Sakın alıp götürmeyin!

Sahilde gezerken estetiği dışında hiçbir işlevi yok sandığınız ve alıp eve götürdüğünüz deniz kabukları belki sahil ekosistemindeki bir canlının yuvası belki de besin kaynağıdır.

Ayça Ceylan

Yaz mevsiminin gelmesi ile çoğu kişi kendini sahillere ışınlamak ister. Denizin serinliği, kumun veya kayaların sıcaklığı ile beraber etrafımızı saran kokular, renkler ve sesler gezegenin bizler için hazırladığı bir yaz senfonisine dönüşür. Bu olağanüstü sanat eseri aracılığıyla belleğimizde bir yaz mevsimi anısı yer alır. Çoğumuzun bu anısında yer alan benzersiz bir nesne de vardır: Deniz kabuğu. Çocuklar, yetişkinler, yaş alanlar sahil ziyaretlerinden dönerken yanlarında bir(kaç) deniz kabuğu götürmek ister.

Deniz kabukları her yaştan insanın tarihin farklı dönemlerinde çeşitli amaçlarla ilgisini çekmiştir. Birçok mitolojide ve inançta doğum ritüellerden cenazelere, kadınlıktan korunma seremonilerine uzanan anlatıya sahiptir. Aşkın, güzelliğin ve cinselliğin tanrıçası olan Afrodit'in deniz kabuğundan doğması Akdeniz'de epey yaygın bir anlatıdır. Hinduizmin kutsal metinlerinden “Atharvaveda”da ise “Okyanustan doğma, ışıklı her şeyin ilki olan deniz kabuğuyla iblislere karşı zafer kazanıyoruz. Deniz kabuğuyla hastalığın ve fakirliğin üstünden geliyoruz. Deniz kabuğu bizim her derde deva ilacımızdır. Gökten ve denizden doğan deniz kabuğu bizim için ömrü uzatan bir tılsımdır” sözlerine sahip ilahi yer alır. Deniz kabuğu aynı zamanda ikinci bir doğumu da betimler, tam da bu nedenle Antik Mısır’dan Çin’e, Amerikan yerlilerinden Okyanusya’daki buluntulara ölüm sonrası yaşama geçişte (mezarlarda) sıklıkla kullanıldığı görülür.

Deniz kabuklarının kozmos ile yakından bağlantılı geometrisi onun para birimi, takı, müzik aleti, tılsım, süsleme objesi olarak kullanımına neden olmuştur. “Denizcinin sevgililer günü” olarak da bilinen sekizgen formunda ve birçok deniz kabuğundan oluşan hediyelik eşya ise hem ismiyle hem de yapısal tasarımı ile ilgi çekicidir. Hatta şu an Arter’de yer alan Selen Ansen küratörlüğündeki Ömer Koç’un kişisel koleksiyonundan eserlerin yer aldığı “Farz et ki sen yoksun” sergisinde bir adet denizcinin sevgililer günü görmeniz de mümkün.

YERİNDE BIRAKIN

Çoğunlukla kalsiyum karbonat ve az miktarda proteinden oluşan ve denizde yaşayan bir canlının dış katmanını ifade eden deniz kabuklarının cazibesine kapılmamak elde değil ancak deniz kabuklarını bulundukları alanlardan almanın kıyı ekosistemine büyük bir zarar verdiğini söylemek isterim. Salyangoz, istiridye, midye gibi yumuşakların dış iskeleti olan deniz kabuklarının içinin boş olması ise o canlının yaşam süresinin bittiğini gösterir. Bir canlının koruyucu kalkanı, evi veya ulaşım aracı olarak tanımlayabilecek deniz kabuklarının boş halde bulunduğu sahilde bırakılması gerekir.

İnsan bazen gördüğü her güzel şeyi alıp kendi ile götürmek başka ifade ile muhafaza etmek istiyor. Ancak herhangi bir şeyi muhafaza etmek demek doğanın dengesini bozmaya neden olmamalı. Güzel bir deniz kabuğu gördüğünüzde o anın tadını çıkarın, tadını çıkardığınız her an belleğinizde unutulmayan bir anıya dönüşecek ve bir de illa bir hatıra istiyorsanız fotoğrafını çekin.

DENİZ KABUKLARI NE İŞE YARAR?

- Sahil erozyonunu önler.

- Deniz çayırlarının sabitlenmesini sağlar.

- Keşiş yengeçleri için yuva, küçük balıklar için korunma alanı oluşturur.

- Kıyı kuşları tarafından yuva inşasında kullanılır.

- Parçalandıklarında kumda yaşayan organizmalar için besin kaynağıdır.

TURİST ARTTIKÇA ONLAR AZALIYOR

Florida Doğa Tarihi Müzesi Omurgasız Paleontoloji Küratörü ve Profesörü Michal Kowalewski’nin İber yarımadası özelindeki bir araştırması ise bölgedeki turist sayısının artmasının turizm sezonu boyunca temmuz ve ağustos aylarında yumuşakça kabuklarında yüzde 70, diğer aylarda ise yüzde 60 azalma ile ilişkili olduğunu iddia ediyor.