Deniz Berktay, Kiev'den bildiriyor: Kuzeyden notlar, İngiltere ve Avrasya
Geride bıraktığımız 24 Ağustos, Ukrayna’nın bağımsızlık günüydü (Ukrayna, 24 Ağustos 1991’de Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan etmişti). Kutlamalar, Rusya’nın füze saldırısı ihtimalinin gölgesinde geçti.
Deniz BerktayAncak bağımsızlık gününün bir sürpriz konuğu vardı: İngiltere Başbakanı Boris Johnson. Johnson’ın ziyareti sürpriz olsa da ziyaretin içeriği hiç sürpriz olmadı. Johnson, Ukrayna’ya kesinlikle Rusya’yla müzakere yapmama çağrısında bulunuyor ve insanın bir bacağını yemekle meşgul bir ayıyla müzakere edemeyeceğini savunuyor. Johnson, nisan ayında Kiev’i ziyaret ettiğinde de Rusya’yla Ukrayna arasındaki barış sürecini sona erdirmişti. İşin ilginci bu sefer Johnson, “Ukrayna, müzakere yapmasa daha iyi olur” diye şeklen de olsa tavsiye havasında konuşmak yerine “Müzakere yapılamaz” diyerek yani Ukrayna’nın bağımsızlığını hiçe sayarak ne yapılması gerektiğini açıkça dikte etti. ABD’deki seçimler ve İngiltere’de Johnson’ın ekim ayında koltuğu terk edecek olması savaşı nasıl etkiler henüz belli değil. Bilinen, sonbahara tamamen belirsizlikler içinde girildiği.
ALEKSANDR DUGİN
Geçen hafta, Putin’e yakın isimlerden biri olarak bilinen, Rus Avrasyacılığının günümüzdeki temsilcisi Aleksandr Dugin’in kızı Darya Dugina, bir suikastta hayatını kaybetti. Asıl hedefte olanın, babası Dugin olduğu belirtiliyor. Rusya, bu konuda Ukrayna’yı suçlarken Ukrayna, suçlamaları reddediyor.
Dugin, günümüz Rusyası’nın önemli isimlerinden biri. Ukrayna’nın bölünmesini savunduğu için 2007 yılından beri Ukrayna’ya girişi yasak. Türkiye hakkında da eskiden sert görüşleri var iken sonradan bunlarda değişiklik oldu. Dugin’in savunduğu Avrasyacılığın kökleri, Çarlık Rusyası’ndaki Slavcılara uzanıyor. Rusya’yı Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak gören Batıcılara karşı Slavcılar, Rusların özgün Slav kültürüne mensup olduğunu savunuyordu. 1917 Devrimi’nden sonra ise ilk Avrasyacılar ortaya çıktı. Bunlar yine Rusları Avrupa’dan ayrı görüyor fakat diğer taraftan da kendilerini Türk kökenli halklara yakın hissediyordu. Buna göre, Rusların 200 yıl egemenlikleri altında kaldıkları Tatarlarla Moğollar, Ruslara bugünkü mevcut niteliklerini kazandıran kişilerdi ve Ruslar, Orta Asya Türklerinin yönetim anlayışını, onların mentalitesini benimsemişti. Sovyetler Birliği’nin çöküp Rusların yeniden “Biz kimiz” sorusunu sormaya başladıkları 1990’larda Avrasyacılık, yeniden gündeme geldi. Fakat bu sefer kültürel yönden çok jeopolitik yönü ön plana çıktı. Dugin’in temsil ettiği bu yeni Avrasyacılık, ABD ve İngiltere’nin çevreleme stratejisine karşı Avrasya ülkelerinin birliğini savunuyor. Ancak bu Rus Avrasyacılığı, Avrasya halklarının eşit birlikteliğinden çok Rusya’nın yeniden bir imparatorluğa dönüşmesini öngörüyor. Ayrıca, Sovyet Devrimi’ne ve devrimlere tepki duyan muhafazakâr bir içeriğe sahip. Rus merkezli bu Avrasyacılığın dışında bir de temelleri atılmış fakat geliştirilmeyi bekleyen Türk Avrasyacılığı var. Haftaya da buna değinmek istiyorum.
denizberktay@yahoo.com