Esad yönetiminin düşmesinin ardından gözler İsrail, Türkiye ve ABD ilişkilerinin yönüne çevrildi: Kartlar yeniden karılıyor

Suriye’de 61 yıllık Baas dönemi sona ererken Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, bundan sonraki süreçte Türkiye, İsrail ve ABD’nin işbirliği yapacağına işaret ederek Türkiye’nin ortaya çıkan boşlukları ekonomik ve askeri açıdan doldurması gerektiğini söyledi.

Doğa Öztürk

Suriye’de El Kaide’ye bağlı cihatçı terör örgütü Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki muhalif silahlı gruplar 12 günlük ilerleyişin ardından Suriye’nin Başkenti Şam’a girdi. 61 yıllık Bass iktidarı sona erdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Beşşar Esad’ın görevden ayrılma kararı aldığını ve ülkeyi terk ettiğini açıkladı. Suriye Milli Ordusu (SMO), Münbiç’in yüzde 80’inin kontrol altına alındığını duyurdu.

HTŞ Lideri Ebu Muhammed Colani zaferini ilan etti. HTŞ militanlarına yayımlanan basın açıklamasında seslenen Colani, “Kamu kurumlarına yaklaşmak kesinlikle yasaktır. Bu kurumlar, resmen devredilene kadar eski başbakanın gözetimi altında kalacaktır. Havaya ateş açılması da yasaktır” ifadelerini kullandı.

Colani, iktidar devrilene kadar devlet kurumlarının mevcut Suriye Başbakan Muhammed Gazi Celali’nin gözetiminde kalacağını söyledi. Colani, Celali’nin de görevde kalmaya devam ettiğini ve tüm hükümet işlerini düzenlemeye devam ettiğini belirtti. Rusya’nın ise Hmeymim Hava Üssü'nden çekildiği, S-300 hava savunma sistemlerinin ve hava araçlarının bölgeden kaçırıldığı belirtildi. 

İRAN BÜYÜK GÜÇ KAYBETTİ

Suriye’deki tarihi gelişmelere ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan Ankara Küresel Danışmanlık Grubu Kurucusu ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Münbiç’in ele geçirilmesinin Türkiye açısından önemine işaret etti. Bağcı, “PKK güçlerinin oradan çıkarılması Türkiye’nin lehine bir durumdur. Önemli olan PKK/YPG tehdidini en aza indirgemek ve o coğrafyadaki kontrol alanını daraltmak. Türkiye’deki sığınmacıların geri döneceğini düşünenlerdenim.

Önümüzdeki günlerde ve aylarda Suriye’de istikrar sağlandıkça geri dönüşler de artacaktır. Türkiye’nin Ortadoğu’ya ihracatı genelde M5 ve M4 yolları üzerinden yapılır. Buraların kontrollü, istikrarlı olması durumunda Türkiye’nin ihracatı da bu coğrafyaya artacaktır.

Orada petrol ve su kaynaklarını kimin kontrol edeceği çok önemli. Dış etkenler açısından ABD, Rusya ve Türkiye çok önemli. İran büyük bir güç kaybetti. İran’ın geri adım atması kaçınılmazdı. İsrail, Türkiye ve ABD bence bu coğrafyada önümüzdeki günlerde büyük bir işbirliği yapacaklar” dedi. 

‘KÜRTLERİN KONUMU ÖNEMLİ’

Bunlara karşın terör örgütü PKK/YPG’nin ABD tarafından desteklenmeye devam edeceğini dile getiren Bağcı, ABD’nin IŞİD’e karşı ‘yerel güçlerle’ işbirliğine devam etme yönündeki planını anımsattı. Bağcı, “Türkiye ve ABD arasında yeni bir müzakere tekniği gelişecektir. PYD’nin Türkiye’ye yönelik bir saldırısının zaten söz konusu olmaması gerekiyor. Yeni merkezi hükümette de Kürtlerin hangi konumda, nasıl yer alacakları önemli. Yeni bir anayasa gerekli, bu doğru.

Türkiye burada da katkı sunabilir. Rusya ve Hizbullah'ın ayrılması iyi bir gelişmedir. Ortaya çıkacak boşlukları mümkün olduğunca Türkiye, hem ekonomik hem askeri açıdan doldurmalı. Merkezi hükümette HTŞ eğer lider konumda olacaksa o zaman müzakere masasında onların beklentileri ile bizim beklentilerimizin eş güdümlü olması lâzım” ifadelerini kullandı.

‘ÖRGÜTLER ÇATIŞABİLİR’

CHP Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel ise, AKP hükümetinin şimdeyi kadar öncelediği politikanın bölgeye istikrar getirmediğini ifade ederek, Suriye’nin bölünmesinin önünün açıldığını söyledi. Uzgel, “Biz bu politikanın karşısında olduk. Suriye toprak bütünlüğünün korusun. Güvenlik Konseyi 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi hükümleri uygulansın ve Suriye istikrarlı bir ülke olsun. Suriye'nin Türkiye sınırı, dünyadaki cihatçıların korunduğu gözetildiği bir bölge olmasın.

Suriye’ye içeriden dışarıdan çok müdahale geldi ve sonuçta bir dönem bitti. Suriye’nin toprak bütünlüğü her durumda korunmalıdır. Buradan devletler çıkmamalıdır. Irak’tan, Libya’dan başlayan bir süreç var ve bu bölgede rejim değiştirilen hiçbir ülkede istikrar sağlanamadı. Libya’da da, Yemen’de de Irak’ta da... Şimdi Suriye’de de aynısını yaşama olasılığımız var. Çok riskli bir sürece girdik. Vurgumuz toprak bütünlüğü ve istikrardan yana ancak AKP hükümeti Suriye’nin bölünmesi siyasetinin önünü açtı.

Temel sorunumuz bu. Bundan sonra ciddi riskler var. Birincisi, HTŞ birçok örgütten oluşuyor. Bunların içinde de çatışma başlayabilir. İkincisi, HTŞ ile PYD arasında çatışmalar yaşanması. Üçüncü olarak, HTŞ ile SMO arasında çatışmalar olabilir bunların her biri yeni göç dalgaları yaratabilir. Bundan sonra Türkiye’deki sığınmacıların Türkiye’de kalmasının bir anlamı kalmamıştır. Esad’tan kaçıp geldilerse artık geri dönme zamanı gelmiştir” diye konuştu.