Roma’nın Karanlık Yüzü: Those About To Die

Amazon Prime’ın çok izlenen dizisi hakkında bilmeniz gerekenler.

Başak Bıçak

“Burası Roma, kanlı olmayan para yok.”

M.S. 79 yılı... Tüm görkemiyle ekranda yeniden canlandırılan Roma, yeni inşa edilmiş Flavianus Amfitiyatrosu ya da namı diğer Kolezyum, gladyatör savaşları, kan, yozlaşmış soylular, bahisler, çürümüş senato, yarışlar, biraz daha kan ve filler tepişirken altında ezilenler... Prime Video’da yayımlanan Those About to Die, seyircisine Batı Roma İmparatorluğu’nun siyaset ve savaşın ötesindeki yüzünü, Janus’ün karanlık tarafını çeviriyor ve “eğlencenin” merkezi Kolezyum’un kalbine götürüyor.

Bugünkü Avrupa medeniyetinin tohumlarını atan, temellerini inşa eden görkemli Roma İmparatorluğu’nun “Dört İmparator Yılı”ndayız... Hukukun, siyasetin, sanatın ve mimarinin Roma’da ihtişamla kalkındığı fakat gölgelerde saklanan, “pisliğin içinde yaşayan” insanların şehrin en acımasız ve karanlık yüzüyle karşılaştığı bir dönem bu aynı zamanda... İmparator Neron’nun ölümüyle başlayan iç savaşa ve Roma’ya uzun süre hakim olacak kargaşa son veren üç imparatorun ardından tahta geçen Flavian Hanedanı’nın başlangıcında açılan dizi, bakış açısı karakteri Tenax’in anlattıklarıyla başlıyor. Tenax, Circus Maximus’un “çamurunda” büyümüş, tozunu toprağını yutarak Roma’nın en kârlı bahis ve kumar hanının işletmecisi olmuş “sıradan” bir Romalı. Onun anlatıcı rolünün ehemmiyetini, dizinin ilerleyen bölümlerinde daha iyi anlayacağız.

Gerçekten de “Dört İmparator Yılı”nın dördüncü imparatoru Vespasian iktidarı, kısa süreli olmasına karşın en çok, daha sonra Kolezyum adını alan ve bugün Roma’nın parlak bir sembolü haline gelen eserle anılıyor. Fakat haliyle, o dönemde gösterinin parçası insanlar için o kadar da “parlak” addedilemeyecek bu yapıt, Neron’un Cirus Maximus’u soylulara bırakmasına inat, Vespasian’ın Romalı halka armağanı olarak tasarlanmıştı. İçinde yapılan etkinlikler ve gladyatör dövüşleri gibi pek çok “oyunun” sergilendiği arenanın en şaşalı yıllarını canlandıran Those About to Die, ismini bu yerde “ölmek üzere olan” insanlardan alıyor ve böylelikle bir yandan sıradan insanlar acımasızca ölürken, öldürülürken, öte yanda güç, iktidar ve statü için her şeyi yapmaya hazır soyluları ve onların yandaşlarını kapsamlı bir şekilde betimleme fırsatı yakalıyor.

İmparator Vespasian, kendisinden sonra gelecek halefi olarak ilan ettiği savaşçı, aklı selim oğlu Titus ve kurnaz siyasetçi küçük oğlu Domitian’ı kendi aralarındaki taht mücadelesiyle bıraktıktan sonra ise Those About to Die hızlı bir ivme kazanıyor. Çünkü tarihi bakımdan, fazlasıyla karikatürize edildiği söylenebilecek Domitian hızla dizinin antagonistine dönüşürken Titus betimlemesi nispeten tarihi gerçeklere daha fazla yaklaşıyor. Bu sırada hikâyesini genişleten dizi, Roma İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika eyaletlerinden birine, Numidia’ya gidiyor ve Cala isimli bir kadının, köle haline getirilen üç çocuğu için Roma’ya, tüm bu kanlı dünyanın ortasına düşmesiyle devam ediyor. Cala zekâsı ve marifetleriyle Tenax’in yanında kendine yer bulurken, oğlu Kwame’nin gladyatör dövüşlerinde yükselişiyle birlikte öykü katmanlı bir görünüm elde etmeye başlıyor. Özellikle, finale doğru yaşanan çatışma, adeta bir Yunan tragedyasına dönüşürken; küçük çatışmalar büyüklerini etkilemeye, statü hırsı hizipleri şekillendirmeye ve kılıç hem özgürlüğün hem de ölümün imgesi haline geliyor. 

Those About to Die, döneme ve şehrin çehresine ilişkin ayrıntılı tasvirleri, heyecan verici sinematografisi ve elbette dijital efektleri ile anlatısını görkemli kılmayı başaran bir dizi. İkinci sezonda, tıpkı sloganında olduğu gibi, “yükselecek mi yoksa ölecek mi” göreceğiz ancak ilk sezonuyla, Prime Video’nun en gösterişli dizisi olduğu şüphesiz. Vahşetle yoğrulmuş şiddetinin ağızda bıraktığı yoğun kan tadına rağmen, etkileyici ve cazibeli.