Dönüşen gelenekler ve bir düğün!

KONUK YAZAR | Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet Ege için yazdı...

İZMİR / Cumhuriyet

Batı Anadolu’da, küçük bir tarım kasabasında mütevazi bir düğün salonu. 

Sanayi sitesinden bir kalfayla, tarım işlerinde çalışan, ailesi köyden göçmüş bir kız evleniyor. 

Evlenen çiftin yakınları; komşular, işçiler, çiftçiler, köylüler düğünde. 

Düğün sahipleri de düğüne katılanlar da dar gelirli insanlar. 

Gene de düğünün, yörede herkesin yaptığı düğüne benzemesi için, borç harç, her türlü gayret gösterilmiş, fedakarlık yapılmış.  

Nikah daha önce Belediye Evlendirme salonunda Evlendirme Memuru tarafından kıyılmış.  Cüzdanlar alınmış.

Dini nikahı ise kızın evinde komşu caminin imamı kıymış.

Daha önceden birbirini tanıyan nişanlı gelinle damadın evlerine gitmesi düğünden sonra.  

Artık eskiden ya da köylerde olduğu gibi gelinin damat evine, anlı şanlı, gösterişle, at üstünde ya da araba içinde götürülmesi adeti kasabada kalkmış. 

***

Düğün salonu, duvarları beyaz badanalı, büyücek bir depoya benzer bir yer. 

Konuklar tahta sandalyelere oturmuş. Şenlik gereği ortada oynamak için küçük bir alan bırakılmış. 

Sahne gibi yüksekçe bir yerde elektronik org’un başında piyanist şantör düğünü şenlendirmek için hazır.

Damatla gelin salona, ABD’li ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun bir seri cinayeti anlatan “Kill Bill” filminin ıslıkla çalınan unutulmaz müziğiyle giriyor.

Gelinin elinde bir demet yapay çiçek.

Müzik çok ritmik ve dinleyenin hemen kulağında kalıyor. Hoş. Son zamanlarda kasaba düğünlerinde çalınan en moda müzik bu! 

Dans başlıyor. 

Bir düğün klasiği “Komparsita”yı piyanist şantör çalıyor.

Elektronik müzik aygıtının hafızasında her türlü nağme var.

Önce gelinle damat dansı açacak.   

Ardından yakınları, özenilmiş mütevazi giysileriyle genç kızlar katılacak dansa. 

Eşi düğüne gelemeyen kadınlar, erkek kardeşi olmayan bekar kızlar kız kıza dans ederek eşlik ediyor genç evlilere. 

Sonra Sezen Aksu’dan “Lale devri”. Ve ağır bir, “Müslüm Gürses!”. 

Dansa devam!

Oyuna sıra geldi mi, tabii ki önce “Konyalım!”

Ardından “Çiftetelli”.

Genç kızlar, çocuklar sahnede. 

Ölçülü bir neşe içinde görünüyor ortalık.

Ya da herkes daha önce toplum tarafından benimsenmiş davranışları sergiliyor. 

***

Gelin beyaz gelinlikler içinde pek güzel! 

Başında işlemeli, beyaz bir “türban” var. Boynuna kadar kapatıyor başını. 

Gelinlerin başına taktıkları geleneksel “duvak” burada yerini türbana bırakmış. 

Kuaförden yeni çıkmış, makyajı abartısız, dudakları boyasız.

Düğün sahibi erkeklerin hepsi damat gibi bakımlı.  Kravatlı pek az.

Kırsal kesim kökenli erkekler pek sevemedi kravatı.

Genç erkekler arasında traşlı olan da var, sakal bırakmış olan da.

Sakallı olmak oldukça yaygın.

Kadınların çoğu türbanlı, azının başı açık. Hepsi de kendine göre bakımlı, süslü. 

Yaşlı kadınların başında bildiğimiz, alınlarının üstündeki saçlarını kapatmayan baş örtüleri var.  

Eskiden kadınlar için kaç göç vardı. Şimdi yok. Karı koca birlikte. 

Eşi olmadan düğüne gelen kadınlar da diğer konukların arasında.

***

Düğünün ortalarına doğru pasta geliyor sahneye. 

Işıklar sönüyor. Maytaplar parlıyor. 

Kat kat pasta, bir döner bıçağıyla, gelin ve damat tarafında kesiliyor. 

Genç çiftler çatalla pastayı birbirlerine ikram ediyorlar.  

Belki bir daha hiç yaşayamayacakları böyle bir ortamın tadını çıkarmaya bakıyor olmalılar.

Konuklara plastik tabaklar içine pasta, cam şişede kola ve renkli gazoz ikram ediliyor. Pastanın kreması az, içeceklerin şekeri bol.

Eski adetlerden biri daha terk edilmiş bu kasabada: Dışarda silahlar patlamıyor.

Daha sonra takı merasimi. 

Sahnenin önünde duran gelinle damadın yakasına, sıraya giren davetliler toplu iğneyle kağıt para takıyor.

Kağıt elli liralar, yüz liralar; iki yüz lira pek seyrek! 

Altın takmak mazide kalmış.

***

Ve nihayet “Harmandalı”!

Gençler sert adımlarla dönüp duruyor ortada. 

Davulcu da geliyor, tempoyla vuruyor tokmağı davula.

“Hayda bre efeler!”

Artık sona yaklaşılıyor.

Başa elinde mendil, deneyimli biri geçiyor, halay çekiyor kadın erkek.

“Oğlan bizim, kız bizim...”

Önce yavaş tempo, sonra hızlan: Nefes nefese kal!

Son yıllarda sevilen ve çok yaygınlaşan Rumeli ezgisi: “Damat halayı”, olmazsa olmaz.

Balkan muhaciri çok bu yörede. Erkek tarafı “Kırcaali” tarafından.

Yan yana, adım adım yürünüyor halayda, iki adımda bir yumruklar göğse vuruluyor.

Egeliler, bu toplu danslara “hora tepmek”, diyor.

***

Artık düğün bitiyor.

Gelin ve damat ebeveynleriyle birlikte düğün salonunun kapısında konukları geçiriyor.

Turuncu renkli gözlüklü, uzun saçlı piyanist şantör de yorulmuş. Hem çal hem söyle. Kolay iş değil.

Aşırı farklı görünümü kimse tarafından yadırganmamış.

Elektronik müzik aygıtının belleğinin düğmesine basıyor. 

Dokunaklı bir aşk şarkısı; tanıdık bir Almancıdan ödünç alınmış kırk yıllık bir Mercedes’le düğün salonundan ayrılan gelin ve damadı uğurluyor.

Kanadalı kadın şarkıcı Celine Dion 1997’lerin “Titanic” filminin unutulmaz ezgisi “My heart will go on”  (Kalbim devam edecek) şarkısını, yükselen inen ağdalı notalarla söylüyor.

***

Tabii ki düğünler Anadolu’nun her yanında böyle olmuyor.

Bölgeden bölgeye, yöreden yöreye uygulamalar değişiyor.

Anacak toplumsal görüntüsel değişim, sisler puslar arasında beliriyor!

Eski geleneksel orta sınıf, alt sınıf düğünleri özellikle kasabalarda, kentlerde yavaş yavaş biçim değiştiriyor.

(Yapay Zekanın (AI) çizdiği 1960’larda bir gelin damat)

Eski düğünlerin öğeleri belli ölçüde yaşatılıyor, gençlerin beğendiği, toplumun benimsediği değişiklikler kalıcı hale geliyor.

Yerli kültürün, dışardan gelen esintilere öykünmesi engellenemiyor!

Global kapitalizmin yarattığı Yeni Dünya (!); basın, TV, internet, teknoloji aracılığıyla Anadolu insanlarının geleneklerini zorluyor.

Üretim ilişkileri değişmiyor, çoğunluk da değiştirmeye kalkmıyor ama toplumun üst yapısı karmakarışık biçimlere bürünüyor.

Her renkten bir parça!

Alt katmanlar, küresel iletişim bombardımanı altında geleneklerinden fazla kopmadan çağa ayak uydurmaya niyetleniyor.

Daha üst toplumsal katmanlar paranın gücüyle yaldızlara bürünmüş çok çok parlak düğünler yapıyor.

Klasik Batı müziği çalan kuartetler, sopranolar, Mevleviler, Mehter takımları. 

Altın tanecikli pilav dağıtılan, yurt dışında balayı yapılan düğünler….

Tercih edilen yer: Maldivler!

Neler, neler…

***

Kasabalı gençlerin düğün salonunun bir köşesine çekilmiş yaşlı kadınlardan biri: “Allah sonumuzu hayır etsin”, diyor!

Bir diğeri de: “Zamana uymak lazım!”

Sefa Taşkın

13.10.2024

Bergama-İzmir