Matrak bir macera: Zindanlar ve Ejderhalar Hırsızlar Arasındaki Onur

Kült bilgisayar oyunu beyazperdede küllerinden doğuyor...

Başak Bıçak

Şişman ejderhalar, şekil değiştirenler, labirentler, zindanlar, büyücüler, hırsızlar... Çok katmanlı evreni ve mitolojisi, Yüzüklerin Efendisi esintili fikirleriyle 70’lerde ortaya çıktıktan kısa süre sonra dünyaca ünlü bir oyun haline gelen Zindanlar ve Ejderhalar, yeniden bir “zar atma” girişimiyle karşımızda.

Ancak bu kez, 2000’lerdeki talihsiz filmin ötesinde, esin aldığı dünyayı ve temellendiği ruhu kara mizahla harmanlayan fantastik bir macera var.

Oyun dünyası, sinemanın havzasını uzun yıllardır besliyor ancak dijital platformların pastaya eklemlenmesiyle birlikte uyarlama sayısı büyük ivme kazandı. Last of Us’tan Halo’ya, Fallout’tan God of War’a...

Bilgisayar ekranlarından sinema salonlarına taşınan uyarlamaların arasına şimdilerde, yeniden başlatılan serisiyle kült masaüstü rol yapma oyunu Zindanlar ve Ejderhalar ekleniyor ancak bir farkla... Yaratıcıları John Francis Daley ve Jonathan Goldstein’in mizaha meyyal ellerinde senaryolaştırılan Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur, oyunun ruhunu yakalayarak yalnızca hayranlarını kazanmakla kalmıyor, Monthy Python usulü yaklaşımıyla da bu dünyaya uzak seyirciyi çekmeyi başarıyor.

EKİP TOPLANIYOR

Film, ana karakteri eski Harpers üyesi Edgin ile yakın arkadaşı savaşçı Holga’nın hırsızlık suçuyla atıldıkları zindandan kaçışlarıyla başlıyor ve peşi sıra tüm bir serüvene eşlik edecek ekibin toplanmasıyla devam ediyor. Eşi Kızıl Büyücüler tarafından öldürüldükten sonra kızını da eski arkadaşı Forge’a kaptıran Edgin, kabilesinden kovulmuş barbar Holga, yeniyetme büyücü Simon ve druid Doric’i de alarak kızını aramaya başlıyor.

Amacı, önce Forge’dan kızını kurtarmak, ardından da Yeniden Uyanış Tableti’ni geri alarak karısını canlandırmak. Fakat işler pek de yolunda gitmiyor ve Kızıl Büyücü Sofina’nın “kötü emelleriyle” bir süre kendilerini ejderhaların olduğu mağaralar, Shire’ı andıran köyler, vahşi hayvanların bulunduğu labirentler ve mezarlıklarla dolu bir macera içerisinde buluyorlar. Bu noktada, Daley-Goldstein ikilisinin dokunuşunun etkili olduğunu ve özellikle Edgin ile ekibinin ölüleri dirilttikleri sahnelerde filme giydirilen kara mizah pelerininin çok yakıştığının altını çizmeliyim.

Yönetmenlerin, kendilerini ve karakterlerini ciddiye almaması filmi asık suratlı bir uyarlama olmaktan çıkarıyor ve vaat ettiği gibi yalın bir eğlence sunuyor. İlk bakışta, film boyunca geliştirilmemiş gibi görünen pek çok yan öykü ve karakterin varlığı göze çarpacaktır.

Fakat Zindanlar ve Ejderhalar’ın üzerinde temellendiği mitoloji, serinin ilk filminde bütün bir evreni açık etmeye izin vermeyecek kadar karmaşık ve katmanlı. En önemlisi de filmin epizodik öyküler boyunca ilerleyen her sekansı, bütünüyle seyircisinin kafasını -tam da oyunun tasarladığı gibi- maceradan maceraya koşan karakterleriyle oyalamak üzerine kurgulanıyor. Ve işe de yarıyor.

Zindanlar ve Ejderhalar; Edgin’e hayat veren Chris Pine ile Holga’yı canlandıran Michelle Rodriguez’in uyumuyla öne çıksa da Regé-Jean Page’ın sahnesini rol çalacak kadar doldurduğunu ve Hugh Grant’in de doğru bir kontrast oluşturduğunu söylemek gerek. Eğer istediğiniz yalnızca “biraz oyun oynamak” ise doğru sinema salonundasınız.

Puanım: 7/10