Ekonomik Özgürlükler Raporu’na göre Türkiye’nin karnesi zayıf

Türkiye’nin 14 basamak düşerek 6.54 puana gerilediği endekste 2019’daki en kötü not 1.74 ile rüşvet ve yolsuzluk algısında oldu. Yolsuzluk davalarına siyasi baskılar uygulanması ve cezasızlık, puanı düşürdü.

Şehriban Kıraç

Türkiye ekonomisinde yolsuzluk algısı giderek bozuluyor. Yolsuzlukla mücadele edilememesi ve soruşturmalara siyasi baskılar uygulanması cezasızlık algısını artırırken uluslararası alanda Türkiye’nin notu da giderek kötüleşiyor.

Türkiye’de Ekonomik Özgürlükler Raporu 2021 sonuçlarına göre Türkiye’nin 2019 yılı verileriyle oluşturulan endeks puanı 6.54’e indi. Türkiye endeks kapsamında incelenen 165 ülke arasında, Fiji ile beraber 114. sırada ve en az özgür olan ülkeler kategorisinin bir basamak üstünde yer aldı. Türkiye 2018 yılında 6.69 puanla 100. sıradaydı.

Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin, Fraser Enstitüsü’nün Ekonomik Özgürlükler Endeksi’nden (EÖE) faydalanarak yaptığı Türkiye’de Ekonomik Özgürlükler Raporu 2021’in sonuçları yayımlandı. Aralarında Prof. Dr. Uğur Emek, Prof. Dr. Murat Çokgezen, Doç. Dr. Özge Öner’in de bulunduğu uzmanlar tarafından hazırlanan raporda şu tespitlere yer verildi:

"YOLSUZLUKLAR CEZASIZ KALDI"

- İş piyasası düzenlemelerinin içerisinde Türkiye’nin 2019’daki en kötü notu 1.74 ile ekstra ödemeler/rüşvet/adam kayırma alanında.

- Türkiye’nin iş piyasaları notu 2016’da 6.80 iken 2019’da 6.43’e indi. En önemli etken yolsuzluk algısının giderek artması, yeterince mücadele edilememesi hatta yolsuzluk soruşturmalarına ve davalarına siyasi baskılar uygulanması. Bu durum cezasızlık algısını artırmakta. 

- Son dönemde sıklıkla görülen ve ekonomik özgürlüklere darbe vuran otoriter uygulamalar, Türkiye’nin hem hukuk hem de ekonomi alanındaki endekslerde alt sıralara düşmesine neden oluyor.

KIRILGAN VE YALNIZ

- 2013’ten beri sıkça dillendirilen dış politikada “değerli yalnızlık”, dış ticarette de ülkeyi kırılgan ve yalnız bir yere bırakıyor.

- Türkiye’de 2020’de toplanan vergilerin yüzde 65’ini dolaylı vergiler oluşturuyor. Aynı yılda gelir, kâr ve sermaye kazançları üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 30, gelir vergisin payı ise 18.6’dır. 2000 yılından günümüze dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 42’den, 2010’da 48’e çıkmıştır. 

- 2013’ten 2019’a gelir dağılımında da ciddi bir bozulma söz konusu. Türkiye’de son 10 yılda hukuk devleti alanındaki gerileme Hukuk Devleti Endeksi skorlarında da gözlemlenmekte. 2015 raporunda Türkiye’nin ortalama puanı 0.46 iken, 2021’de 0.42’ye düşmüştür. Sıralamada ise 80. sıradan 117. sıraya geriledi.

- 2017’de Anayasa değişiklikleri sonucu kurulan yeni rejim bütün yetkilerin başkanda toplandığı, gerçek bir denge ve denetleme mekanizması içermeyen, keyfiliklere açık bir sistem öngörmüştür. Böyle bir sistemde ne sivil ve siyasi özgürlüklerin ne de ekonomik özgürlüklerin güvence altında olduğunu söylemeye olanak bulunmamakta.

- Türkiye ekonomisi, son 10 yılda artan yapısal sorunların yanında, pandemi nedeniyle ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Ayrıca, 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve iktidar partisi ilk defa iktidarı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

AĞIR FİNANSAL KRİZ RİSKİ ARTIYOR

- 2019’dan bu yana geçen süre içerisinde Türkiye ekonomisinin sağlam para konusunda karnesi pek parlak değil. Ekonomi yönetiminin genel görünümünü belirleyen keyfilik, idari zafiyet ve değişkenlik para karnesini de bozuyor.

- Merkez Bankası 2011 sonrasında gitgide asli görevlerinden uzaklaşarak döviz kuru seviyesinde yaşanan aksaklıkların giderilmesi gibi farklı kaygıların söz konusu olduğu bir kurum haline geldi. Geleneksel anlamıyla enflasyon hedeflemesi stratejisini terk etmiştir.

- Finans piyasalarının sağlığında üstü şimdilik örtülü sıkıntılar söz konusu olup hem bankaların hem hanehalkının bilançoları yorgun. Orta-uzun vadede muhtemel bir finansal krizin maliyetleri beklenenin çok üstünde gerçekleşebilir.

- Bürokrasi maliyetleri konusunda Türkiye’nin 2014’teki 6.67 olan özgürlük notu 2019’da 5.33’e geriledi. 

Nedeni yönetimin merkezileşmesi ve liyakatin öneminin kalmamasıdır.