'Akkuyu'da atılacak adım dünyaya örnek olacak'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santrale ilişkin ''Akkuyu'da atılacak olan adım inanıyorum ki dünyaya örnek bir yatırım teşkil edecektir'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü (MGIMO) tarafından kendisine verilen fahri doktora unvanının ardından öğrencilere hitap etti.
Başbakan Erdoğan, ''Rus diplomasisinin şekillenmesinde çok önemli bir yeri olan Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsünde sizlere hitap ediyor olmaktan büyük memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum'' diyerek sözlerine başladı. MGIMO tarafından kendisine verilen fahri doktora unvanından dolayı büyük bir heyecan ve gurur duyduğunu belirten Başbakan Erdoğan, enstitü yönetimine şükranlarını sunduğunu bildirdi. Rusya Türkiye Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin ikinci toplantısı vesilesiyle Moskova'da bulunduklarını anımsatan Erdoğan, dün akşam başlayan görüşmelerin Moskova'da sürdürdüklerini, bugün de Devlet Başkanı Medvedev ile Konsey toplantısına başkanlık yapacaklarını, ayrıca Başbakan Sayın Putin ile de bir araya gelerek iki ülke arasındaki konuları ele alacaklarını bildirdi.
Ziyaretin son derece önemli bir yıl dönüme denk geldiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Türkiye ile o günkü adıyla Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti arasında, 90 yıl önce bugün, yani 16 Mart 1921'de, Dostluk ve Kardeşlik Anlaşması, diğer adıyla Moskova Anlaşması imzalanmıştı. 90 yıldır Türkiye ve Rusya, komşu iki ülke olarak barış ve işbirliği içinde ilişkilerini sürdürüyorlar. Bu 90 yıl boyunca, ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel anlamda her zaman iletişim ve işbirliği içinde olduk. Zor zamanlarda birbirimize el uzatmaktan çekinmedik. İşte en son, dün biz buraya, Moskova'ya gelirken çok çok önemli bazı ikili anlaşmaları da gerçekleştirmek için hafıza kayıtlarımızı tazeledik. Çok ilginç olan şuydu; Moskova'ya doğru yola çıkarken, yardım malzemesi yüklü bir Kızılay uçağımız da Rusya'nın Pasifik'teki depremden etkilenen kesimlerine ulaşmak için Viladi Vostok'a hareket etti. Bu vesileyle Rusya Federasyonu'na da tsunami faciasından dolayı geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.''
''Rusya'yı çok iyi anladığımız ve işbirliği halinde olduğumuz bir başka önemli konu da terör'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Geçen yıl mart ayında ve bu yıl şubat ayında Moskova'yı hedef alan terörist eylemleri, burada bir kez daha kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Son 30 yıldır teröre karşı yoğun mücadele veren Türkiye, bu noktada Rusya'nın derdini en iyi anlayan ülkelerden biridir. Tıpkı Rusya'da olduğu gibi terör, Türkiye'de de hedef ayrımı yapmaksızın, asker-sivil, çocuk, kadın, yaşlıları hedef almıştır ve ağır bedeller ödetmiştir terör insanlığa. Bugünün dünyasında, terörle terörist faaliyetlerle, şiddetle hedeflere ulaşmak asla mümkün değildir. İnsanlığın son yüzyılda yaşadığı deneyim zaten bunu açıkça ortaya koymuştur. Ancak terör, ülkeleri zayıflatmak, ekonomik dengeleri bozmak, ülkelerde korkutma, tedhiş (yıldırı) yoluyla siyasete yön vermek amacıyla bir araç olarak kullanılmıştır ve kullanılıyor. Burada şunu çok açık ve net olarak söylemek durumundayım; Teröristin kimliği sadece teröristtir... Teröristin, terör örgütlerinin başına, Hıristiyan, Musevi, Müslüman gibi yakıştırmalar, sağcı, solcu gibi sıfatların konulması esasen son derece yanıltıcıdır. Biz, her üç semavi dinin de insanı, insan hayatını kutsal gördüğünü biliyoruz, biliriz. Şiddet eylemlerine, dini ya da siyasi kılıflar uydurmak isteyenler, aslında kullandıkları sıfatlara zarar veriyor, en başta temsil ettiklerini iddia ettikleri kitleleri tahrip ediyorlar.''
'İslami terör diye bir kavram olamaz'
''İslami Terör'' diye bir kavramın olamayacağını kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''İslam, kelime itibarıyla barıştan gelen bir tanıma sahip. Anlamında, tanımında barış olan bir din, teröre müsade edebilir mi? Dolayısıyla bireyin ortaya koymuş olduğu bir terör eylemini, kalkıp da bir dine yakıştırmak veyahutta dini onunla yargılamak o dine haksızlık olur. Bu, diğer dinler için de aynı anlamı taşır. Hıristiyanlıkla, Musevilikle terör nasıl yan yana gelemezse, İslam ile de terör aynı şekilde yan yana gelemez. Bunun böyle olduğunu iddia edenler, ciddi bir aymazlık içindedir ve dediğim gibi, en büyük zararı da o sıfatı kullanan kitlelere verirler. Yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak, şu gerçeği de sizlerle paylaşmak isterim; zaman zaman, kimi ülkeler, başka ülkelere yönelik terör eylemlerini destekleyerek buradan çıkar sağlayacaklarını zannettiler. Başka ülkelere yönelen terörü 'iyi terör' diye niteleyenler, terör kendilerine yöneldiğinde buna da 'kötü terör' dediler... Oysa terör, her yerde ve her zaman kötüdür. Teröre karşı mücadele de bugün artık ülkelerin tek başına nihai sonuca ulaşabilecekleri bir mücadele değildir. Uluslararası boyut kazanan, küresel bir soruna dönüşen teröre karşı, ancak küresel ölçekli bir mücadele başarı sağlayabilir. Biz, Rusya'nın terörle mücadelesini her zaman destekledik ve desteklemeye devam edeceğiz. Bu noktadaki işbirliğimizi de geliştirmeye kararlıyız.''
'Ortadoğu'da yaşanan değişime dünya kayıtsız kalamaz'
Başbakan Erdoğan, uluslararası ilişkiler, dış politika ve diplomasi geleneğinin, her ülkeye göre farklılık arz ettiğini dile getirerek, her ülkenin, konumuna, gücüne, tarihi birikimine göre diplomasisini şekillendirdiğini söyledi. Küreselleşen dünyanın, diplomaside de ortak bir perspektifin oluşmasını beraberinde getirdiğini vurgulayan Erdoğan, bugün ülkelerin karşı karşıya kaldığı sorunların, ulusal olduğu kadar küresel bir boyut da arz ettiğine dikkati çekti.
Ortadoğu'da yaşanan değişime dünya kayıtsız kalamadığını belirten Erdoğan, şu anda Doğu Akdeniz'in savaş gemileriyle dolu olduğuna, firkateynlerin, hücum botların orada bulunduğuna, dünyanın güçlü ülkelerinin şu anda Doğu Akdeniz'e yerleşmiş olduğuna işaret etti. Başbakan Erdoğan, Japonya'da meydana gelen depremin, Londra'yı etkileyebildiğini, ABD'deki bir finans krizinin küresel ölçekte tahribata yol açabildiğini anlattı. Erdoğan, sorunların küresel ve ortak olduğu bir dünyada, hiç kuşkusuz çözümlerin de ortak olması, küresel mahiyet arz etmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye'nin, bulunduğu çalkantılı coğrafyada, demokrasiyi, istikrarı, huzur ve refahı muhafaza etmek, daha yüksek seviyelere ulaştırmak için gerçekten büyük gayret sarf ettiğini vurgulayan Erdoğan, zira Türkiye'nin Irak, Filistin, Lübnan, Tunus, Mısır, Libya meselelerinin hemen yanı başında bulunduğunu belirtti.
Erdoğan, Ortadoğu'da, Kafkasya ya da Balkanlar'da ortaya çıkan bir meselenin doğrudan Türkiye'yi etkilediğini, ekonomi, siyaset, dış politika üzerinde doğrudan etki yaptığını görüp hissettiklerini anlatarak, aynı şekilde, ulusal istikrar ve refahın, bölgesel istikrar ve refahla doğrudan bağlantılı olduğunu da bildiklerini söyledi. Türkiye'nin, tarihi ve kültürel bir çok ortak paydası olan bir coğrafyada, bir nüfuz mücadelesi içinde değil, birlikte kalkınma mücadelesi içinde olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Biz, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü bugünün dünyasında kalkınmanın, refahın temel şartı olarak görüyor, bölgemiz için, bölgemizdeki tüm ülkeler için de bunu istiyoruz'' dedi.
'Komşularla sıfır sorun' politikası
İktidarı devraldıklarında ''komşularla sıfır sorun'' politikasını başlattıklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Sorunumuz olan tüm ülkelerle diyalog mekanizmalarını kurduk, masaya oturduk ve çözüm odaklı bir samimiyet içinde meseleleri tek tek ele aldık. Komşularımız olan İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan ile uzun yıllardır devam eden sorunları bir bir çözüm yoluna koymaya başladık. Aynı şekilde, komşumuz Rusya ile işbirliğimizi farklı bir boyuta taşıdık, başta ekonomik olmak üzere yoğun bir işbirliği sergilemeye başladık. Türkiye, Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini başlattı ve bu yönde reformlarını kararlı şekilde gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor. 8 yıl önce Türkiye'nin toplam ihracatı 36 milyar dolardı. 2008 sonu itibarıyla bu 132 milyar dolara ulaştı. Böyle bir sıçrama yaptık. Küresel finans krizi sonrasında 2010 itibarıyla 114 milyar dolara kadar bu işi koruyabildik. Uzun yıllar boyunca yıllık ortalama 1 milyar doları aşmayan uluslararası doğrudan yatırımlar, dönemimizde rekor seviyelere ulaştı ve son 4 yılda 57 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım çekmeyi başardık. Bu tabii iki sır kelimeye bağlıdır. Birinci derecede güvendir, ikinci derecede istikrardır. Eğer bir ülkede güven, istikrar varsa bu çekimi oluşturursunuz. Çünkü para bir civa gibidir, uygun yeri bulur ve o uygun yere kaçar. Sermaye aynen böyledir. Eğer bu uygun yer, güven, istikrar yoksa sermaye, sermayedar oraya gitmez. Bu zemini hazır olan yer neresiyse oraya gider.''
Şu anda Türk müteahhitlik şirketlerinin, dünyada Çin'den sonra ikinci sırada bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, Türk müteahhitlerinin sadece Rusya'da 32 milyar dolar tutarında iş yüklendiklerini ve yüklendikleri işleri de başarıyla sonuçlandırdıklarını söyledi. Milli gelirin, son 8 yılda 3 katın üzerinde bir artışla 230 milyar dolardan, 730 milyar dolar seviyesine çıktığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''İşte bütün bunlar o güvenin, istikrarın, gayretin ve benim '3 Y' diye ifade ettiğim yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar... Bunların kaldırılmasıyla biz buraya ulaştık. Küresel finans krizini en az etkiyle atlatan ülkeler arasında yer aldık. Bir tane banka, sigorta şirketi bizde batmadı ama küresel finans krizinin kaynağı diye gösterilen Amerika'da Lehman Brothers gibi dünya devi şirketlerin nasıl battığını duydunuz, takip ettiniz. Biz 2000, 2001 krizlerinde Türkiye olarak önceki iktidarlar döneminde bunu yaşadık. O zaman tabii kriz içeride patladı ama dönemimizde böyle bir şey olmadı. Rekor seviyede ekonomik büyüme kaydettik ve finans krizini de IMF gibi uluslararası kuruluşlarla anlaşma yapmadan, biz 4 yıldır IMF ile standby anlaşması yapmadık ve masaya oturmadık. 8 yıl önce göreve geldiğimizde bizim IMF'ye olan borcumuz 23.5 milyar dolardı. Şu anda IMF'ye olan borcumuz 5.5 milyar dolar. Milli bankamızın döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. Şu anda milli bankamızın döviz rezervi altın hariç 82 milyar dolardır. Bu nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından çok önemlidir. Tüm bu gelişmeler, Türkiye'deki demokratikleşme reformlarıyla ve komşularımızla kurduğumuz dostane ilişkilerle doğrudan bağlantılı. Biz, bu sürecin geriye değil, daha da ileriye gitmesini arzuluyor, bu yönde çaba sarf ediyoruz. Bölgemizde de demokrasi ve insan hakları merkezli değişim hareketlerine olumlu bakıyor, tecrübe aktarımı noktasında üzerimize düşeni yerine getiriyoruz.''
Puşkin'den Nazım'a
Büyük Rus şairi Puşkin'in, bundan 170 yıl önce, İstanbul'u en güzel şekilde tasvir eden şairler arasında yer aldığını vurgulayan Erdoğan, Bir diğer büyük Rus şairi Yesenin'in, hiç görmediği Boğaziçi'nin güzelliğini şiirlerle ifade ettiğini anlattı. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Nazım Hikmet, Moskova'nın karlı kayın ormanında İstanbul hasretini dizelere döktü. Dostoyevski, Tolstoy, Rus edebiyatının şaheserlerini yazarken, kullandıkları evrensel dille sınırları aştı ve Türkiye'de de zihinlerde yer etti. Puşkin'in ziyaret ettiği Erzurum, güzel bir rastlantıdır ki bir ay önce Üniversitelerarası Kış Oyunlarına ev sahipliği yaptı ve en çok madalyayı da Rus üniversite öğrencileri aldı. Sanatın, sporun, bilimin dili ortaktır. Biz bugün, bu ortaklığı çok daha ileri seviyelere, daha geniş bir alana taşımak için gayret sarf ediyoruz. Tarihin ve kültürün kesiştiği noktalardan yola çıkarak, refah, barış ve huzur dolu bir dünya inşa etmek için Rusya ile birlikte çalışıyoruz.''
Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü öğrencilerinin, bu ortaklığın daha da yücelmesine, güçlenmesine gelecekte büyük katkılar sağlayacağına inandığını dile getiren Erdoğan, enstitüdeki Türk öğrencilerin de iki ülke arasında güçlü bir işbirliği köprüsünün oluşmasında kilit rol oynayacaklarını belirtti. Hedeflerinin gelecek 5 yıl için 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Biz bunu Rusya-Türkiye olarak gerçekleştirir miyiz, gerçekleştireceğiz. Şu anda Türkiye'ye gelen turistlere baktığımızda Almanya birinci sırada 4 milyon civarında turistle ama ikinci sırada 3 milyon civarında turistle Rusya Federasyonu yer alıyor. Bu yıl öyle zannediyorum ki bu sayı çok ama çok daha ileri gidecek bölgedeki gelişmeler nedeniyle. Tabii bu halkların da kaynaşmasına vesile oluyor. Bu da başarılı bir şekilde sürüyor'' dedi. Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda, kendisine verilen fahri doktora unvanı için teşekkür etti.
Erdoğan, soruları yanıtladı
Erdoğan, Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü (MGIMO) tarafından kendisine verilen fahri doktora unvanının ardından hitap ettiği öğrencilerin sorularını da yanıtladı. Başbakan Erdoğan, bir öğrencinin, ''İyi terörist, kötü terörist konusunu sormak istiyorum. Bazı eylemlerden sonra bazı devletler askeri harekat yapıyor. Neticesinde insanlar ölüyor bu durumda gerçek terörist kim oluyor'' sorusunu yanıtlarken, terör eylemlerinin bir sebep-netice ilişkisini doğurduğunu ve terörizm ile teröristin aslında bir sebep teşkil ettiğini ifade etti.
Devletin, terörle mücadelede özellikle sivillere zarar gelmemesi için gayret sarf ettiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi: ''Can mal güvenliğini sağlamakla sorumlu olan devlet özellikle sivile zarar vermeden terör eylemi ile mücadele etmenin şüphesiz ki gayreti içerisinde olacaktır. Fakat zaman zaman yaş-kuru meselesinde tabii ki kurunun yanında yaş da yanabiliyor. Çünkü sivil ile teröristin içiçe olduğu bölgeler de oluyor, bunu ayıklamakta sıkıntılar meydana gelebilir, sıkıntılar olabilir, temenni ederiz ki bunları birbirinden ayıklamak suretiyle eğer devletler bunu çözebilirse ki bizim 30 yıla yaklaşan terörle mücadelede en önemli sıkıntımız terörizmin ve teröristin tabii ki sivil ile kaynaşmış olmasıdır ve bu bizim sürecimizi de çok çok ileri taşımıştır. Şu anda terörist umulmayan yerden çıkmaktadır. Öyle anlar olmaktadır ki şehir merkezlerinde terörizmin ya da teröristin, işte düşünün canlı bombalar şeklinde gelir de halkın en yoğun olduğu bir tren istasyonunda bu bombalar patlarsa veya bu bombalar patlatılırsa o zaman sorumlu kim olacaktır? Herkes hemen devlete bakacaktır, 'Bizim can güvenliğimizi niye sağlamadınız' diyecektir. Aynı şekilde bizim ülkemizin en toplu insan hareketinin olduğu yerlerde, böyle bir canlı bomba olduğu zaman meydana gelen patlamalarda, bir anda 30-40 kişinin terör kurbanı olduğunu düşünün, bütün bunların karşısında 'Bizim can güvenliğimizi niye sağlamadınız' diye hemen fatura devlete kesilmektedir, devlete kesilecektir. Bunun için tabii sivil ile teröristin birbirine karıştığı bölgelerde, gerçekten devletin işi zor, bizim işimiz zor, mümkün olduğunca bunu ayıklamaya örneğin, bizler Türkiye'de ki terör mücadelesinde Kuzey Irak'taki terörün yerleşme kamplarında sivil alanlara müdahale etmeden bunu sürdürmenin hep mücadelesi içinde olduk ve bunun mücadelesi içerisindeyken de sürekli Kuzey Irak'tan Türkiye'ye olan sızmalarda da hakikaten ağır faturalar, ağır bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz. Böyle bu işin sıkıntılı bir boyutu, sıkıntılı yanı var. Biz burada suçlu aramaktan çok önce teröre karşı ortak mücadeleyi nasıl vereceğiz, teröriste karşı ortak mücadeleyi nasıl vereceğiz, nasıl veriyoruz hep bunun çalışması üzerindeyiz.''
Kafkasya'daki sorunlar
Erdoğan, bir başka öğrencinin, ''Türkiye ile Rusya'nın Kafkasya'da ve Ortaasya'da çıkarları bulunuyor. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkiye bölgede güçlenmek için yoğun çaba gösteriyor. Birinin etkili olabilmesi için diğerinin kaybetmesi gerekiyor. Türkiye'nin bölgedeki politikasının ana ekseni nedir?'' sorusunu yanıtlarken, ortada ''eksen buluşması'' olduğunu söyledi. Türkiye'nin bölgede Rusya Federasyonu ile müşterek çalışmaları olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bu müşterek çalışmada bölgenin kalkınmasını, bölgenin gelişmesini hep birlikte sürdürmekteyiz. Bunun için bizim bir teklifimiz oldu ve bu teklife bölgedeki ülkeler olumlu yaklaştılar. Bu da Kafkasya İşbirliği Konseyi'ydi ve bu beş ülkeyi ilk etapta kapsayan bir açılımdı ve sıkıntıların olduğu süreçte atılmış bir adım; Rusya Federasyonu, Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan. Dikkat edilirse sıkıntılı ülkelerin içinde yer aldığı böyle bir buluşma, böyle bir birleşim eksen kaymasını değil eksen buluşmasını getiren bir yaklaşım oldu. Şu anda başlamış süreç devam ediyor henüz istenilen verimi sağlamış değil ama atılmış bir adım, kabul görmüş bir adım olması sebebiyle çok çok önemli. Bu ülkeler içerisinde şu anda sıkıntılı olan ülkeler var, örneğin Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri, Gürcistan-Rusya Federasyonu ilişkileri, bizim burada Türkiye-Ermenistan arasındaki malum sınırdan kaynaklanan bazı sıkıntılar, Azerbaycan-Ermenistan sorunundan kaynaklanan sıkıntılar var. Fakat şu anda Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerine Minsk Üçlüsü'nün değil de ağırlıklı olarak Rusya Federasyonu'nun ev sahipliği yapması, burada adeta ipleri kendi eline geçirmiş gibi görünmesini bile ben önemli bir mesafe olarak görüyorum. Bu konuda bundan sonra atılabilecek adımlarda Türkiye'nin de daha etkin olabileceğini düşünüyorum. Şunu burada ifade edebilirim, Azerbaycan-Ermenistan sıkıntısı, Türkiye-Ermenistan sıkıntısını da çözmede bir kilit rol oynayacaktır diye düşünüyorum ve temenni ederim ki ardından Gürcistan-Rusya arasındaki sıkıntıyı da gidermek suretiyle bu beşli, bölgede ayrı bir güç oluştursun ve bizim hedefimiz, bölgenin barışını temine yönelik atılacak adımlardır, başka bir oyun asla söz konusu olamaz.''
'Her şey tamam, kazma artık vurulacak'
Başbakan Erdoğan, Akkuyu'da yapılması düşünülen nükleer santralle ilgili olarak “her şey tamam, kazma artık vurulacak ve 20 milyar dolarlık nükleer enerji yatırımına başlıyoruz" dedi. Başbakan Erdoğan, bu açıklamasının ardından gittiği Rusya’da, Moskova'daki Uluslararası Ticaret Merkezi'nde düzenlenen Türk-Rus İş Forumu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, nükleer enerji konusunda Rusya ile atılan adımların tamamlandığını, artık haftaları saydıklarını söyleyerek, "Her şey tamam, kazma artık vurulacak ve 20 milyar dolarlık nükleer enerji yatırımına başlıyoruz" dedi.
'Akkuyu'da atılacak olan adım dünyaya örnek bir yatırım olacak'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kremlin Sarayı'nda Üst Düzey İstişare Konseyi toplantısına katıldıktan sonra Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev ile ortak basın toplantısı düzenledi. Nükleer enerjiyle ilgili yer planlamasının ve nükleer enerji santralinin projelendirilmesinin çok büyük önem arz ettiğini ifade eden Erdoğan, ''Akkuyu'da atılacak olan adım inanıyorum ki dünyaya örnek bir yatırım teşkil edecektir'' diye konuştu.
Nükleer santralin kurulması aşamasında bütün tedbirleri alacaklarını bildiren Erdoğan, ''Ama bileceğiz ki insanın da gücünün yetemeyeceği olaylar bu dünyada olabilir. Bunu bilmemiz lazım. Ama biz tabii ki bütün aklın, bilimin, deneyin bize verdiği güç neyse bu güce dayanarak yatırımlarımızı yapmaya devam edeceğiz. Nitekim nükleer enerjide de bizim takvimimiz, süreç işlemektedir'' dedi.
'Her yatırımın olumsuz bir neticesi olabilir'
Rusya Federasyonu'nu ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, yaptıkları görüşmelerde iki ülke arasındaki işbirliğinin öneminin ortaya konulduğunu bildirdi. Medvedev ile ikili ve uluslararası konulara ilişkin görüş alışverişinde bulunduklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye ile Rusya arasındaki kurumsallaşan ilişkilerin siyasi, ticari, ekonomik ve toplamsal alanda daha ileriye taşınmasının görüşmede ele alındığını söyledi. 1921'de imzalanan Moskova Anlaşması'nın Türk-Rus ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu anlatan Erdoğan, bu anlaşmanın toplumsal hafızada önemli yeri bulunduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, bu anlaşmanın iki ülke arasında somut işbirliği adımlarının atılmasını da sağladığını vurguladı.
Medvedev ile yaptıkları görüşmede, enerji alanının önemli yer tuttuğunu bildiren Erdoğan, şunları söyledi: ''Her yatırımın olumsuz bir neticesi olabilir. Bunda olumsuz bir netice doğacak diye siz yatırımdan vazgeçemezsiniz. Ben dün Ankara'da bir örnek verdim. 'Deprem denilen olay olamaz' diye bir şey yok, olabilir ki bizim ülkemiz deprem kuşağı üzerindedir. Yaptığımız asma köprüler var. Şu anda yapmakta olduğumuz denizin altından geçen tüp geçitler var. Bu yatırım depreme dayanıklı olarak yapılmaktadır ve deprem şiddeti de en fazla kaç alabilir, işte 8.5, kaç olabilir 9 olabilir, kaç olabilir 9.5... Buna dayanıklı şekilde projelendirmesi yapılmakta, ona göre de bu köprüler yapılmaktadır. Fakat öyle bir şiddette deprem olabilir ki bunu da aşar. Ne olacak? O zaman yapmayalım mı diyeceğiz?''
Başbakan Erdoğan, Güney Akım Projesi ve Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi ile ilgili ortak çalışmaların devam ettiğini de kaydederek, bu çalışmaların başlayıp bitirilmesi arzusunda olduklarını bildirdi. İskenderun'da açılışı yapılan Türk-Rus ortaklığındaki 2 milyar dolarlık yatırımın bin 500 kişiye istihdam sağladığını vurgulayan Erdoğan, bu yatırımın, işbirliğinin geldiği nokta açısından önem arz ettiğine dikkati çekti. Bu yıl Türkiye'ye gelecek Rus turist sayısında büyük artış beklendiğini de ifade eden Erdoğan, iki ülke arasındaki vizelerin kalkmasının önemine işaret etti. Konuşmaların ardından, Erdoğan Medvedev'e Moskova Anlaşması'nın bir örneğini ve bununla ilgili bir pul, Medvedev de Erdoğan'a anlaşmanın imzalandığı sırada çekilen fotoğrafı hediye etti.
'Gaz fiyatı konusunda bir sözleşme sistemi var'
Bir gazetecinin gaz fiyatının indirilmesi talebiyle ilgili sorusu üzerine Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, bunun bir arz talep meselesi olduğunu ve kendilerinin de mevcut anlaşma hükümlerini sürdürmekten yana oldukları söyledi. Medvedev, "al ya da öde" yükümlülüğü ve gaz fiyatının talebe göre belirlendiğini ve sözleşmeye dayandığını ifade ederek "bazı durumlarda farklı yaklaşımlar ele alabiliriz ancak bütün bunlar karşılıklılık anlayışına dayanmalı" dedi.
Rusya Devlet Başkanı Medvedev, mevcut sözleşmeleri tarafların karşılıklı iyi niyetine bağlı olarak yeniden ele alabileceklerini kaydetti. Türkiye'deki ilk nükleer santralle ilgili Ankara'nın ek güvenlik talebi olup olmadığını sorusu üzerine de Medvedev, "Bütün teknolojiler bir risk içeriyor. Akkuyu'daki proje diğer nükleer santrallerdeki güvenlik seviyesinden çok farklı. Son derece etkili güvenlik tedbirleri alınmış durumda. Elbette görüşmeler devam ediyor. Deprem herşeye zarar verebiliyor" dedi.
Nükleer santral inşaatının yapılacağı bölgenin önemli olduğunu belirten Medvedev, şöyle devam etti: "Bizim deprem bölgelerindeki yerlerde de nükleer santral yapıldı. Dolayısıyla nasıl önlem alınması gerektiği biliniyor. Rusya ilk defa bir santral inşaatında servis, yapım ve işletme konusunda sorumluluk üstlenmiş durumda."
İlgili haberler için tıklayınız;
ALMANYA NÜKLEER SANTRALLERİNİ KAPATIYOR
İSPANYA SANTRALLERİNİ GÖZDEN GEÇİRECEK
ABD NÜKLEER REAKTÖRLERİNİN GÜVENLİĞİNİ SORGULUYOR
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti