Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Karadeniz’deki cadı kazanı
Siyasi açıdan son derece sıcak, kazanın fokur fokur kaynadığı bir sonbaharı yaşıyoruz. Bu hafta sonu Moldova’da Rusya ve Batı yanlılarının kıyasıya çarpışacağı, çok gergin cumhurbaşkanı seçimleri ve aynı gün ülkenin AB’ye katılmasına yönelik referandum düzenleniyor.
Deniz BerktayTakip eden haftaysa Gürcistan’da parlamento seçimleri var ve Rusya-Ukrayna savaşında mesafeli kalmaya çalışan hükümet, ABD’nin seçimlerde bir sivil darbe hazırlığında olduğunu söylüyor. Her iki ülkedeki gelişmelerin önemini önceden yazmıştım.
Rusya-Ukrayna savaşıysa şiddetinden bir şey kaybetmiş değil. Sadece günlük çatışmalar, can kayıpları, bir yerden sonra sıradan bir haber haline gelerek gündemin alt sıralarına kayıp gidiyor. Katıldığım konferanslarda, programlarda söylediğim bir husus var: Bu savaşın getirdiği tek yıkım, cephede ölen insanlar ve bombalarla yıkılan binalar değil, savaşın en az bu kadar yıkıcı olan bir yönü de Ukrayna’dan yurtdışına göçlerin bu savaşla birlikte daha da hızlanması. Şimdiden Ukrayna’da pek çok sektör, işgücü sıkıntısı çekmeye başladı. Şimdi Ukraynalı yetkililer, savaştan sonra ülkenin yeniden kalkınması için yaklaşık 4 milyon göçmene ihtiyaç olduğunu söylüyor. Kendi insanları geri dönmezken burası bir göçmen ülkesi olacak. Bu hikâye nedense tanıdık geldi.
Ukrayna yönetimi, savaşı sona erdirmek için bir “zafer planı” hazırlamıştı. Kamuoyuyla paylaşılmayan bu planın ayrıntıları, ABD Başkanı Biden’la ve İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya liderleriyle paylaşıldı. Planın kamuoyuna açıklanan kısmı, Ukrayna’nın Batı’dan daha fazla silah almasını ve Rusya’nın iç bölgelerini uzun menzilli füzelerle vurabilmesini öngörüyor. Bazı Ukraynalı uzmanların da söylediği üzere aslında bu plan, gerçek bir zafer planından ziyade Ukrayna’nın savaşı kaybetmeme planı.
Ancak bu planın ABD’den yeterli ilgiyi görmediği anlaşılıyor. Zelenski’nin ABD gezisinin çok verimli geçmediğini yazmıştık. Zelenski, 12 Ekim’de Almanya’da Ukrayna’ya askeri yardım toplantısına (Ramstein Toplantısı) katılmayı planlıyordu. Buraya Biden da gelecekti. Fakat Biden, ABD’deki kasırgayı öne sürerek son anda bu toplantıdan vazgeçti. Zelenski de Almanya’ya gittiğiyle kaldı. ABD seçimleri öncesinde ABD kamuoyunun başka önceliklerinin olmasının Ukrayna’daki savaşa yönelik tavırları da etkilediği görülüyor.
Ankara açısından bu savaşta temel öncelik, bölgede dengenin korunabilmesi. O nedenle Ukrayna’ya destek verilirken Rusya’yla ilişkiler korunuyor. Bunda yadırganacak bir tutum yok zira her ülkenin kendi dış politika öncelikleri var ve eğer Türkiye, Rusya’ya askeri destek sunmuyorsa ekonomik ilişkilerini sürdürmesinin Ukrayna’yla ilişkilere hiçbir engeli olmamalı. Ne var ki Ukrayna’da hem bazı devlet görevlileri hem de uzmanlar arasında, Türkiye’nin politikasına yönelik olumsuz havanın olduğunu görüyorum. Bu savaşta ABD ve İngiliz yönetimlerinin kendi çıkarları için Ukrayna’ya verdikleri yoğun destek ve vaatler, Kiev’de herkesin sonuna kadar Ukrayna’ya destek olması ve başkasıyla ilişkileri kesmesi gerektiği görüşünü oluşturmuş. Uluslararası ilişkilerde karşılıklı çıkarların olduğu unutulmuş. Uluslararası ilişkilerin siyah ve beyaz olarak sınıflandırılmadığını, belli ülkelerle belli esaslarda işbirliğinin olabileceğini görmek, Ukrayna’yı Türkiye’nin 1940’lı ve 1950’li yıllarda izlediği salt Batıcı politikanın hatalarına düşmekten alıkoyar.
denizberktay@yahoo.com