Ömürlük bir tutku: Arkeoloji

Arkeofili’nin kurucusu Erman Ertuğrul, tarih meraklıları için kılavuz niteliğinde bir kitap yayımladı: ‘Tüm dünya bu topraklara imrenerek bakıyor.’

Orhun Atmış

Arkeoloji ilgi çekici bir bilim dalı. Hatta çok sayıda insanın çocukluğunda arkeolog olmak istediğini dinlediğimi hatırlıyorum, bu hayali kuranlardan birisi de bendim. Yaşam herkesi başka başka alanlara yönlendirirken geçmişe yönelik hayranlığımız devam ediyor.

Arkeolojinin çoğu zaman sansasyonel başlıklarla veya yalan yanlış ama dikkat çekici içeriklerle anlatıldığı da bir gerçek. Kendi adıma Arkeofili’nin internet sitesini yıllar önce keşfettiğimden bu yana sosyal medya üzerinde yapılan paylaşımlarına “tıklamaktan” kendimi alamıyorum. Tabii ki hiçbiri “Piramitleri uzaylılar mı yaptı” şeklinde yanıltıcı içerikler değil. Zaten gerek de yok, hangi spekülatif haber Göbeklitepe’nin leopar buluntularından ya da yeni keşfedilen mozaiklerden, heykellerden ilgi çekici olabilir ki?

Fotoğraflarını görmek bile Arkeofili’nin sitesinde yer alan içeriğe yönlenmem için yeterli oluyordu. Arkeofili’nin kurucusu Erman Ertuğrul, şimdi geçmiş meraklısı zihinler için kılavuz olabilecek bir kitap hazırladı. Mundi etiketiyle raflarda olan “Arkeofili: Arkeoloji Meraklısının Elkitabı” isimli kitap alanın en temel sorunlarına karmaşık terimlerden uzak, kolay anlaşılır bir üslupla yanıt veriyor. Biz de hem kitabını hem de Türkiye’nin kültürel mirasını Ertuğrul ile konuştuk.

- Öncelikle sizi tanımak isteriz...

Üniversite yaşamıma Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde başladım. Ailemin anlattığı bir anıya göre ben daha çok küçükken olasılıkla “Indiana Jones” etkisiyle büyüyünce “Arkeoloji mühendisi” olacağımı söylüyormuşum. Ancak büyürken bu tutkumun sürdüğünü söyleyemeyeceğim. Bölüme ilk girdiğimde de sevip sevmeyeceğime ilişkin ciddi kuşkularım vardı.

Emin olmak için tam anlamıyla deneyimlemem gerektiğine karar verdim ve ilk kazı mevsiminde Eskişehir’deki Şarhöyük kazılarına katıldım. Şartlar çok zorluydu ama arkeolojinin teorik kısmı anlam kazanmaya başlamıştı. Her yıl kazılara katılmaya devam ettim ve öğrendikçe daha da sevdim arkeolojiyi. Lisans biter bitmez yüksek lisans için İstanbul Üniversitesi’ne girdim. Bu sırada Arkeofili adında bir “toplumsal arkeoloji” projesini de yaşama geçirmiştim. Yüksek lisans bittiğinde de arkeoloji heyecanımın bitmediğine karar verdim... 2009 yılından beri arkeolojiyle içli dışlıyım.

ANADOLU’NUN LEOPARLARI...

- Antik kentleri, çeşitli kalıntıları gezerken büyüleniyoruz ama gözden kaçırdığımız bir sürü ayrıntı olduğu da kesin.

Kesinlikle öyle! Bu bence hem arkeoloji ile ilgilenen toplum için hem de arkeologlar için geçerli... Kitabı yazarken özellikle dikkat ettiğim bir nokta oldu: Hangi bölüm ve konu olursa olsun içindeki örnekleri hep Anadolu’dan vermeye çalıştım. Bu örnekler genellikle müzelerde ilk anda göze çarpmayan eserler ve onların bize anlattığı ayrıntılardan oluşuyor. Örneğin Göbeklitepe bölümünde, o dönemlerde Anadolu’da leoparlara karşı olan ilgiden söz ettim. Bu bilgiyi okuyan kişilerin leopar tasvirlerine özellikle dikkat edeceğini düşünüyorum.

- Kitapta arkeolojiyi daha yalın bir dille anlatmak için nasıl bir çalışma yaptınız?

Özellikle ağır terminolojiden kaçındığımı söyleyebilirim. Eğer günlük yaşamda çok sık kullanmadığımız bir kelimeyi kullanmam gerekiyorsa bunu parantez içinde veya dipnot olarak mutlaka daha sade şekilde yazdım. Her kelimenin ve cümlenin arkeolojiyi hiç duymamış insanlar için bile bir anlam ifade etmesi için uğraştım. Bu amaca ulaştığımdan emin olmak için kitabın yazım süreci bitince 12 yaşındaki yeğenim ve annem üzerinde de test ettim. Kafalarının karıştığı ya da zorlandıkları her yeri not aldım ve sonrasında tekrar o paragrafların üzerinden geçtim.

‘ARKEOLOGLAR BASKI ALTINDA’

- Türkiye arkeolojik miras açısından dünyanın en önemli konumlarından. Sizce bulma ve kurtarma konusunda ne gibi eksiklikler var?

Evet, dünyanın her yerinden arkeologların bile imrenerek baktığı, deneyim kazanmak için gelmek istediği bir yer Türkiye. Ancak son zamanlarda Türkiye’de çalışan arkeologlar büyük baskı altında. Birçoğu bakanlıktan izinsiz adım atamayacak halde. Ne rahatlıkla röportaj verebiliyorlar ne de kazılarda araştırma soruları kapsamında istedikleri alana odaklanabiliyorlar. Aldıkları bütçeler de çok kısıtlı. Ayrıca son yıllarda bakanlığın kazı başkanlarını açıklama yapmaksızın görevden alıp başka isimler getirmesi gibi bir durum var. Bilim, bilim insanlarına bırakılmalı. Ayrıca definecilik gibi yasa dışı faaliyetler de kültürel mirasımıza zarar veriyor. Daha güçlü yasal düzenlemeler ve toplumsal farkındalık artırıcı kampanyalar, ilkokul müfredatına kültürel mirasın dahil edilmesi gibi uygulamalar, bu eksikliklerin giderilmesine yardımcı bulunabilir.

‘BAŞKA İŞLERE YÖNELİYORLAR’

- Arkeoloji mezunlarının iş bulmak konusunda sorunlar yaşadığını duyuyoruz, öyle mi?

Maalesef doğru. Lisans döneminden birçok arkeolog adayı arkadaşım okul bittikten sonra polis oldu, diğerleri de farklı mesleklere yöneldi. İş olanağı kısıtlı olmasına karşın, arkeoloji bölümlerinin sayısı çok fazla ve her yıl binlerce arkeolog mezun oluyor. Seçenekler arasında akademisyen olmak, bakanlık bünyesinde müzelerde çalışmak var. Bu kadar ören yerinin, müzenin, kültürel varlığın olduğu bir ülkede arkeolog istihdamının bu kadar az olması kabul edilemez. Hem bakanlıkta hem belediyelerde ve daha birçok alanda arkeologlara, restoratörlere, konservatörlere, sanat tarihçilerine ihtiyacımız var.

KARAHANTEPE, SAYBURÇ, SEFERTEPE...

- Sizce Türkiye’de son yılların en önemli buluntuları hangileri?

Muhtemelen herkese göre değişir ama ben Taş Tepeler diye anılan arkeolojik kazıları merakla takip ediyorum. Karahantepe, Sayburç, Sefertepe, Gürcütepe gibi Göbeklitepe ile aşağı yukarı çağdaş olan alanlar bugüne kadar Göbeklitepe hakkında çözemediğimiz birçok şeyi anlamamızı sağlayabilir. Aynı zamanda tarım öncesi yerleşik avcı toplayıcıların yaşamları hakkında çok fazla yeni bilgi sunuyorlar. Karahantepe’deki falluslu ritüel yapısı ve Sayburç’taki leoparlı insan kabartması çok etkilendiğim arkeolojik bulgular oldu.

MERAKLILARINA ÖNERİLER...

- Arkeoloji meraklılarına önereceğiniz belgeseller, filmler, başka okumalar olur mu?

Öncelikle hiçbir dayanağı olmadan, bulguları çarpıtarak komplo teorileri üretenleri izlesek veya okusak bile dikkate almamak gerektiğini unutmamak lazım. Arkeoloji meraklıları için tavsiye edebileceğim antik kaynaklar Homeros, Herodotos ve Plutarkhos olabilir. Çağdaş kitaplardan ise Mehmet Özdoğan hocamın “50 Soruda Arkeoloji” kitabı ve Brian Fagan’dan “Arkeolojinin Kısa Tarihi” olabilir. Belgesel olarak “Sakkara’nın Sırları”, “Unutulmuş Düşler Mağarası”, “Neandertallerin Sırları”, “Toprak Askerlerin Gizemleri” izlenebilir.