Distopya, ütopya veya teknoloji
Harari, teknoloji aracılığıyla kendileri için ütopik, geri kalanlar içinse distopik bir gelecek hazırlayan bir sınıf adına mı konuşuyor?
Ayşe AcarBir soru; “Harari’nin teknoloji ve insan üzerine yaptığı konuşmalar, yazdığı kitaplar bizi bazı tehlikelere karşı uyarıyor mu veya teknoloji ile aramızda zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkiyi koparıyor mu?”
Yanıt aramaya çalışalım.
Harari’nin Dünya Ekonomi Forumu’nda söz sahibi olan bir sınıfın sözcüsü olduğu gerçek. Bu detayı atlayarak analizde bulunmak eksik okuma yapmamıza neden olabilir. Teknokratların/sermaye sahiplerinin üst düzeyde yer aldığı bir forumda popüler bir konuşmacı olmak sözü edilen sınıfın varlığından bağımsız olmasa gerek.
HARARİ NE DİYOR?
Gelecekte sınıfsal eşitsizliğin teknoloji aracılığıyla iyice derinleşeceğini, zenginlerin bir tür süper insana, yoksullarınsa işe yaramaz yığınlara dönüşeceğini söyleyen Harari’nin “İnsani Gelişme Zirvesi”ndeki sözlerini hatırlayalım:
“Biyoteknolojiler ve yapay zekâ yardımıyla insanlar, kendilerini tanrı seviyesine çıkardı. 21’inci yüzyılın temel ürünleri bedenler, beyinler ve zihinler olacak. Zenginler zihinsel ve bedensel olarak süper insanlar haline gelebilir. Eskiden de zengin, fakir, işçi sınıfı ve aristokrasi arasında farklar vardı. Ama gerçek farklılıklar yoktu. Çiftçi ile kral arasında fiziksel ve bilişsel anlamda fark yoktu. Ama şimdi beden, beyin ve zihinleri yapabilme gücüyle ekonomik eşitsizlikler gerçek eşitsizlik haline gelebilir.”
Harari’nin çizdiği tablo teknolojik gelişmeler hesaba katıldığında zenginler için bir ütopya, yoksullar içinse bir distopyadır. Yani, “Teknoloji nedir” sorusuna verilecek yanıt bir anlamda sınıfsaldır. Sınıflardan bağımsız olarak “teknoloji” kavramının ne anlama geldiğine de bakalım.
YARATMA EYLEMİ OLARAK TEKNOLOJİ
Antik Yunan’da yalnız bir “araç” değil “bir açığa çıkarma biçimi” olarak değerlendiren “tekhne” kavramı zanaatsal edim, beceri ve aynı zamanda “poiesis” (yaratma faaliyeti) ile ilişkisinde, varlığa getirme olarak sanatsal bir duruma gönderme yapar. “Tekhne” aynı zamanda Platon bağlamında “görme kuvvetini harekete geçiren” bir özelliğe sahiptir. “Tekhne” terimindeki bu anlam belli bir yetkinliğe eriştiğinde “diamekhanesastha” sözcüğüne gönderme yapar. Bu kelimenin kökeninde yer alan “mekhane” düzenek, araç, inşa edilmiş yapı anlamına gelir ve bugün kullandığımız “makine” kelimesinin kökenini oluşturur. (1)
Yaratma eylemine gönderme yapan “tekhne” kelimesini bütünüyle karşılamasa da “teknoloji” kelimesi tekhne kelimesinden bağımsız değildir. Teknoloji kelimesinin kendisinde distopya veya ütopyaya gönderme yapan herhangi bir anlam bulunmamaktadır.
“BİR GRUP” İNSAN
Teknolojinin distopya veya ütopya ile ilişkilendirilmesi makinenin (araç) ne olduğuna bağlı olarak değişir. Kitleler sermayenin arttırılmasında birer araç olarak mı kullanılmaktadır? Veya araç kitlelerin iyiliği için yaratma eyleminin bir ürünü müdür? Teknoloji kimin içindir? Dışarıda kimseyi bırakmadan “tüm insanları kapsayarak” insan için midir yoksa “bir grup” insan için midir? Harari bir grup insanın süper insana dönüşeceğini söylüyor. Senaryo çok açık; uzun ömürlü, siborglaşmış (siborg: biyolojik ve yapay kısımları olan varlıklar) zenginlerle hiçbir işe yaramayan insan yığınları karşı karşıya kalacaktır. Siborgların, yığınları yeryüzünden silip atabileceği bir gelecek bizi beklemektedir. Gelecek çoktan hazırlanmıştır. Durum böyle olunca insanın moral bozukluğu yaşayıp teknolojiye mesafeli durması, olan bitenleri yalnızca seyretmesi normaldir.
Ya “bir grup” insan tam da böyle olmasını istiyorsa?
Harari’nin okuması tek yanlı, “yığınlar” olarak tanımlanan insanların eğilimini, zekâsını hiçe sayan bir okumadır. Harari’nin gelecek okumalarında sınıflar dinamik değildir. Yaptığı okumada diyalektik (çelişik birlik) sanki bilinçli olarak göz ardı edilmekte ve “işe yaramaz insanlar” olarak adlandırılan yoksulların eğilimleri değerlendirmelerde dikkate alınmamaktadır.
1, Oğuz Haşlakoğlu, Platon Düşüncesinde Tekhne, Sentez Yayınları.