'Sanata her müdahale, bana dokunuyor'
Soprano Selva Erdener son dönemde sanatçılara ve müzik festivallerine getirilen kısıtlamalara ilişkin “Sanata, sanatçıya, müziğe, yaşam şekline yapılmış her müdahale bana yapılmış müdahale kadar dokunuyor” dedi. Turgay Erdener ise Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren aydınlardan Behçet Aysan’ın şiirlerinden bestelenerek derlenmiş albümde eşi Selva Erdener’le beraber yer alacağı söyledi. Erdener çifti, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
Cumhuriyet/AnkaraSanata ve operaya ilginiz nasıl başladı?
Selva Erdener: Babam sanata çok meraklıydı, beni de o yönlendirdi. Annem alaturka, babam türkü seviyordu. Klasik müzik seven halalarım ise her hafta sonu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konserine giderdi. Aşure gibi her şeyden duydum. Küçük yaşta iyi müzik öğretmenleriyle karşılaştım. Hayat Ansiklopedisi’ndeki konservatuvar sayfasını ezberlemiştim. “Bir okul var, müzik öğretiyor, benim oraya gitmem lazım” fikri vardı.
Operaya başlarken endişeleriniz oldu mu?
S. Erdener: “Dinleyen çok insan olacak mı? Sevecekler mi?” diye endişeleniyodum. Oysa şimdi severek dinlediklerini görüyorum. Bu da bana daha fazlasını yapma arzusu veriyor.
Opera sanatçılarının türkü söylemelerine ilişkin olumsuz eleştiriler için ne düşünüyorsunuz?
S. Erdener: Türkiye’de doğdum, büyüdüm. Hayatımın bir bölümünde türkü, Türk müziği, klasik müzik ve opera dinledim. Hepsi benim geçmişim. Ben nereliyim türkü söylemeyeceksem? Bence asıl sorun, insanın kendi dilinde, vokalleriyle kendi sesini bulmamış veya buna hiç ilgi duymamış olması.
Konservatuvarla nasıl tanıştınız?
Turgay Erdener: İlkokula başlayacağım yıl babamın Ankara’ya tayini oldu. O dönem yönetimde Demokrat Parti (DP) vardı. Babam muhalif görünümlüydü. DP’li değil diye memleketinden Afyon’a, sonra da Ankara’ya gönderildi. Bu da benim için şanstı. Beni mandolin kursuna yazdırdılar. Oradaki öğretmenim aileme, “Bu çocuk konservatuvarda okusun” demiş.
Türkiye’de besteciliği nasıl görüyorsunuz?
T. Erdener: Türkiye’de yeni opera yazılmasına çok iyi bakılmadığını düşünmüyorum. Örneğin Adnan Saygun, bizim belki de dünya çapında en fazla ismini duyurmuş bestecimiz. Yazdığı “Gılgameş Operası” 1983’te bitmiş olmalı, o günden beri bir kere sahneye çıkmadı. Bu, Türkiyede’ki opera kurumunun ayıbıdır. Adnan Saygun gibi dev bir adam gözden uzak tutuluyorsa, genç besteciler ne düşünsün?
Yeni projeniz var mı?
S. Erdener: Banu Sıvacı ile bir uzun metraj çekeceğiz. Bir opera sanatçısı rolü var. Ayrıca yeni tekli hazırlığındayım. Tribute albüm diyebiliriz. Behçet Aysan’ın şiirlerinden oluşan, çeşitli bestecilerin eserlerinden derlenmiş, çeşitli şarkıcıların söylediği bir albüm olacak. Turgay’ın da bir bestesi var. En son “Hasreti Uykularda” adlı bir tekli çıkardık, o da henüz çok yeni.
T. Erdener: En son Nazım Hikmet’in “Sevdalı Bulut Masalı”nı iki piyanist bir piyano, yani dört el piyano ve bir anlatıcı için bir müzik yazdım. “Masal müzik” diyorum ben. Eser boyunca o masal anlatılıyor. 12 Mayıs’ta prömiyeri yapıldı. Onun dışında bir gitar konçertosu çalışıyorum. Ahmet Kanneci gitarist. Bir de opera yazmak istiyorum.
Son dönemde sanatsal etkinliklere yönelik “yasak”ları nasıl değerlendiriyorsunuz?
S. Erdener: Sanata, sanatçıya, müziğe, yaşam şekline yapılmış her müdahale bana yapılmış gibi dokunuyor. Bunun kesinlikle olmaması gerekiyor. Sanat özgürleştiren bir şeydir.
T. Erdener: Fazla özgürleşmemizi istemiyorlar.
S. Erdener: O özgürlüğü sunmazsan sanatçıya yapmak istediğini nereye kadar yapabilir? Özgür olacak ki o kafadan bambaşka bir eser çıkacak. Başkalarını da etkileyecek.