Bir Machiavelli Rahibesi: Benedetta

Benedetta Carlini’nin hayat öyküsünü keşfeden Judith C. Brown’ın kitabından uyarlanan Benedetta, her yönüyle erotizme bulanmış bir iktidar yolculuğu.

Başak Bıçak

“Mücadele etmenin iki yolu olduğu bilinir: Biri yasalar yoluyla, diğeri de zor kullanarak. Birinci yol insana özgüdür, ikincisi hayvanlara; ama ilk yol genelde yetersiz kaldığı için ikincisine de başvurmak gerekir.”

Machiavelli’in, Medici Prensi’ne yönelik yazdığı ünlü eserindeki bu sözler, bir Machiavelli Prensesi edasıyla gücü ele geçirmeye çalışan bir rahibenin yaşam öyküsüyle yeniden gündeme geliyor. Medici dönemini araştırırken, o dönemde yargılanan Benedetta Carlini’nin hayat öyküsünü keşfeden Judith C. Brown’ın kitabından uyarlanan Benedetta, her yönüyle erotizme bulanmış bir iktidar yolculuğu… 

Total Recall (1990), Basic Instinct (1992) ve Showgirls (1995) gibi filmleriyle tanınan yönetmen Paul Verhoeven son filmi Benedetta ile bu kez, Karşı Reformasyon ya da Katolik Reformu denilen çağda, cinsel ilişkileri nedeniyle yargılanan bir rahibenin hayatına ışık tutuyor. Benedetta Carlini’nin, Pescia kentindeki bir manastırda yaşadıklarını David Birke ile senaryolaştıran yönetmen, bir bakıma Umberto Eco’nun Ortaçağ kitabında ‘ilahi kehanet akımının temsilcileri’ olarak ilan ettiği kadınların döneminin bir yansımasını filmleştiriyor.  Kadınların pek çoğunun güvenlik sebebiyle manastıra kapandığı ve hatta kimilerinin çeşitli mucizeler gerçekleştirdikleri, İsa’nın çilesinin izlerini taşıdıklarını iddia ettikleri bir zaman diliminin 17. yüzyıldaki tasvirine dönüşen filmde, Benedetta da (Virginie Efira) benzer bir itkiyle küçük yaşta ailesi tarafından manastıra veriliyor. Açılış sahnesini, Benedetta’nın mistik yeteneklerinin küçük bir gösterisiyle yapan film, Katolisizme ilk iğnesini de yine bu sahnenin peşi sıra batırıyor. Luther’in reform hareketi karşısında bir yenilenmeye giden Katolik Kilisesi’nin bu çabasının beyhudeliğini kanıtlamak istercesine, Baş Rahibe Felicita’ya (Charlotte Rampling) “Burası bir manastır, hayır kurumu değil” dedirten yönetmenin, filmin dokusuna işleyen alaycı tavrı da ilk olarak burada kendisini gösteriyor. 

Manastırda başlayan eğitimle birlikte İsa’nın gelini olmaya aday Benedetta’nın, güç ve erkle olan ilişkisinin gün yüzüne çıkması ise manastıra dışarıdan gelen bir başka genç kızla gerçekleşiyor. Benedetta’ya nazaran cinsel olarak daha özgür olan Bartolomea (Daphne Patakia), hem Benedetta’nın halüsinojenik dünyasını tetikleyen hem de cinselliği keşfiyle birlikte azize olmak -ve otoriteyi ele geçirmek- yolundaki takıntılı arzusunu ortaya çıkaran kişi oluyor. Bu noktadan itibaren Machiavelli’nin öğütlediği gibi hareket etmeye başlayan Benedetta, kutsal işaretlerle (stigmata) birlikte Ortaçağ’daki seleflerinin takipçisi olduğunu kanıtlıyor. ‘Tanrının kırbacı’ veba Pescia dışındaki her yeri kasıp kavururken, bu ‘dindar’ Machiavelli Prensesi tebaasının koruyucusu haline geliyor.

Benedetta ile Bartolomea’nın ilişkisine gelince… Tümüyle romantizmden ve duygudan yoksun bir cinsel keşfi ifade eden bağları, erk ve tabi olan görünümüyle hükümdar-tebaa, Kilise-inananlar gibi pek çok okumaya hizmet edebilir ancak ben burada, en basit haliyle, iktidar ve buna aracılık edenler benzetmesini yeterli buluyorum. 

Son olarak Filmekimi kapsamında izlediğim Benedetta’da, Verhoeven’in ele aldığı hikâyeye ve karakterlere aşina olduğumuz yaklaşımını, anlatı üslubunu ve filmin bütününde vaat ettiklerini yerine getirebilmesini takdir ediyorum. Ancak bir farkla: Benedetta’ya hayat veren Virginie Efira’nın hafızalara kazınan performansı olmasa hala aynı şeyleri düşünüyor olur muydum, çok emin değilim. 

Puanım: 7.5/10

Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com