götürülen çocuk, ağabeyiyle birlikte işkence ve tacize maruz kaldı. 4 günün sonunda serbest bırakılan çocuk, yaşadıklarını ailesine anlattı. Annesi Asiye Doğan diğer oğlu Seyhan’ı sormak için jandarmaya gittiğinde “serbest bırakıldığı, dağa gitmiş olabileceği” yanıtını aldı. Doğan, savcılığa dilekçe verdikten sonra gözaltına alındı. Çıkar çıkmaz yaşadıklarını gazetelere anlattı. Haberlerin ardından Doğan yine alındı ve 20 gün işkenceli sorgulara tabi tutuldu.

Öğretmenleri araya girdi

Gençlerin ve çocukların gözaltında olduğu sırada, bazı öğretmenler de güvenlik gerekçesi ile taburda tutuluyordu. Dargeçit Lisesi kimya öğretmeni Hayri Nurullah Yıldırım, taburda öğrencilerinin gözaltında olduğunu gördüklerini belirterek “Birkaç öğretmen yüzbaşı Mehmet Tire’yle konuştuk. Tire ‘onlar öğrenci değil terörist. Jitem onları sorguluyor’ dedi. Kaymakam da askeri adres gösterip çekindiğini söyledi” dedi.

Öğretmenlerinin çabası yetersiz kaldı ve gözaltına alınanlardan bir daha haber alınamadı. Sadece Süleyman Seyhan’ın cesedi 6 Mart 1996’da bir kuyuda yanmış halde bulundu. Sonradan Seyhan’ın cesedinin yerini ailesine Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın söylediği ortaya çıktı. Batırır, bu olaydan sonra ortadan kayboldu. Eşi Hatice Batırır eşinin kendisine “benim yazımı tanırlar” diyerek imzasız bir ihbar dilekçesi yazdırdığını anlattı.

Dilekçede Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire ve Mahmut Başçavuş’un bazı kişileri öldürerek kuyulara attıkları anlatılıyordu.

Bu dilekçeden sonra Batırır, evlerinde misafir olduğu bir gün, yatmak üzere gittiği karakoldan dönmemişti. Eşine telefon açan bir asker ‘Batırır’ın işkence yapıldıktan sonra kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğünü’ söyledi. Olayla ilgili kazan dairesinde görevli erlerin tanıklığına “isimlerin kayıtlarda bulunmadığı” gerekçesiyle başvurulamadI

Doğan ailesinin 2009’da ulaştığı emekli bir korucu, askerlerin 5-6 cesedi Bağözü Köyü’nde kepçeyle açtıkları çukura gömdüklerini anlattı. Kazılarda öldürülen 4 köylüye ait olanlar da dahil 11 kafatası ve insan kemiklerine ulaşıldı. Dargeçit Savcılığı 25 Aralık 2014’te, İmren ve Tire’nin aralarında olduğu 5 jandarma hakkında 6’şar kez müebbet hapis istemiyle dava açtı. Bu davayla 10 korucu ve belediye başkanının iki koruması hakkındaki dava birleştirildi. Midyat’tan Adıyaman’a “nakledilen” davada ikinci duruşma 29 Aralık’ta görülecek.

Davanın sanıklarından Hurşit İmren, CHP ’den Sivas Çepni Belediye Başkanı idi. İmren, 2014’de de aday adayı oldu ancak Cumartesi Anneleri’nin itirazları sonucunda CHP PM adaylığını düşürdü. Mehmet Tire ise 2009-2014 arasında DP’den Bodrum Gümüşlük Belediye Başkanlığı yaptı, 2013’te AKP’ye katıldı. Tire, 2014’te belde belediyelerinin kapanması yüzünden aday olmadı.

NAİM KURT DAVASI

Jandarma, boşaltılan Muş’un Kızılağaç köyüne kalan eşyalarını ve kışlık odun almak üzere gelen 54 köylüyü Ekim 1993’te gözaltına aldı. Tanıklara göre gözaltındaki iki PKK’li, köylülerden Mahmut Acar, Ali Can Öner, Yakup Tetik ve Mehmet Emin Bingöl’ü “örgüte yardım eden kişiler” olarak teşhis etti. Teşhis edilenler içi su dolu bir odaya götürüldü. Odada Yakup Tetik ve yörede sevilen bir din adamı olan Şıh Mehmet Emin Bingöl de vardı. Tanıklar, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da o sırada Muş’ta olduğunu ve gözaltına alınanların bir kısmıyla görüştüğünü anlatmıştı. 6 Kasım 1993’te komutanlığa yakın mesafedeki bir su kanalı yakınında 6 köylünün cesedi bulundu. Bingöl’ün boynuna olayı PKK’nin üstlendiğine dair bir kağıt asılmıştı.

Uzun soruşturma sürecinin ardından 20 yıl sonra, 5 Kasım 2013’te Van Başsavcılığı dönemin Jandarma Alay Komutanı Naim Kurt’a dava açtı. İddianamede, olayı PKK’nin üstlenmesinin “mizansen” olduğu belirtiliyor ve Kurt’un JİTEM ile bağlantılı olduğu ileri sürülüyordu. Kurt ise, savunmasında, o dönem kendisinin değil Savaş Aksoy’un alay komutanı olduğunu, cinayetleri de PKK’nin işlendiğini savundu.

Kurt’un adres gösterdiği Aksoy, “adresi tespit edilemediği” gerekçesiyle dinlenmedi. Muş Ağır Ceza Mahkemesi, 22 Aralık 2014’te Kurt’un “jandarma alay komutanı olduğunun belli olmadığını” belirterek beraatına karar verdi. Kararda, öldürülen kişilerin “terör örgütüne yardım” iddiasıyla gözaltına alınmasının “kanuni bir görev” olduğu savunuldu ve “maktüllerin serbest bırakıldıktan sonra jandarmaca öldürüldüklerinin ispatlanamadığı” ileri sürüldü. Dosya, Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunuyor.

Yazının dizisinin birinci bölümü: Dokuz kişilik katliam karartılmak istendi