ABD elindeki kozu koydu, ‘Rehine diplomasisi’ çöktü
18 Temmuz’daki duruşmada Washington’ın, Trump’tan başlayarak en üst düzeyde yaptığı girişimlere karşın rahip Brunson’a tahliye kararı çıkmamıştı. Ta ki ABD, Türkiye’ye karşı elindeki Kongre kozunu masaya koyana kadar.
Duygu GüvençCumhurbaşkanı Erdoğan, Ekim 2016’dan bu yana tutuklu yargılanan ABD’li Pastörü Andrew Craig Brunson’ın serbest bırakılması için ABD’nin yaptığı girişimleri anlatırken “Sizde de bir papaz (Fethullah Gülen) var, bizde de. ‘Ver papazı, al diğer papazı’ dedim. Hemen, ‘karıştırma orayı’ diyorlar. Yok öyle şey” dediğinde Türk diplomasi tarihinde yep yeni bir dönem başladı.
Türk Dışişleri, dünyada saygınlığıyla anılır, Türk diplomatları dünyada verdikleri sözleri tutmasıyla, şantaj-tehdit ve kirli pazarlıklara girmemisyle bilinirdi. Ancak Ankara’nın adı 16 Temmuz’dan sonra ‘rehine ya da şantaj diplomasisi’ ile anılır oldu. Dışişleri de en büyük mesaisini baştan sürdürülemeyecek olan bu yönteme harcamak zorunda kaldı.
Rehine/şantaj diplomasisinin sonuçlarını sadece Türk değil dünya kamuoyu en net Türk ve Alman vatandaşı olan gazeteci Deniz Yücel’in serbest bırakılmasıyla gördü. Almanya Dışişleri Bakanı Yücel cezaevinde kaldığı sürece Türkiye’ye silah ihracatına onay vermeyeceklerini açıkladıktan kısa süre sonra serbest kaldı.
ABD’nin kongre kozu
Benzer süreç Brunson’da da yaşandı. Ankara’nın büyük korkularından birinin ‘silah ambargosu’ ile karşılaşmak olduğu artık açık. Geçtiğimiz hafta, 18 Temmuz’daki duruşmasında Washington’ın, Trump’tan başlayarak en üst düzeyde ve her kademede yaptığı girişimlere karşın tahliye kararı çıkmamıştı. Ta ki ABD, Türkiye’ye karşı elindeki Kongre kozunu masaya koyana kadar.
ABD Kongresi’nin F-35’lerin teslimatı dahil Türkiye’ye tüm silah satışını durdurmayı değerlendireceği kararının hemen ardından karar değişti. Yaklaşık 2 yıldır 3 gizli tanık ifadesiyle Kürt devleti kurmakla, ajanlıkla suçlanan Brunson için hapis cezası şekil değiştiriverdi; evhapsine dönüştü. Oysa davadan önce ABD’li senatörler Lindsey Graham ve Jeanne Shaheen, Erdoğan’ı ziyaret ederek Brunson için tahliye beklediklerini açıkça söylemişlerdi. Trump, her telefon görüşmesinde konuyu gündeme getirmişti. Türk ve ABD’li uzmanlar karşılıklı masaya oturmuş ve Adli-Konsolosluk sürecine dair işbirliğini ele almıştı. “Bizim yargımız bağımsız” diyerek söze başlayan tarafların tüm müzakerelerinde Ankara’nın talebi aynıydı; Gülen ve taraftarlarına yönelik ABD’nin adım atması. ABD’nin yanıtı ise başta Gülen’in iadesi konusunda olmak üzere hiç değişmedi; “Bizim yargımızda kanıt standardımız çok yüksek”
Yeni pazarlıklar
Şimdi Türkiye’nin hem S-400 hem de Brunson kararı ile gelen bu Kongre kararının ardından Türkiye’nin Patriot alımı için ABD ile pazarlıklarını da hızlandırması bekleniyor. Ancak Türkiye ve ABD’yi birbirine bağlayan ve muhtaç eden sadece silah değil; iki ülke Suriye’de, NATO’da, Afganistan’da birbiriyle işbirliği yapmaya geçmişte olduğu gibi muhtaç.
Brunson’ın aniden cezaevinden, evhapsine çıkartılması artık şantaj/rehine diplomasiszinin iflasını da ortaya koyuyor. Şimdi bu kararı diğerlerinin mesela Yunan askerlerinin takip etmesi bekleniyor. Zira Ankara, AB ile ilişkilerini yoluna koymaya, yani yargıda ‘yüksek standartlar’ belirlemeye, ‘hukukun üstünlüğü’nü egemen kılma yönünde adımlar atmasa da ilişkilerini ikili olarak düzeltmek için kolları sıvadı. Ne diyordu atalarımız ‘Bükemediğin eli öpeceksin'
<haber-dikey:1037495>