Akil İnsanlar Diyarbakır ve Malatya'da
Çözüm süreci kapsamında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde görev yapacak olan Akil İnsanlar heyeti çalışmalarına bugün Diyarbakır ve Malatya'dan başladı.
Heyet başkanı Yılmaz Ensaroğlu, bölgede çözüm sürecine desteğin yüzde 90'larda olduğunu belirtirek, "Çözümü, barışı en çok isteyenler Kürtler başta olmak üzere burada yaşayan insanlardır. Burada yaşayan insanlarla toplumun diğer kesimlerin duyguları, düşünceleri, endişe ve beklentileri farklı. Ama bu ülkede birlikte yaşayacaksak bütün farklı kesimleri kuşatacak, talep ve beklentileri karşılayacak beklentileri toplum olarak beraber hareket etmek zorundayız" dedi.
'Çözümü ve barışı en çok Kürtler istiyor'
Güneydoğu'da görev yapacak olan Akil İnsanlar heyeti, Diyarbakır'da, Türkiye-Irak Sanayici ve İşadamları Derneğinin üyeleri ile görüşerek çalışmalarına başladı. Kaldıkları otelde sanatçı Yılmaz Erdoğan ve Yazar Murat Belge'den yoksun olarak kameraların karşısına geçen Akil İnsanlar heyeti çalışmalarını ve programlarını basın mensuplarına anlattı. DHA'nın haberine göre Heyet Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, bölgede çözüm sürecine desteğin yüzde 90'larda olduğunu belirterek, "Çözümü, barışı en çok isteyenler Kürtler başta olmak üzere burada yaşayan insanlardır. Burada yaşayan insanlarla toplumun diğer kesimlerin duyguları, düşünceleri, endişe ve beklentileri farklı. Ama bu ülkede birlikte yaşayacaksak bütün farklı kesimleri kuşatacak, talep ve beklentileri karşılayacak beklentileri toplum olarak beraber hareket etmek zorundayız" dedi.
'Bölge insanının sesini duyurmak ve doğru anlaşılmasını sağlamak istiyoruz'
Kürtler başta olmak üzere bölgenin taleplerini dinleyip derlemek, diğer komisyonlara, hükümete ve kamuoyuna iletmek istediklerini söyleyen Ensaroğlu, şöyle konuştu: "Türkiye'nin geri kalan kesimindeki insanların endişe ve beklentilerini de alıp oralardaki aktörlerle paylaşmak istiyoruz. Esas ağırlık vereceğimiz husus bölge halkının taleplerinin kamuoyuna iletilmesidir. Bölgenin sesini duymasını istiyoruz. Bölgenin hem kendi içinde hem de Türkiye ile sağ ve selim kanlı ve doğru anlaması derdindeyiz. Birlikte yaşamanın koşullarını, zeminini burada yaşayan insanlarla belirlemek. Sadece bizim değil bütün Türkiye'nin gözü Güneydoğuda. Bize yüklenen manevi sorumluluk biraz daha fazla. Bütün Türkiyen'nin barışa dair çözüme dair düşüncelerini belirleyecek bir noktadır Güneydoğu. İlleri kendi aramızda paylaşmayı düşünmüyoruz. Bütün komisyondaki arkadaşlar bütün şehirlere gücümüz yettiğince gidecek. Ama, daha çok dinlemeye, anlamaya yönelik bir çalışmamız olacak ve bunu ilgilelere ve kamuoyuna ileteceğiz. 13 Nisan'a kadar Diyarbakır'dayız. Önümüzdeki hafta 17-20 Nisan günlerinde Mardin ve Şırnak, 24-27 Nisan'da Batman ve Siirt, 8-11 Mayıs'ta Gaziantep ve Kilis, 15 Mayıs'ta da Şanlıurfa ve Adıyaman'a gitmeyi planlıyoruz. Daha sonra belki son değerlendirmemizi Diyarbakır'da, sivil toplum örgütleriyle yapacağız. İki ay sonra da raporumuzu tamamlamaya çalışacağız."
'Kendimizi baskı altında hissetmiyoruz'
Heyet Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, bölgede farklı eğilimler, farklı düşünceler olduğunu, gittikleri her yerde herkes ve her kesime ulaşmak istediklerini söyledi. Ensaroğlu, "Siyasi partiler, siyasi hareketler bir hedef grubumuz. STK'lar, dini cemaatler, dini kaanat önderleri, Kürtçe'de rusipi olarak ifade ettiğimiz hakem rolü biçilmiş olan saygın kişilerine ulaşmaya çalışacağız. Bir de uzun yıllar arasında aslında buralarda yaşamış ama şimdi buralarda ikamet etmeyen ama eskiden beri bu sorunla ilgili tecrübesi olan kişileri de ziyaret edeceğiz. Onların katkılarını da kendi raporlarımıza almaya çalışacağız" dedi.
Kendilerini baskı altında hisetmediklerini, buraya gelirken genel anlamda sürece destek bakımından en kolay işin bu bölge heyetine düştüğünü söyleyen Ensaroğlu, şöyle konuştu: "Belki diğer arkadaşlar, gittikleri diğer yerlerde demokratik barışçıl yöntemleri anlatma gereğini hissedecek. Ama, biz böyle bir şeyi söyleme gereği bile duymuyoruz. Olabildiğince hiç kimseyi dışarıda bırakmamaya dikkat edeceğiz. Korucuların fazla olduğu, önemli sorun oluşturduğu veyahut sorunlar yaşadığı yerlere gideceğiz. Onlarla da görüşeceğiz. BDP ve HÜDA-PAR ile üniversitede sorunlar olmasaydı da görüşecektik. Sadece bunlar değil geçmişte de yaşanmış, bu ülke insanının içinde kanayan yara olan başka sorunlar da var. Üniversitedeki olaylar la ilgili doğrudan sağlıklı bilgi almadan bir değerlendirme yapmadan doğru olmaz. Ama bu süreçte yaşanacak bu tür olayları herkes genel olarak provokasyon olarak değerlendirecektir. Ama eğer duyduklarımız doğru ise örneğin bir gece önce öğrenci derneği üyeleri ile kulübü bir araya gelmiş, anlaşmış ise ve sonraki gün kavga çıkmışsa, saldırılar olmuşsa, çözüm süreçlerinde aktörlerin kendi içinden de üçüncü aktörler tarafından da provokasyon yapılabileceğini görmek gerekiyor. Eğer gerçekten karşılıklı güven içerisinde barışçıl bir çözümden yana karar kılınırsa bunlar başarılı olur. Bizim özel bir sorumluluğumuz yok. Kendimizi kasmamıza, germemize de gerek yok, hazırlayacağımız metinlerle en kötü ihtimalle tarihe doğru not düşmek istiyoruz. BDP, AK Parti başta olmak üzere bütün siyasi partiler ve siyasi insiyatiflerle konuşmaya niyetliyiz. Ancak, CHP ve MHP'ye yönelik somut olarak gerçekleşmiş bir randevu talebimiz olmadı. Biz Roboski'ye giderken de orada açılmış ve sarılmamış bir yara var. Roboskili ailelerin yaralarını sarmaya yönelik bir çaba içerisinde olacağız. En azından bu sorunun çözülmediğini, şöyle bir beklenti olduğunu söyleyeceğiz. Biz bir uyarı, bir hatırlatma daha yapmış oluruz."
Hatemi: Biz olanı ve olmasa gerekeni tespit edeceğiz
Heyetin Başkan Yardımcısı Kezban Hatemi, komisyonlarının son derece bağımsız bir komisyon olduğunu nasıl insanlar olduklarını herkesin bildiğini söyledi. Hatemi, "Bizim işimiz, olanı ve olması gerekeni bir rapor halinde öneri olarak hem ilgililere hem de kamuyuna açıklamaktan başka bir şey değil. İnsanlar ummadığımız bölgelerden ummadığımız yerlerden destek veriyor. Bu bizi çok heyecanlandırdı. Bu ülkede artık herkes çözüm arıyor. Bunu ben çok anlamlı buluyorum. Ülkenin her yerinden insanlar yardım için ne yapabiliriz sorusunu soruyor. Artık barış huzur ve sükuna ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Her iki taraftan da anlayış bekliyoruz. Buradaki özellik beklentileri tespit etmek. Şimdiye kadar aktarılamayan, engellenen her noktaya ulaşmayı hedefliyoruz. Hiçbir ayrımcılık yapmadan, herkesi dinlemeyi planlıyoruz. Dolayısıyla bunu çok önemsiyoruz" diye konuştu.
Özgen: Barış dili ve iklimi yaratılmalıdır
Akil İnsanlar heyeti üyesi KESK Genel Başkanı Lami Özgen de, geçmişten bu yana Kürt sorununun çözümüne ilişkin Diyarbakır'a ve bölgeye vurgular yapıldığını belirterek, "Biz de bu bölgenin komisyonu olarak kendi misyonumuzun farkındayız. Ancak, gerçek anlamda Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünün başlangıcında olduğunu kabul ediyorum. Özellikle barış dili ve ikliminin yansıtılmasında bölge ve Diyarbakır basınına çok büyük görev düşüyor. Objektif ve somut bir yaklaşımın buradan bütün Türkiye'ye yansıması, diğer bütün bölgeler üzerinde etkili olacağını düşünüyorum. Önce yürütülen politikalar zaten iflas etmiştir" dedi.
Mazlum-Der Genel Başkanı Faruk Ünsal ise, ilk defa Türkiye'de çatışan tarafların akil insanlardan sorunun çözümü için destek beklediğini ifade ederek, "Bu devlet arasında da bir ilk. Türkiye'de bundan sonra siyaset yapma tarzının değiştiğinin göstergesidir. Bizim komisyonumuzun üzerinde çalıştığımız sorunun çözümüne dair tarihi bir misyonu olmakla birlikte Türkiye'de siyaset yapmanın farklı bir yolunu da açtığını ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
Etyen Mahçupyan da, Güneydoğu'nun çok özel bir yer olduğunu, savaşın Güneydoğu'ya bir örtü gibi gelip üstünü örttüğünü belirterek, "Güneydoğu diğer bölgelerden çok farklı bir yer. Yoğunlaşan ses de Güneydoğuda bir entelektüel siyasileşmeyi yarattı. Çok daha derinlikli analizlere sahipler. Güneydoğuda iş yapmak, kolay mı zor mu diye sorulduğu zaman bir kere her zaman daha hakikidir, daha derinliklidir, daha keyiflidir. Beklenti meselesine gelince de, şunu da görmek lazım. Savaş hali birbirimizden beklentinin olmadığı bir dönemdi. Beklenti çok önemli bir şeydir, tedavi edicidir. Umarım insanların bizden beklentileri çoktur ve bizim de onlardan beklentilerimiz var" dedi.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki çalışmalarını başlatmak üzere Diyarbakır'a gelen heyet üyeleri, kentteki bir otelde Türkiye-Irak Sanayicileri ve İşadamları Derneği üyeleri ile yaptıkları görüşmenin ardından basın toplantısı düzenledi.
Heyet başkanı Ensaroğlu; heyet üyeleri Lami Özgen, Ahmet Faruk Ünsal, Kezban Hatemi, Mehmet Emin Ekmen, Etyen Mahçupyan ve Fazıl Hüsnü Erdem'in kentte bulunduğunu, diğer üyeler Murat Belge ve Yılmaz Erdoğan'ın da bugün heyete dahil olacağını söyledi.
Akil insanlar heyetlerinin ilk kez görev almadığını, dünyanın çeşitli yerlerinde eskiden beri kullanılan bir mekanizma olduğunu belirten Esaroğlu, heyetin, ülkenin ve çatışmanın durumuna göre farklı roller oynayabildiğini kaydetti.
Türkiye'de heyete biçilen rolün ise daha çok sürecin tanıtımı, kamuoyu desteğinin yükseltilmesi ve kalıcı çözüm için atılması gereken adımların tüm toplumla tespit edilmesi olduğunu vurgulayan Ensaroğlu, "Heyet, bunu da hükümet ya da AK Parti adına değil, tamamen kendi adına sivil inisiyatif olarak yerine getirecek. Diğer bölgeler gibi bize de birileri tarafından verilmiş somut çerçeve yok. Kimlerle, nerede, hangi konuları ve sorunları tartışacağımız bizim tarafımızdan belirlenecek" diye konuştu.
'Bütün Türkiye'nin gözü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde'
Başkan Ensaroğlu, Türkiye genelinde çözüm sürecine verilen desteğin yüzde 60, bölgede ise yüzde 90 olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: ''Görevimiz, Kürtler başta olmak üzere bölgenin taleplerini dinleyip, derleyip, özel olarak diğer komisyonlara, hükümete ve kamuoyuna iletmektir. Diğer bölgelerin endişe ve beklentilerini de komisyonlar aracılığıyla alıp buradaki aktörler ve insanlarla paylaşmaktır. Esas ağırlık vereceğimiz husus, bölge halkının taleplerini, karar alıcılara ve genel kamuoyuna iletilmesine aracılık etmektir. Komisyon olarak Türkiye'nin, bölgenin sesini duymasını istiyoruz. Türkiye'nin birlikte yaşaması, öncelikle bu bölgede yaşayan insanların birlikte yaşamayı başarmasına bağlı. Birlikte yaşamanın koşullarını, zeminini buradaki insanlarla belirlemektir. Bütün Türkiye'nin gözü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndedir. Komisyon üyeleri olarak birlikte çalışma yürütmeyi hedefliyoruz. Özel mail adresi oluşturup her türlü görüşün buraya gönderilmesini istedik. Toplanan görüşleri rapora dönüştüreceğiz. 17-20 Nisan'da Mardin-Şırnak, 24-27 Nisan'da Batman-Siirt, 8-11 Mayıs'ta Gaziantep-Kilis ve 15-18 Mayıs'ta da Şanlıurfa-Adıyaman illerine gitmeyi planlıyoruz. Ardından son değerledirmeleri yapmak üzere tekrar Diyarbakır'a geleceğiz. 2 ay sonunda da raporu tamamlamayı planlıyoruz.''
Ensaroğlu, her kesime ulaşmak istediklerini bildirerek, çalışmaları süresince siyasi partiler, siyasi hareketler, düşünce kuruluşları, sivil toplum örgütleri, yerel kanaat önderleri ve dini cemaatlerin hedef grubunda yer aldığını, bunun yanı sıra sorunla ilgilenen ancak bölge dışında ikamet eden bazı kişileri de ziyaret edeceklerini söyledi.
'Baskı altında da hissetmiyoruz'
Gazetecilerin, komisyon üyeleri üzerinde kamuoyu baskısı oluştuğuna ilişkin sorusu üzerine Ensaroğlu, hazırlayacakları raporda sadece insanların taleplerinin yer almayacağını, o taleplerin karşılanması için yapılması gerekenlere de işaret etmeye çalışacaklarını bildirdi.
Ensaroğlu, diğer bölgelerdeki komisyon üyelerinin gittikleri yerlerde, bu sorunun askeri yöntemlerle çözülmediğini, dolayısıyla demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiğine dair bir şeyler anlatma ihtiyacı duyacaklarını dile getirerek, "Bizim böyle bir şey anlatmamız gerekmiyor. Ama 'bu sorunun kalıcı çözüme kavuşması için yapılması gerekenler nelerdir?' sorusunun cevapları ağırlık olarak burada. Biz kendimizi, kendilerinden çok şey beklenen insanlar olarak görmüyoruz, baskı altında da hissetmiyoruz" ifadelerini kullandı.
'Provokasyon yapılabileceğini ön görmek lazım'
Dicle Üniversitesi'nde çıkan olaylar ile BDP ve HÜDA-PAR'a yapacakları ziyaretin bu olaylarla ilişkisi olup olmadığına yönelik sorular üzerine Ensaroğlu, bu partileri ziyaretin daha önceden programlarında yer aldığına işaret ederek, görüşmede, çıkan olayları da ele alacaklarını söyledi.
Ensaroğlu, üniversitedeki olaylar hakkında sağlıklı bilgi almadan değerlendirme yapmanın doğru olmayacağını kaydederek, "Ama bu süreçte yaşanacak her olayı herkes provokasyon olarak değerlendirme eğiliminde olacaktır. Bu kaçınılmaz olarak böyle. İlgili aktörle görüştükten sonra değerlendirme yapmak daha sağlıklı olur. Çözüm süreçlerinde aktörlerin kendi içinden de üçüncü aktörler tarafından da her zaman provokasyon yapılabileceğini ön görmek lazım" diye konuştu.
'Tarihe doğru not düşmek istiyoruz'
Ensaroğlu, geçici köy korucularıyla Şırnak'ta görüşmeyi planladıklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ağır sorumluluk altında yüklendiğimiz sorumluluk ve donatıldığımız bir yetki yok. Ama hazırlayacağımız metinlerle tarihe doğru not düşmek istiyoruz. İnşallah süreç kesintiye uğramaz. Kesintiye uğradığında olacak? 1-2 sene sonra Türkiye yeniden barış ve çözüm sürecini konuşacak. Çünkü tarihte hiç bir çatışma sonsuz olarak devam etmemiş, bu da eninde sonunda çözülecek. Hiç bir tarafın aktörün özel kontrolü ve denetimi altına girmeksizin burada yaşayan insanların talep ve beklentilerin, hak ve özgürlüklerini esas alarak doğru analizler yapmaya çalışacağız. Biz yetkilerle donatılmış, icra gücü olan bir kadro değiliz. Manevi sorumluluk altına girmek gibi bir riskle karşı karşıya olduğumuzu çok düşünmüyorum."
Başkan Yılmaz Ensaroğlu, CHP ve MHP'nin temsilcileriyle görüşmelerinin olup olmayacağına ilişkin soruya ise "BDP ve AK Parti başta olmak üzere tüm siyasi parti ve siyasi hareketler, siyasi akımlarla görüşme niyetindeyiz. Ancak şu anda CHP ve MHP'ye yönelik somut randevu talebimiz olmadı. Herhangi bir partiyi dışarıda bırakmaya niyetimiz yok. Görüşme olabilir" yanıtını verdi.
Gazetecilerin, Uludere ziyaretinin ardından hazırlayacakları raporun TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun raporuyla çelişmesinin hükümet ile aralarında sıkıntıya neden olup olmayacağına ilişkin sorusunu da Ensaroğlu, "Hükümet ile ya da başka bir aktörle gireceğimiz sıkıntıları, riskleri düşünme durumunda değiliz. Ama biz inceleme, araştırma komisyonu da değiliz. Orada açılmış ancak sarılmamış bir yara var. Roboski'li ailelerin acılarını dindirmeye katkı sağlamak için ziyarette bulunacağız. Metinlerimizde bununla ilgili hükümete önerilerimizi sunarız" diye cevaplandırdı.
'İki taraftan da anlayış bekliyoruz'
Başkan Vekili Kezban Hatemi ise bağımsız bir komisyon olduklarını belirterek, şunları söyledi: ''Bizim görevimiz olanı tespit, olması gerekeni de rapor halinde ilgilere ve hem de kamuoyuna açıklamaktır. Yoğun mail ve telefon alıyoruz. İnsanlar büyük destek veriyor. Bu ülkede herkes artık çözüm arıyor ve elinden geldiğince kakı yapmak istiyor. Bu artık barış ve sükunete ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Büyük mucizeler beklemiyoruz, iki taraftan da anlayış bekliyoruz. Hedefimiz ayrımcılık yapmadan herkesi dinlemeyi planlıyoruz. Süreci istemeyen çok. Nitekim üniversitede başlayan olaylar bunu gösteriyor. Hassas ve temkinli olmalıyız."
Etyen Mahçupyan da çatışmalı ortamın 30 yıl süresince devam ettiğini anımsatarak, "Son 30 yıl birbirimizden beklentimiz olmadığı bir dönemdi. Beklenti çok iyi bir şeydir. Bir beklentiye sahip olmak tedavi edici bir şeydir. Umarım insanların bizden de çok beklentileri olur, bizim de onlardan beklentimiz olduğunu da aynı şekilde anlarlar. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Türkiye arasındaki bağı ve köprüyü kurmakta karınca kararınca biz de yardımcı olabiliriz" dedi.
Heyet üyeleri bugün Ceylan Önkol ve bir süre önce Dicle Nehrinde cesedi bulunan Murat İzol'un ailesi ile BDP ve HÜDA-PAR'ı (Hür Dava Partisi) ziyaret ettikten sonra akşam saatlerinde sivil toplum örgütü temsilcileriyle toplantı yapacak.
Heyet üyeleri, Murat İzol ve Ceylan Önkol'un ailesini ziyaret etti
Akil İnsanlar Güneydoğu Anadolu Bölgesi Heyeti, bir süre önce Dicle Nehri'nde cesedi bulunan Murat İzol'un ailesini ziyaret etti. Diyarbakır'da bulunan heyet üyeleri, Yenişehir ilçesinde oturan İzol'un ailesini evinde ziyaret ederek, babaannesi Naile Pala ve eniştesi Recep Kaymak ile görüştü. Basına kapalı yapılan görüşmenin ardından babaanne Pala ile dışarıya çıkan heyet üyeleri gazetecilere açıklama yaptı.
Heyet Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, ilk ziyaretlerini İzol'un ailesine yaptıklarını belirterek, Diyarbakır'daki yurttaşların bu ölüm olayı ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini ancak Türkiye kamuoyunun bunu yeterince bilmediğini söyledi.
''İzol, bir süre önce polisin elinden kaçmak isterken arkasından ateş edilmesi vakası var. Can havliyle kendisini Dicle Nehri'ne atan, bir süre sonra da cenazesi bulunan bir gencimiz. Bu sadece burada yaşayan insanların zaman zaman güvenlik güçlerinin tutumlarından yana nasıl bir psikoloji içinde olduklarını ortaya koyan tipik, çarpıcı bir örnek. Meydana geldiği bir dönem açısından da düşündürücü'' diyen Ensaroğlu, bölgenin bu tür olaylara yabancı olmadığını, 1990'lı yıllarda buna benzer vakaların çokça yaşadığını belirtti.
Böyle olayların artık geride kaldığını düşündükleri bir dönemde bunun gerçekleştiğini vurgulayan Ensaroğlu, şöyle konuştu: ''İzol'un babaannesi torunu ile ilgili davası olacağını beyan ediyor. Komisyonumuz içerisinde insan hakları savunucuları var. Zaten sivil toplum örgütleri olarak da bu konunun dosyanın takipçisiyiz, acılarını paylaşıyoruz. Umarım yeni Muratları kaybetmeden artık bu süreç başarıyla sonuçlanır. Artık böyle nineler ve annelerin gözyaşlarına tanıklık etmeyiz.''
Ziyarette Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş da yer aldı. Heyet üyeleri daha sonra Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Şenlik köyünde 28 Eylül 2009 yılında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 12 yaşındaki Ceylan Önkol'ün Bağlar ilçesinde oturan annesi Saliha ve babası Raif Önkol ile görüştü. Basına kapalı gerçekleşen görüşmenin ardından anne Saliha Önkol, kızının hakkını sonuna kadar arayacağını belirterek, ''Olayın gerçekleştirenler kim? Onların ortaya çıkarılmasını istiyorum. Heyetin ziyareti bizi çok mutlu etti. Onlara sonuna kadar destek veriyoruz. Barış istiyoruz'' diye konuştu.
Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, Malatya'da
Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, Malatya'da Alevi vatandaşlarca kurulan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Heyette yer alan İzzettin Doğan, İl Özel İdare Toplantı Salonu'nda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, göreve davet edildiklerinde olumlu yanıt verdiklerini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerine, "Ne pahasına olursa olsun, akan kanın durması gerekiyor ve Türkiye'de artık bir gencecik yavru ölmemeli, bir ana ağlamamalı ve bunun için eğer ödenecek bir bedel varsa bu bedeli ödemeye hazırız" dediğini aktardı.
"Böyle bir öneriye, bana göre hiçbir aklı selim sahibi 'hayır' diyemezdi" değerlendirmesinde bulunan Doğan, kendisinin de bu nedenle "evet" dediğini söyledi.
İzzettin Doğan, "Barış sürecine katkı sunmamız gerekiyor. Bu kan artık dökülmemeli, Türk-Kürt meselesi diye bir mesele en azından Anadolu topraklarında söz konusu olmamalı. Bir ülkede barıştan daha değerli bir şey düşünemiyorum" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın kendilerine önerdiği barışa katkı sunma görevini büyük bir mutlulukla yerine getireceklerini dile getiren Doğan, Türk halkının barışçıl olduğunu, bu nedenle halkı ikna etmek için büyük bir çaba sarf etmeleri gerektiğine inanmadığını söyledi.
"Yanlış yönetimler, politikalar, anayasaların bizatihi kendi hükümlerinin siyasi iktidarlar tarafından yeterince titizlikle uygulanmaması neticesinde Türkiye yeniden barışı arar hale gelmiştir" diyen Doğan, şöyle devam etti: "Siyasi partilerin mutlaka bir masa etrafında oturup bu sorunları tartışması gerekir. Bunda yalnız başına birinin diğerlerini ikna etmesi sonucunun çıkması gerekmiyor ama bir masa etrafında eğer toparlanılamıyorsa Türkiye'de bir barış sürecinin işlemesi fevkalade zordur. 63 akil adam değil 6 bin 300, 630 bin akil adamı da seçip halkın yanına yollasanız, yine de pozitif, sürekli bir sonuca varmanız zor olur, eğer iktidar partisiyle ana muhalefet partisi ve diğer siyasi partiler Meclis'te en azından grubu olan siyasi partiler, bir masanın etrafında oturup bu konuyu tartışmıyorlarsa... ''
İzzettin Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk-Kürt olayının halline ilişkin açılacak kapı, ümit ediyorum ki, başlamış olan barış süreci arkasından da Alevi-Sünni ayrımının ortadan kaldırılmasını sağlayacak şekilde ve Alevi yurttaşların anayasal haklarının, eşitliklerinin sağlanması olanağı da gündeme çok süratle gelir ve o zaman ikinci bir akiller heyeti kurulabilir diye düşünüyorum."
'Biz sadece asistanlık yapacağız'
Heyetteki Abdurrahman Kurt da süreçte sivil toplum kuruluşlarıyla devlet arasında diyalogların hiçbir zaman bu kadar gerçekçi olmadığını vurgulayarak, "Birbirimizi dinlemeye, anlamaya geldik. Bu devletin durup düşünmesi gerekiyor. Kendi içindeki sorunları çözemeden bölgesinde bu kadar güçlü olduğu halde ileriye gidemiyor. Biz de bunun 'nasıl olur'unu konuşmaya geldik. Geçmişteki acılarımıza takılmadan önümüze bakmamız gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Heyette bulunan Mehmet Uçum ise toplumun kendine ait egemenlik hakkını geri istediğini, iradesini temsilcileri aracılığıyla ortaya koyacağını söyledi. Bunun bir enstrümanının da Meclis olduğunu dile getiren Uçum, salondaki katılımcılara seslenerek, "Biz hükümetin görevlendirdiği kişiler olarak değil, dolaylı olarak sizin adınıza tayin edilmiş temsilciler olarak burada bulunuyoruz. Biz sadece asistanlık yapacağız" ifadelerini kullandı. Yurttaşların iradelerini açıklamaları gerektiğini ifade eden Uçum, "Hayatınızı kolaylaştırması gereken hükümete bu sorunlarınızı aktarmalıyız" dedi.
Heyetteki Mahmut Arslan da insanları birleştirmeye, insanlar arasında köprüler olmaya geldiklerini, hiçbir şeyin çatışmasızlıktan daha önemli olmadığını düşündüklerini belirterek, "Türkiye'nin normalleşmesi için mutlaka çatışmasızlık sürecinin sürdürülmesi ve barışın sağlanması gerekiyor" diye konuştu. Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak, programı olması dolayısıyla toplantıya katılmadı.
Heyet, Malatya esnafına süreci anlattı
Toplantının ardından heyet üyeleri, İnönü Caddesi'ndeki esnafı ziyaret ederek, çözüm süreci hakkında bilgi verdi, görüş alışverişinde bulundu. Heyet Başkanı Can Paker, buradaki bir iş yerinden aldığı cezeryeyi, çevredekilere ikram etti.
İlgili haber için tıklayınız
En Çok Okunan Haberler
- O sütler zincir marketlerden toplatılıyor!
- SGK binlerce eve yazı gönderdi!
- Ferdi Tayfur'un cenazesindeki kavgayı anlattı
- Çamaşır kurutma makinesi alacaklar dikkat!
- 'Yeşil ve gri pasaportta sistem değişiyor' iddiası
- Yeşil ve gri pasaportlar için açıklama geldi
- Yeni yılın ilk 3 gününde 4 ürün gümrükten döndü!
- Ferdi Tayfur'un 17 yaşındaki oğlu cenazede ortaya çıktı
- Tanju Özcan'a 'Suriyeliler' soruşturması
- Hobi olarak başlamıştı: Şimdi dünyaya satış yapıyor