Asıl sorun iklim göçmenliği

Türkiye bir süredir denetimsiz göçün yarattığı sorunlarla boğuşuyor. Ancak dünyayı bekleyen asıl tehlike iklim krizinin yarattığı göç olacak.

Ayça Ceylan

Göçmen kavramı bir süredir Türkiye’nin gündeminin merkezini oluşturan ana konulardan. Elbette Türkiye’deki göçmenlik meselesinin tarihi epey karmaşık, ancak sorunun kaynağı hakkında şunu diyebiliriz ki insan eliyle çıkarılan savaşlar yönetim değişikleri gibi durumlara dayanıyor. Gelelim küresel ölçekte sıkça ses getiren diğer bir göçmen sorununa: İklim göçmenliği...

Kuraklıklar, deniz seviyelerinin yükselmesi, gıda sorunu, temiz suya ulaşım zorluğu henüz Türkiye’de kırmızı alarm düzeyinde değil! Elbette şimdilik durum böyle. Günü kurtaracak şekilde tasarlanan uygulamalar çözüme hizmet etmiyor. Uzun vadeli planlamalar da oluyor olmasına ancak dünyada yaşamak zorunda olan insan türünün bir bireyi olarak bunların uygulamaya geçmesi ve denetlenme organlarının yeterliliği konusunda birçoğunuz gibi ben de kaygılıyım.

Bu kaygı seviyelerimize görece yeni eklenen katman, psikoloji de yerini alan “eko anksiyete”yi de ortaya çıkardı. İnsanlık olarak ileriye atılım yaptığımız söylense de ileri atılım böyle mi olmalıydı acaba? Üzgünüm ama bu dünyanın parçası olan her ülke yapılması gerekenleri yapmazsa, kırmızı alarm düzeyine sandığımızdan daha hızlı ulaşacağız.

İklim krizinin etkileriyle yaşam alanlarını değiştirmek zorunda kalan bireylere iklim göçmeni deniyor. Tarım arazilerinin kaybı, suya ulaşamama, ani sıcaklık değişimleri, yükselen su seviyeleri nedeniyle biyoçeşitliliğin azalması, geçim kaynaklarını kaybı gibi nedenlerden dolayı insanlar evlerini geride bırakıp, yollara düşüyor.

Çaresiz insanlar yollara düşünce halihazırda bekleyen birçok fırsatçı da var. Hindistan’da “işçi ajanları” diye bir kavramdan bahsediliyor. Zor durumda olan bu bireylerin iş seçme veya iş koşullarını konuşma imkânları çok düşük seviyelerde. Durum böyle olunca, en ağır koşullarda ve az ücret, bazen de ücretlerine el konularak çalışmaya devam etmek zorundalar.

Kadınlara ve kız çocuklarına ise ev hizmetleri işleri bulunuyor. Koşullar yine çok kötü! Bunu yaz aylarına girdiğimiz ve Babalar Günü’ne denk gelen bir pazar gününde sizlerle paylaşmak istemezdim. İklim göçmeni kadınların ve kız çocuklarının bir bölümü ise seks ticaretinde çalışmak zorunda bırakılıyor. Ev hizmetleri altında da fiziksel ve sözlü tacizlere maruz kalanların oranı çok yüksek. Pakistan’da da benzer durumlar söz konusu.

Pakistan kültüründe göçebeliği devam ettiren yerel topluluklar hâlâ var. Bu yerel toplulukların dünyanın dengesine destek veren birçok yaşam öğretisi var. Örnek verecek olursam; hayvanları ile beraber açtıkları göç yolları olan patikalardaki birinci dereceden yanıcı ot, çalı gibi bitkilerin azalmasına sağladıkları destek.

Orman yangınlarını düşününce bunun ne kadar büyük bir hizmet olduğunu anlayacaksınız. Kaldı ki yerel toplulukları korumak kültürel mirasa değer vermenin de temel göstergelerinden biri. Zamanında yerel toplulukları yerinden eden ABD şimdi iklim krizi konusunda yerel toplulukların bilgisine ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda 9 Şubat 2021’de Başkan Joe Biden, “Mültecilerin Yeniden Yerleştirilmesine Yönelik Programların Yeniden İnşası ve Geliştirilmesi ve İklim Değişikliğinin Göç Üzerindeki Etkisinin Planlanması” başlıklı 14013 sayılı Yürütme Kararı’nı imzaladı. Bu imzanın önemi ise ABD Hükümeti’nin iklim değişikliği ve göç arasındaki bağlantıyı resmi olarak ilk kez kabul ettiği anlamına geliyor.

Pakistan’a dönecek olursam; ülkede dağlarda göçebe olarak yaşayan topluluklar değişen iklim koşullarından dolayı dağlara dönmeme eğiliminde. İklim krizinin kültürel asimilasyona olan etkilerini de göz önünde bulundurmalıyız çünkü insanın kurmakla övdüğü uygarlık kavramı kültür kelimesinin vurgularıyla oluşturulmuştur.

İklim krizi nedeniyle değişen çevre koşulları sonucu ortaya çıkacak göçlerin büyük bir kısmı ülkelerin kendi içlerinden gerçekleşiyor. IDMC (Ülke İçinde Yerinden Olma İzleme Merkezi) 2022 GRID raporuna göre; 2021’de kaydedilen toplam 38 milyon ülke içinde yerinden edilmenin 23,7 milyonu afetler tarafından tetiklendi.

Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin en yüksek olduğu ilk beş ülke Afganistan (1,4 milyon), Çin (9 milyon 430 bin), Filipinler (700 bin), Etiyopya (579 bin) ve Güney Sudan (527 bin) oldu. Öte yandan kuraklık, gıda krizi, geçim kaynaklarının kaybı ve göçler nedeniyle bazı bölgelerde denetimsiz şekilde artan nüfusa bağlı ortaya çıkan sıkıntılar ilerleyen yıllarda bu göçlerin küresel ölçekte gerçekleşeceğinin ayak sesleri.