Tarihin izleri bu sergide

İstanbul 'tarihi' bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en önemli fotomuhabirlerinden Gökşin Sipahioğlu'nun retrospektif sergisi Fransız Kültür Merkezi'nde açıldı. Sergi 25 Şubat'a kadar gezilebilecek. Tarihin izlerini fotoğraflarda arayanlara duyurulur...

Tarihin izleri bu sergide
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.02.2009 - 14:10

Tarihi bir ana tanıklık etmek ve o anı bir fotoğraf karesine sığdırabilmek... Bu işin üstadlarından Gökşin Sipahioğlu 1926'da İzmir’de doğdu. Saint-Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi aldı. 1953’te İstanbul Expres’in yazı işleri müdürü oldu. 1957’de fotoğrafa büyük yer veren “Yeni Gazete”yi kurdu. Vatan Gazetesi'nde genel yayın yönetmenliği yaparken erken baskı sistemini kurarak gazeteciliğe modern bir yorum getirdi. Sipahioğlu 1966’da Hürriyet Gazetesi'nin muhabiri olarak hâlâ yaşadığı Paris'e yerleşti. 1969’da ABD’li bir gazeteci olan eşi Phyllis Springer’la birlikte, kendi adını taşıyan ve bugün dünyanın en büyük fotoğraf ajanslarından biri olarak kabul edilen Sipa Press Fotoğraf Ajansı’nı kurdu.

Gökşin Sipahioğlu, 'atlatma' fotoğraf ve haberleriyle ün yaptı. 1961'de füze krizi sırasında Küba’ya girmeyi başaran tek gazeteciydi. 1968’de Paris öğrenci olayları onun çektiği fotoğraflarla gündeme oturdu. Çekoslovakya ve hiç bir Batılı gazetecinin giremediği demir perde Arnavutluk’ta meydana gelen olaylar hakkındaki haber ve fotoğrafları büyük yankı buldu. Sipahioğlu, Kültür Devrimi öncesinde de Çin’e vize alan ilk Türk gazeteci oldu.

Fransızların “Grand Turc” (Büyük Türk) olarak nitelendirdikleri Sipahioğlu, yaşamını fotoğrafa adadı. Sipahioğlu nişan ve ünvanlarının yanı sıra Fransızların büyük önem atfettikleri 'Chevalier de la Legion d’Honneur' payesine lâyık görüldü; 2000 yılında da Türkiye Devlet Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirildi.

Gökşin Sipahioğlu ile açılacak olan sergisi, meslek yaşamı ve fotomuhabirlik üzerine söyleştik.

 

-Fransız Kültür Merkezi’nde bir serginiz açılıyor. Sergi fikri nasıl ortaya çıktı?

-Bu sergi esasında Paris’te “fotoğraf ayı” olan Kasım’da 'La maison européenne de la Photographie' müzesinde sergilendi. Büyük sükse gördü, hakkında iyi yazılar çıktı. Bunun üzerine sergiyi aynı fotoğraflarla İstanbul'a taşımaya karar verdik. Bu sene aynı yerde Ara Güler’in de sergisi olacak Eylül-Ekim gibi.

-Serginizin hazırlanış sürecinden biraz bahseder misiniz?

-Bu sergideki fotoğraflar meslek hayatim boyunca çektiğim çeşitli fotoğraflardan oluşuyor. Fotoğrafları da sergiyi hazırlayanlar seçti. İstanbul’daki sergide Paris’ten farklı olarak, fotoğraflar sergi binasının dış duvarlarına, sokağa bakan kısmına da yerleştirilecek. Sergi önümüzdeki günlerde Ankara ve İzmir’de de açılacak.

-Bu serginizin sizin için önemi nedir?

-Bu serginin Paris 'La Maison européenne de la Photographie' müzesinde açılması benim için çok önemliydi, cünkü orada bir sergi açmak zordur. Orada fotoğrafları sergilenen ilk Türk fotoğrafçısı ben oldum. bu onur vericiydi.

-Günümüzde herkes fotoğraf makinesiyle pek bir haşır neşir… Dijital devrimin de etkisiyle fotoğraf makineleri ucuz ve kolay elde edilebilir oldular. Bu da hemen hemen herkesin amatör bir “fotoğrafçı” olmasına yol açtı. Fotoğrafın geldiği bu noktayı nasıl yorumluyorsunuz?

-Eskiden SIPA Press’te 100-200 fotoğrafçı çalışırken şimdi binlerce fotoğrafçı çalışıyor. Eskiden de amatör fotoğrafçılardan faydalanıyorduk. Örneğin bir kaza olduğunda, bir uçak kaçırıldığında oraya hemen gitmemiz mümkün değil. O zaman amatör fotoğrafçıların fotoğraflarından yararlanıyorduk. Şimdi 5 yaşındaki çocuk bile fotoğraf çekiyor, bu gelecek çok önemli.

-Peki bu durum fotoğrafın sanat olarak değerini düşürmüyor mu sizce?

-Hayır, fotoğrafı sanat olarak yapanlar gene yapıyorlar, hatta çok daha iyi yapıyorlar, çünkü dijital fotoğraflarla oynama imkanı da var artık.

-O zaman siz siyah-beyaz fotoğraf, karanlık oda dönemlerini özlemiyorsunuz...

Fotoğrafı sanat olarak yapanlar belki özlüyorlardır, bilemiyorum. Dijital fotoğraf makinesi ilk çıktığında siyah-beyaz fotoğraflardan iyi sonuç elde edilemiyordu baskıda ama şu an onun da önüne geçtiler.

-Gökşin Sipahioğlu bu dijital devrimin neresinde yer alıyor?

-Ben uzun suredir SIPA Press’in başında olduğum için fotoğraf çekmiyordum. Oradan 2003'te ayrıldığımdan beri fotoğraf çekmeye yeniden başladım.

-Şu anki ve ilk fotoğraf makinenizin markaları neydi?

-Şu an NIKON D700 kullanıyorum. İlk makinem ise bir Rollei’di.

-Ya ilk çektiğiniz fotoğraf?

İlk fotoğrafımı 1956’da Sinai Savaşı sırasında cektim. Filistin'de askerlerin kaçarken ölümünü fotoğraflamıştım.

-Büyük bir ustanın yaratı ipuçlarına ulaşmak adına sormamak olmaz; Gökşin Sipahioğlu, nasıl çalışır ve çalışırken neye dikkat eder?

-Olaylara gittiğiniz zaman ilk önce etrafınıza bakmanız lazım hangi fotoğrafçılar var diye. Rakipleri tanımak ve onların çektiği bütün fotoğrafları çekmek gerek. Daha sonra ise onların çekmediği şeyleri görmek ve onları çekmek.

-Bu bağlamda genç fotomuhabirlere neler önerirsiniz?

-Az öncekileri ek olarak nerede ne zaman ne olay olacağını bilmeniz lazım. Bunu da nasıl bilebilirsiniz; orada size haber veren adamlarınız olursa. Bir de önemli olaylarda herkesten önce oraya gitmek ve herkesten sonra oradan ayrılmanız gerek, çünkü bir çok durumda topluluk dağıldıktan sonra olaylar çıkar. Diğer bir önemli unsur ise fotoğrafı çekerken çektiğiniz fotoğrafın gazetede nerede nasıl kullanılacağını düşünmek.

-Yarim asırlık meslek hayatınızda bir çok önemli olaya tanık oldunuz. En unutulmaz anılarınızdan birini paylaşır mısınız bizimle?

-Bir keresinde Air France uçağı kaçırılmıştı. İki gün sonra İsrailliler hücum ettiler uçağı kurtarmak için. Bir çok insan oldu. Hürriyet bu haberimi “Gökşin Sipahioğlu olay yerinden bildiriyor” diye verdi. Bu beni çok uzdu, çünkü herkes Paris’te olduğumu biliyordu hatta uçağın üstten çektiğim fotoğraf gazetelerde yayımlanmıştı.

-Peki ya meslek hayatınızın en önemli anı?

-1961 tarihli füze krizi sırasında Küba’ya girmeyi başaran ve röportajlar yapan tek gazeteci bendim. Orada dönüş yolunda gemiye bütün o dokümanlarla bindiğim an çok mutluydum. Daha sonra New York’a geldim ve fotoğraflarımı Associated Press satın aldı. Ertesi gün 30-40 gazete manşetinde benim haberim vardi. Meslek hayatimin en önemli olayı buydu.

-Hâlâ fotoğraf çekiyor musunuz ve eğer çekiyorsanız neler çekiyorsunuz?

-SIPA’dan ayrıldığım 2003 yılından beri yeniden fotoğraf çekmeye başladım. Daha öncesinde SIPA’nın başında olduğum için 1974'ten beri fotoğraf çekemiyordum. En son Fransa’da bir protesto gösterisini ve geçen yıl Çin’i fotoğrafladım.

-Bu fotoğrafları da sergilemeyi planlıyor musunuz?

-Geçen yılki Çin ziyaretim ilk değildi. Daha önce de 1965 ve 70’te Çin’e gitmiştim. Çin’de eski fotoğraflarımla yenilerini buluşturan bir sergi açıldı. Belki bu sergiyi Fransa’da da açarız.

-1956’dan beri fotoğraf çekiyorsunuz. Çağımızın mevcut durumu ortada. Bunca süre boyunca fotoğraflardaki insanların, ülkelerin, yaşamların ruhunda ne değişti?

Tabi bazı yerler çok değişti, bazı yerler hiç değişmedi. Örneğin Küba’da hâlâ aynı Amerikan arabalarını kullanıyorlar. Oysa Çin’de, Rusya’da inanılmaz değişimler oldu.

 

(Fotoğraf: Ceren Çıplak)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon