Bir köy öğretmeninin 23 Nisan’ı
'Uygun değil' diyenler de oldu, 'gösterişe gerek yok' diyen de... Tüm diretmelere rağmen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa ve Gazi Meclisi’nin çocuklara armağan ettiği 23 Nisan büyük kentlerin sokaklarında olduğu gibi küçücük bir köyün meydanında da, tüm çekincelere rağmen coşkulu bir şekilde kutlandı.
Prof. Dr. Şaduman HalıcıTarih; 23 Nisan 1921. Yer, günümüzde Kurtuluş Müzesi, 1920-24 yılları arasında Kurucu Meclis olan Gazi Meclis... İnönü’de kazanılan ikinci zaferin coşkusu hâlâ sürüyor. Meclis Başkanlığına 23 Nisan’ın ulusal bayram olması için verilen iki önerge birleştirilmiş. Biri İçel Milletvekili Ahmet Şevki Göklevent’in, diğeri Refik Şevket İnce ve arkadaşlarının imzalarını taşıyor.
Önerge okunur okunmaz Meclis’in sağında oturan milletvekilleri coşkuyla alkışlıyor:
-Yaşa, var ol!
Meclis’in solundaki sıralardan homurdanmalar yükseliyor. Konya Milletvekili M. Vehbi (Çolak) Efendi kürsüye çıkıyor:
-Ülke işgal altında, milletin maneviyatı böyle gösterişlerle değil, itikatla yükseltilebilir.
Ardından Ali Şükrü Bey söz alıyor:
-23 Nisan’da TBMM’de toplandık diye bayram yapmak, millete hadi siz de bayram yapın demektir, uygun değildir.
Yanıt Kırşehir Milletvekili Yahya Galip Kargı’dan geliyor:
-Millet sizin gibi düşünmüş olsaydı TBMM bile toplanamazdı.
O gün 23 Nisan, Ulusal Bayram olarak kabul ediliyor. 23 Nisan 1922 günü Hakimiyet-i Milliye gazetesi “Bugün 23 Nisan Türkler ve Gelecek Kuşaklar İçin En Büyük Bayramdır” başlığı ile çocukları dolaylı olarak bayrama dahil ediyor.
1923’te Çocuk Esirgeme Kurumu (ÇEK), Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın da desteğini alarak, yardım toplarken çocukları ön plana çıkardı. (Anadolu’da Yeni Gün/AYG, 24 Nisan 1923) TBMM’nin 24 Ekim 1923’te saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım’da Egemenlik Bayramı olarak benimsemesiyle Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na giden süreç başladı.
1925 yılında 23 Nisan, Çocuk Günü olarak kutlandı. Gazeteler yurttaşları şehitlerin emanetlerine sahip çıkmaya çağırdı.
1926’da ÇEK gazeteye verdiği ilanda Çocuk Bayramı ile Çocuk Günü tanımlamalarını birlikte kullandı. Çocuk Günü; bağımsızlık ve gelecek günü olarak anıldı (Milliyet, 23 Nisan 1926).
1927’de Çocuk Bayramı kutlamalarının öncülüğünü yine ÇEK yaptı. Gazi Mustafa Kemal o gün otomobilini çocuklara verdi. Cumhurbaşkanlığı Bandosu’nun Çocuk Sarayı’nda çocuklar için görev yapmasını da sağladı (Hakimiyet-i Milliye/HM, 22 Nisan 1927).
1928’de kutlamalar Çocuk ve Egemenlik Bayramı adı ile yapıldı.
1929 yılında Çocuk Haftası ismini aldı ve etkinlikler yedi güne çıkarıldı. İstek Cumhurbaşkanı’ndan gelmişti. Milli Eğitim Bakanlığı da okulları tatil ederek kutlamalara tüm öğrencilerin katılmasını sağladı.
1930’dan itibaren çocuklar bir günlüğüne de olsa yönetime geçmeye başladılar.
27 Mayıs 1935’te kabul edilen yasayla 23 Nisan’ın aynı zamanda Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanacağı bir kez vurgulandı (Ulus, 28 Mayıs 1935).
17 Mart 1981’de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın yalnızca anaokulu ve ilkokullarda kutlanması kabul edildi. 20 Nisan 1983’te bu hata düzeltildi. Tüm okullar tatil oldu ve kutlamalara dahil edildi (Cumhuriyet, 21 Nisan 1983).
Bu tarihten on yıl sonra bir köyde bayram heyecanı yaşanıyordu. 23 Nisan’a dört ay vardı. Öğretmenler “ne yapabiliriz” sorusuna yanıt arıyordu. İçlerinden biri “Çiftetelli ekibi hazırlayabilirim” dedi. Korktular önce, köylüden çekindiler.
Sonra ekip belirlendi, hazırlıklar yapıldı. Okul Müdürü çalışmaların gizli yapılacağı söylenerek ikna edilmişti. Hemen işe koyuldu öğretmenler. Üç ay sonra şiir ve oyunlar neredeyse hazırdı.
Çiftetelli çalışmaları okul binasının içindeki küçücük taş zeminde yapılıyordu. Müzikler, öğretmenin üniversitede dahil olduğu halk dansları ekibine ait kasetten, alçak sesle çalınıyordu. Koreografi tamamlandı, en yetenekli kız öğrenci baş dansçı olarak belirlendi. Tek sorun çiftetelli ekibinin kıyafetleriydi. Bereket ki tüm kızların şalvarı vardı. Kalanları ise üç öğretmen şehirden satın aldı. Baş dansçının başlığındaki gümüş takıyı okulun bakım personeli heyecanla getirdi. Ne var ki onun heyecanı müdürde yoktu. Hoparlörü bulmak için bir hafta öğretmenleri yalvartmıştı.
22 Nisan gecesi heyecan doruğa çıkmış, uyku saklanmıştı. Köylü kutlamadan haberdardı ama çiftetelli ekibi sürpriz olacaktı. Alacakaranlıkta öğretmen lojmanının kapısına dayanan öğrencilerin kimi okulda kimi lojmanda hazırlandı. Köylüler okul bahçesini doldurduğunda tören başladı. Şiirler okundu, oyunlar sahnelendi. Tören bitti derken, hoparlörden yayılan müzik yalnız okul bahçesini değil, tüm köyü doldurdu. Kızlar muhteşemdi. Köy halkının şaşkınlığı onların kıvraklığıyla yerini alkışa bıraktı.
14 dakikalık gösterinin etkisi öğretmen köyden ayrılıncaya dek sürdü. Artık kimse lojman camına taş atmadı. Öğretmen kahvehane önünden geçerken kurulan tek cümle ise “İyi dersler Örtmen Hanım” oldu.
Stefano D'Anna:
"Korku kapıyı çaldı. Cesaret Açtı. Kapıda Kimse Yoktu"
"Pek çok şeyin anlamını yitirdiğini düşünüyorsanız yaşamınızın dansını yapmak ister misiniz?
Doğan Cüceloğlu'ndan 'Savaşçı'yı okuyabilirsiniz.