Elkızı, bir bölümde üç sezonluk kötülük

Arka Pencere’de bu hafta ‘El Kızı’nı masaya yatırıyoruz...

Elif Aktuğ

Ailedeki geline elkızı demek kadar incitici bir tabir düşünemiyorum. Fakat var, öyle söyleniyor, kendi ailemde bile duymuşluğum var, "Senin annen elkızı, sen bizim kanımızdansın", çocukken duyduğumda irkilmiştim, hala da nefret ederim bu kelimeden. Çocuk aklımla, demek ben de bir aileye gelin gitsem bana öyle bakılacak, beni hiç sevmeyecekler diye geçirmiştim aklımdan... Saçmalık tabii, bizim Türk aile yapısı, adetler, sonradan uydurulmuş görenekler falan; mantıklı bir tarafı yok. Ancak şurası gerçek ki, hala gençleri aileleri evlendiriyor, evlerini aileleri hazırlıyor, müstakbel eş aile tarafından seçiliyor ve bu durumda aile her konuda söz sahibi oluyor.

Uzun hikaye, burada çözebileceğim mevzu değil, benim odaklanacağım konu, duygu dalgalanmaları yaşamama sebep olan Fox TV'de başlayan yeni drama Elkızı. İlk bölümü izleyip yazdığım izlenimlerim ve hissiyatımda genellikle yanılmıyorum, Elkızı çok ağır geldi bana ve izleyici yeni bir entrikalar zincirini bağrına basscaksa bassın, ben zor devam ederim.

KADRO: Fikret Kuşkan'lı bir film/dizi izlenmez mi? Büyük keyif elbette ama o kadar kötü bir karakteri o kadar iyi canlandırınca, içiniz şişiyor. İlk bölümde evde çıkan yangında ölünce sevinmiştir izleyici; umarım pek çok flashback olur da biraz daha izleriz Fikret'i dedim, kendi kendime. Yine aynı endişem var ama, yahu bir insan bu kadar mı kötü olur, karakter devam etse esip gürlemeye, kızını dövmeye devam edecek! Eh ölsün madem demekten başka çare yok. Perihan Savaş var, dünyalar güzeli. Bizim dizi kurgusunun olmazsa olmazı, otoriter ve acımasız anneyi oynuyor. Sabahın köründen akşama dek, ve hatta oğlunun cenazesine kadar şık, saçları yapılı ve bol rimelle haliyle... Başrol kızımız, iki başrol delikanlımız, yan roller, cast seçimine bir şey diyemem, herkes elinden geleni yapmış. Yeni nesil oyuncular zaten çok yetenekli ve belli ki role ve yönetmene teslim oluveriyorlar, ortaya da sıkı oyunculuk çıkıyor. Ah unutuyordum Sedef Avcı ne tatlı, ne güzel... Macit Koper ne müthiş oyuncu, ben onların hatırına ara ara bakarım diziye...

SORUN NE PEKİ? Sorun şu, yazılarak anlatılanla ekrana yansıtılmaya çalışılan pek örtüşmüyor çoğu dizide. Ya yönetmen anlatamıyor, ya 2,5 saatte seyirciyi bağlamak için ne gerekirse yapılsın mantığıyla kendilerini baltalıyorlar ya duygu ve ajitasyon ön plana çıksın diye detayları atlıyorlar... Bilemiyorum, sonuçta ortaya karman çorman, her sahnesiyle bir başka diziyi hatırlatan, kötülüğün ve acımasızlığı yarıştığı, bu haliyle de seyirciyi sersemleten işler çıkıyor. "Hımm öyle bir dizi olsun ki, çok acımasız bir baba olsun, karısını öldürmüş olsun, kızını dövsün, durr o da yetmez bunun anası da kötü olsun, kızı sürüm sürüm sürünsün, aaa kız sürünürken evi yaksın", sanki bu kadar basit bir cümleden hareketle kurgulanmış gibi. Sorun her şeyi ilk bölümde anlatmak istemek ve reyting almak için ne yapacağını bilememek...

CEZA GEREKİR MİYDİ: RTÜK, dizinin ilk bölümünden sonra diziye ceza kesti. Şiddet sahneleri çok fazla, çok sertti kabul. Ama dizinin konusu bu, bunun üzerine kurgulanmış, gerçekte kimse kimseyi dövmüyor, o köpek öldürülmedi mesela. Dizilerde şiddet var diye insanlar birbirini dövmüyor, ben yasakların ve bu tarz cezaların saçma olduğunu düşünüyorum kusura bakmayın. Baştan karar verilir her şeye, şiddet içeren dizi ona göre ayarlanan saatte başlar mesela. Uyarı konur, yaş kategorisi belirlenir. RTÜK: illa ceza kesmek istiyorsa veya gelen şikayetlere göre değerlendirme yapıyorsa bilemem elbette, ama keşke magazin programlarına, sabah kuşağına baksalar, incleseler, hiçbir bilgisi olmadan fikir sahibi olanların ve saçma sapan düşünce pıtırcıklarıyla izleyiciyi aptal yerine koyanların programları bu şekilde titizlikle incelense...

ARKA PENCERE NOTU: Ben müptelası olmam, ne olacak diye heyecanla beklemem, izlesem kendimi kaptırır ağlarım diye de izlemem ayrıca, dedim ya oyuncular çok başarılı. 5 vereyim, yok müzikler çok güzeldi 6 vereyim; herkes kendi yoluna gitsin...