4 bin yıllık taş tabletten 'tarihin ilk dolandırıcılık hikayesi' çıktı

Antik Sümer şehri Ur’da, yaklaşık 4 bin yıl önce yaşamış bir bakır tüccarı olan Ea Naşir, düşük kaliteli bakır satarak mağdur ettiği müşterilerinden gelen tabletleri evinde saklıyordu. Bu tabletler, arkeologlar tarafından bulundu ve bu sayede, tarihin ilk dolandırıcılık hikayesi de ortaya çıkarılmış oldu.

Dış Haberler Servisi

Arkeologlar, Irak’ın güneyindeki antik Sümer şehri Ur’da yapılan bir keşif gezisinde, yaklaşık 4 bin yıl önce yaşamış bir bakır tüccarı olan Ea Naşir’e ait olduğu düşünülen Akatça yazılmış kil tabletler buldu.

Bugün British Museum’da sergilenen kil tabletler, "tarihin ilk dolandırıcılık hikayelerinden birini" konu alıyor.

Tabletlerden biri, Nanni adlı bir müşterinin Ea Naşir’e gönderdiği bir dizi şikayet mektubunu içeriyor. 

Aynı alanda bulunan diğer kil tabletler üzerinde yapılan araştırmalar ise Ea Naşir’in mağdurlarının sayısının birden fazla olduğunu gözler önüne seriyor.

DÜZENBAZ TÜCCARIN HİKAYESİ

IFL Science'ta yayınlanan habere göre, MÖ 1750’de Basra yakınlarındaki Ur şehrinde yaşayan Ea Naşir, Bahreyn'deki Dilmun kentinde yer alan bakır madenlerinden satın aldığı bakırları Mezopotamya şehirlerinde satan bir tüccardı. 

Antik devirlerde bakır; aletler, kaplar ve çatal bıçak takımları gibi günlük kullanılan eşyaların yapımında önemli bir yere sahipti. Henüz demir işlemeyi bilmeyen uygarlıklar için vazgeçilmez bir öneme sahip olan bakırın üretimi ise bugünkü Bahreyn yakınlarında yapılıyor ve Mezopotamya’ya buradan dağıtılıyordu. 

Bu dağıtımın finansmanı ise birçok tüccarın katkı sağladığı bir ortak sermaye ile sağlanıyordu.

"KUSURLU TİCARET"

Hikayemizin baş kahramanları Ea Naşir ve Nanni, bakır tüccarlarıydı. Fakat tabletlerden, toptancı pozisyonunda olduğunu anladığımız Ea Naşir, Nanni’ye düşük kaliteli bakır göndererek "kusurlu ticaret yapmakla" suçlanmıştı.

Üstelik, bu ticaretin vergisini de Nanni ödemiş ve üstüne kendisini mağdur eden Ea Naşir’den hakaretler işitmişti.

GUINNESS REKORLAR KİTABI'NA GİRDİ

Guinness Rekorlar Kitabı’na "En Eski Müşteri Şikayeti" olarak kaydedilen mektubun yazarı Nanni, uğradığı haksızlığa duyduğu öfkeyi saatlerce uğraşarak kazıdığı bir kil tablete döktü.

Tüccar Nanni, yazdığı mektupta, önüne düşük kaliteli bakır koyan Ea Naşir’in kendisine, “Onları almak istiyorsan al; almak istemiyorsan git!" dediğini kaydetti.

Bu küstahlık karşısında beyefendiliğini koruyan Nanni ise kendisini dolandıran Ea Naşir’e yeni elçiler gönderip parasını geri istemişti.

Ancak düşman bölgesinden ve tehlikeli yollardan geçip Ea Naşir’e ulaşan elçiler, elleri boş dönüp üstüne hakaretler işitince Nanni, kızgınlığını “Sizden kaliteli olmayan hiçbir bakırı kabul etmeyeceğim” diyerek ifade etti.

Bir başka çeviriye göre ise, Nanni şu cümleleri kullanmıştı: 

“Beni küçümsediğin için senin canını acıtacağım!”

TEK MAĞDUR NANNİ DEĞİL

British Museum’da sergilenen bir başka tablette de Ea Naşir’in düzenbazlığına dair kanıtlar bulunuyor.

Imgur-sin adında bir kişi, kazıdığı tablette Ea Naşir’e şu sözlerle sesleniyor: 

”İyi bakırı Niga-Nanna’ya aktar… Ona iyi bakır ver ki üzülmeyeyim! Zaten bıkkın olduğumu bilmiyor musun?”

Ur’da oldukça ünlü bir düzenbaz olduğu anlaşılan Ea Naşir’in bir diğer mağduru olan Nar-am adlı bir tüccar ise şunları söylüyor: 

”Habercim Igmil-Sin’e çok iyi bakır ver! Umarım, elindeki bakır tükenmemiştir.”

TABLET NE ANLATIYOR?

Alman Asurolog Adolf Leo Oppenheim’in yaptığı çeviriye göre ünlü tablet şu ifadeleri içeriyor:

”Elçimin önüne iyi kalitede olmayan külçeler koydun ve şöyle dedin: Onları almak istiyorsan al; almak istemiyorsan git! Beni ne sanıyorsun da benim gibi birini böyle hor görüyorsun? Sana verdiğim paraların bulunduğu torbayı alması için elçi gönderdim ama sen onları elleri boş bana geri göndererek beni hor gördün, üstelik düşman topraklarından geçerek gelmişlerdi..."

"Telmun'la ticaret yapan tüccarlar arasında bana bu şekilde davranan biri var mı? Yalnızca sen benim elçimi hor görüyorsun! Sana borçlu olduğum bir mina gümüş yüzünden... Üstelik ben, senin adına saraya bin 80 libre bakır vermişken ve Šumi-abum da aynı şekilde bin 80 libre bakır vermişken..."

"Böyle konuşmakta kendini nasıl özgür hissediyorsun? Bu bakır için bana nasıl davrandın? Düşman topraklarında para çantamı benden alıkoydun, şimdi paramı bana tam olarak iade etmek zorundasın. Şunu bil ki; bundan böyle burada senden iyi kalitede olmayan hiçbir bakırı kabul etmeyeceğim. Bundan böyle külçeleri kendi bahçemde tek tek seçip alacağım ve beni hor gördüğün için sana karşı 'reddetme hakkımı' kullanacağım...”