Afife Jale’nin mezarının peşinde

Afife Jale’nin defnedildiği mezarlığın bulunduğu tahmin ediliyor, sıra şimdi mezarında.

Ceren Çıplak Drillat

Osmanlı dönemi Ermeni tiyatro oyuncusu, 1840 doğumlu, Güllü Agop’un (Hagop Vartovyan) mezarının yerini 2011’de keşfeden tiyatro araştırmacısı Boğos Çalgıcıoğlu şimdi de ilk Müslüman Türk kadın tiyatro oyuncusu Afife Jale’nin mezarının peşine düştü. Ancak, bu noktada, Kültür Bakanlığı’nın Afife Jale’nin mezarının keşfine yönelik incelemelere destek vermesi gerekiyor. Bu keşif, tamamlanırsa, Türk Tiyatrosu tarihi adına çok önemli bir gelişmeye vesile olacaktır kuşkusuz... Çünkü Afife Jale, erkekle kadının, bırakın tramvayı, neredeyse yolda bile yan yana duramadığı bir dönemde sahneye çıkmaya cesaret etmiş ilk Müslüman Türk kadın tiyatro oyuncusu...
Çalgıcıoğlu, hangi tarihlerde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’nde kaldığını tespit ettiği Afife’nin nerede öldüğünü de teyit etti.

“Afife Jale’nin mezarı nerede” sorusu ise tiyatro dünyamızın bugüne kadar yanıtlayamadığı soru! Çalgıcıoğlu, bir tiyatro araştırmacısı olarak bu sorunun peşine düştü, ben de onun! Ona, 2018’de ulaştığımda verileri toparlamak için zamana ihtiyacı vardı. Aradan geçen sürede, Çalgıcıoğlu, büyük bir emekle, Afife Jale’nin mezarının izini sürdü.

Neler olduğuna bir bakalım öyleyse...

Öncelikle, Afife Jale’nin mezarının izini takip etmeye sizi ne yönlendirdi?
Yaşadığı yıllarda Avrupai tiyatronun bu topraklarda tanınması ve gelişmesine öncülük eden Güllü Agop’un (Hagop Vartovyan) ilgisizlikten dolayı kaybolan mezarının yerini, tekrar bulma sürecinde edindiğim tecrübeler ve araştırmalar, tiyatroya gönül vermiş ve yine mezarı kayıp olan Afife Jale’ye yönlendirdi beni. Ve ilk sahneye çıktığı yer olan o zamanki adıyla Apollon Tiyatrosu, yani şimdiki adıyla Rexx Sineması’nın fuayesinde atıl bir şekilde yerde duran büst, uzun çabalar sonunda Eylül 2018’de temizlenerek tekrar bahçedeki yerini aldı. Bu olay, çalışmalarımdan çıkan ilk olumlu sonuçtu.

Afife Jale’nin mezarının yerini ne kadar zamandır araştırıyorsunuz?
Tiyatro alanında yıllardır yapmış olduğum araştırmalar, pek çok konu ve kişiyi kapsaması bakımından 1980’lere kadar uzanıyor... Birbiriyle bağlantılı pek çok konuyu derlerken Afife Jale’ye odaklanmam ise Güllü Agop’un izini sürerken başladı. 2017’de davet edildiğim Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri jüri üyeliğim ile bu tiyatro ödülünü 23 yıl önce başlatıp adını da Afife olarak öneren hocamız Haldun Dormen’in de bu konudaki hassasiyeti, araştırmalarımın hız kazanmasını sağladı.

Afife Jale’nin mezarının izini sürme sürecine gelelim... Başlangıç noktanız hangi veriydi?
Afife’nin hayatıyla ilgili okuduğum sayısız ve birbiriyle çelişen yazılardan sonra, tiyatro araştırmacısı sayın Özdemir Nutku’nun “Dar-ül Bedai’den Şehir Tiyatrosuna” adlı kitabında rastladığım 24 Temmuz 1941 tarihli bir cenaze fotoğrafı dikkatimi çekti. Afife’nin cenaze töreninin muhtemelen tek resmi belgesi olan bu fotoğrafta Behzat Butak, Sait Köknar ve oğlu Ergun Köknar ile zayıf bir ihtimalle abisi olduğunu tahmin ettiğimiz Salah Bey ve naaşı taşıyan görevliler görünmekte.
Burada bizi merakta bırakan bir diğer konu ise fotoğrafı kimin çektiği. Şehir tiyatrosundan bir fotoğrafçı mı yoksa Afife ile yakından ilgilenerek kendisiyle son röportajı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’nde yapan gazeteci Nusret Safa Çoşkun mu henüz bilemiyoruz.

Elimizdeki fotoğraf aynı zamanda cenazesinden bir gün sonra Cumhuriyet gazetesinde de yayımlanmış.

Peki mezar keşfine ilişkin neler tespit ettiniz? Bugün hangi noktadasınız?
Öncelikle cenaze törenindeki çekilen fotoğrafın arka planında yer alan binanın, geçmiş mimarisini neredeyse aynen korumuş olan Yedikule Ermeni Hastanesi olduğunu belirledik. Ardından daha geri planda görünen surların günümüzdeki durumunu karşılaştırdık. Son olarak da ağaçların yüksekliği ve sıklığı sebebiyle kaliteli görüntü almakta sorun yaşadığımız mezarlığın hemen yanında bulunan gökdelenlerden, profesyonel çekimlerle yüksek plan görüntüler alarak tespit çalışmaları yaptık. Böylece, doğru mezarlıkta yani Kazlıçeşme Mezarlığı’nda olduğumuzdan emin olduk.

Yine de mezarlık adına resmi belgelere ulaşabilmek için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’ne arşiv araştırma için birkaç kez başvurdum. Konu hakkında yardımcı olunmadığı gibi maalesef medeni kurallara uymayan davranışlara da maruz kaldım. Olayın daha da çirkin bir hal almaması için de bir daha Başhekimliği rahatsız etmedim.

Diğer yandan Edirnekapı Mezarlıklar Umum Müdürlüğü’nde yaptığım çalışma, “belgelere ulaşılamadığı” bilgisi nedeniyle sonuçsuz kalınca, süreci diğer yönlerden sürdürmeye devam ettim.

Mühendisler de çalıştı

Bu tarz bir çalışmanın en önemli parçası olan eldeki verilerin mesafe, biçim, konum ve engebe gibi ölçümlerinin de en doğru şekilde değerlendirilebilmesi gerekmekteydi. İlk görüşmemizden bu yana profesyonel tecrübe, bilgi, sabırlı çalışma ve konuya gösterdikleri özel hassasiyetlerini bizden esirgemeyen hocalarımız, harita mühendisi Şinasi Tek (MAPTEK Mühendislik) ve Prof. Dr. Rahmi Nurhan Çelik (İTÜ – Geomatik Mühendisliği) ile çalışmalarımızın sonuna yaklaşmış bulunuyoruz.
Diğer yandan günümüzde edebi çalışmalarını sürdüren ve 30 yıl boyunca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’nde çalışıp, başhekim yardımcısı olarak 2011’de emekli olan psikiyatrist Dr. Lâtif Ruhşat Alpkan’dan da aldığımız destek sayesinde, dönemin hastane-doktor-hasta ve ilaç ilişkisinin doğru yorumlanması ve Afife’nin hastane yatışlarındaki belgeye dayalı tarihlerine ulaşma şansımız oldu.

Nerede öldü?

Öyleyse belgeye dayalı tarihleri paylaşır mısınız? Ayrıca, Afife Jale’nin öldüğü yere ilişkin çeşitli iddialar var. Bunu netleştirebildiniz mi?
Bu konuda yeterli ve ciddi bir araştırma yapılmamış sadece. Balıklı Rum, Bakırköy Ruh ve Sinir veya Fatih’te bir evde öldüğüne dair çeşitli spekülasyonlar vardı. Şimdi doğrusunu kanıtlıyorum. Bakırköy Ruh ve Sinir’de üç kez yatmış; üçüncü yatışından birkaç gün sonra orada ölmüş...
26 Temmuz - 17 Kasım 1934 tarihleri arasında Afife Selahaddin adıyla, 1939 - 5 Kasım 1940 tarihleri arasında da Afife Utku adıyla yatışı mevcut. Bu yatışta, öz geçmişi ile ilgili bilgi verilirken “sahneye ilk çıkan kadın sanatçı” olduğu belirtiliyor. Son olarak, 1941 tarihinde yatmış ve 23 Temmuz 1941 tarihinde hastanede vefat ettiği belirtilmiş.
Bu konudaki kanıtlar, Dr. Latif Alphan’ın “Bakırköy Akıl Hastanesi’nden Anılar” kitabında var. Ancak, hastane yatışları ile ilgili hastanede hazırlanan üç dosyada, Afife’nin ölümünün yazdığı üçüncü dosya, doktorun söylediğine göre kayıp!
Bu çalışmadaki asıl amacım bu bilgi kirliliğine son vererek Afife Jale’ye hak ettiği itibarı yeniden kazandırmak ve benden sonraki Tiyatro Tarihi araştırmacılarına güvenilir bir kaynak yaratmak.

‘Bizim fedaimizsin’

Afife Jale’nin hayatı içinde sizi en çok etkileyen nedir?
22 Nisan 1920’de (ki bu tarih halen tartışılmaktadır maalesef) Hüseyin Suat’ın “Yamalar” oyunu ile ilk kez gözyaşları ve “sen bizim fedaimizsin, sahnelerimiz nihayet Ermeni tiyatrocuların elinden kurtuldu” nidaları ile sahneye çıkmış. Geleceğin kendisine nasıl bir son hazırladığını bilemeden... Büyük bir hevesle sahneye çıkmış ve gerçekten de tiyatro fedaisi olmuş...