Barbican’da bir öğle vakti

Gelin, Londra’nın çağdaş mimarlık harikasında bir yolculuğa çıkalım.

Elçin Poyrazlar

Mutlu yerleriniz var mı? Bir deniz kenarı, sessiz bir bahçe, yağmurda pencere önündeki koltuk, taş bir sokak, zeytin ağacının gölgesi… Londra’da adım atar atmaz beni mutlu eden bir yer var; Barbican Merkezi.

Havadan bakıldığında bir çocuk lego parçalarını monte etmiş gibi görünen bu brütalist yapıyı mutlu yerlerimden biri olarak seçmem sizi şaşırtmasın. Kent içinde kenti, tarih altında tarihi barındıran bir yer Barbican. 

Londra’nın Romalıların yönetimindeyken Londinium adını taşıdığı dönemden kalma surların, kent savunması için takviyeli dış karakola ait olduğu tahmin ediliyor. Bugün o surların bir kısmı Barbican kompleksinde ayakta. 

İki bin evde, 4 binden fazla sakinin yaşadığı Barbican, yükseltilmiş yürüyüş yolları, göleti, terasları, bahçeleri, avluları, çeşmeleri, dükkanları, restoranları, kafeleri, konser ve tiyatro salonları, sanat galerisi, halk kütüphanesi, sinemaları, tropikal serası ve içindeki okullarıyla artık devasa bir kültür çekim merkezi. Londra Senfoni Orkestrası da orada, Shakespeare Kraliyet Tiyatrosu da…

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların bombalayarak yıktığı bir sahada Chamberlin, Powell and Bon mimarlık firması tarafından 1963’te yapımına başlanan Barbican, karmaşık mimarisi, on yıldan fazla süren inşaatı ve maliyetiyle tartışma yaratan bir proje olmuş. Başta şehrin o bölgesine çekmek istedikleri bekâr gençlere kompakt evler olarak tasarlanan daireler daha sonra ailelere uygun apartmanlara dönüştürülmüş.

Barbican’da 100’den fazla daire türü var. Yer ısıtma sistemi, monte buzdolaplı, bulaşık makineli, ocaklı mutfaklar, modern banyolar gibi o dönem için en ileri teknolojilerin kullanıldığı evler bugün parmak ısırtan fiyatlara alıcı buluyor. 2001 yılında Barbican tarihi ve mimari önemi korunması gereken, belli düzenlemelere bağlı olan yapılar sınıfına sokuldu. 

Barbican projesi farklı aşamalarda yıllarca ilerledikten sonra ancak 1982 yılında tamamlanabilmiş. Kraliçe 2. Elizabeth açılışını yaparken ‘’Modern dünyanın harikalarından biri’’ olarak tanımlamış Barbican’ı. Gerçekten de halka açık bu komplekste gezerken kulelerle alçak yapılar arasındaki uyumu, farklı açılardan binaların geometrik kesişmeleri, alanların maksimum işlevi, dev sütunların boyutu ve birbirine hizalanması, çirkin olması beklenen betonarme yapının ağaçlar, bitkiler ve kentle olan uyumu bir harikanın içinde olduğunuz hissini veriyor.

MUTLULUK NEDENİ

Dünyanın her yerinden sanatçıların, gezginlerin, öğrencilerin, sanatseverlerin aktığı Barbican artık kentin takviyeli sanat karakolu. Labirentimsi yapısını keşfetmek, göletin kenarında kitap okumak bile başlı başına mutluluk nedeni. 

Unutmadan ekleyelim. Barbican'da gece vardiyasında çalışan birkaç personel yeraltındaki koridorlarda açıklayamadıkları tuhaf silüetler gördüklerini söylemişler. Şehir efsanesi mi bilinmez ama Barbican’ın hayaletleri Roma zamanından geliyor olabilir. Hiç kuşkum yok Barbican gizli bölümleri ve dehlizleriyle öteki dünyanın sakinlerinin de gözbebeğidir.