En yakıcı gerçek: İşsizlik / 7

Kimi ‘Başlık parası için geldim’, kimi de ‘Yavan ekmekle karnımızı doyuruyoruz’ diyor. Ortak görüş hep aynı.

En yakıcı gerçek: İşsizlik / 7
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.03.2010 - 06:36

Satılmış Uçar, Cesim Bulat ve Kasım Orhan Ağrı’dan İstanbul’a çalışmak için gelen ancak işsizlik nedeniyle günlerini Mecidiyeköy Meydanı’nda iş bekleyerek geçiren 3 arkadaş. Bekâr evinde kaldıklarını ve günde 40 TL para kazanmak için saatlerce iş beklediklerini belirten 3 arkadaşla bir günü nasıl geçirdiklerini, neler yaptıklarını ve geleceğe dair beklentilerini konuştuk...

Memleketi Ağrı’daki işsizlik sorunu nedeniyle 6 ay önce İstanbul’a geldiğini belirten Satılmış Uçar (27) evli olduğunu ve 2 çocuğunun geçimini sağlamak amacıyla İstanbul’a geldiğini söylüyor ilk olarak. Mecidiyeköy’de bir bekâr evinde yaklaşık 10 kişi kaldıklarını belirten Satılmış Uçar, “Her gün iş bulmak amacıyla sabah saat 06.00’da Mecidiyeköy Meydanı’na çıkıyoruz. Hamallık ve taşımacılık işleri yapıyoruz. Burada beklememize rağmen bazen 10-15 gün hiç çalışamadığımız zamanlar oluyor” dedi. Günde 40 TL para aldıklarını ve yaklaşık 8 saat çalıştıklarını vurgulayan Uçar, “İşsiz kalmamak için günlük 20 TL’ye bile çalıştığımız günler oluyor. Çünkü kaldığımız bekâr evinin kirası, elektrik ve su parasını ödemekte sıkıntı yaşıyoruz. Çalışamadığımız zamanda köyden para istiyoruz” diye konuştu. Parasızlık yüzünden öğle yemeği ve akşam yemeğini bir arada yediklerini anlatan Uçar şöyle devam etti: “Meydanda günde 300-400 kişi iş için bekliyor. Biz de onlardan biriyiz. İş bulup çalışabilirsek karnımızı doyurabiliyoruz. Yoksa gün oluyor yavan ekmekle karnımızı doyuruyoruz. Üstüne üstlük bir de ailemizin ve çocuklarımızın hasretini çekiyoruz.”

‘Başlık parası için geldim’

Kasım Orhan (23) da çalışmak, para kazanıp sevdiği kızın başlık parasını verebilmek için gelmiş İstanbul’a. Sabahları kalkıp meydanda iş beklediğini, günlerce iş bulamadığını anlatan Orhan, “İş bulabilirsek çalışıyoruz.Yoksa onun dışında tüm gün meydandaki kahvelerde oturup günümüzü geçiriyoruz. Cebimizde para olmadığı için çayı veresiye içiyoruz. Paramız olduğu zaman da getirip veriyoruz. Ancak kahveci de artık verme ile vermeme arasında kaldı. Aslında buradakilerin çoğunun kazandığı para çay parasına yetmiyor” dedi. Sigara, kahvaltı, öğle yemeği derken günlük en az 20 TL masrafı olduğunu kaydeden Orhan, “Günde 20 TL giderim var, 10 gündür cebime 1 kuruş girmedi. Kira, elektrik ve su parası geldi, babamdan istedim. Memleketimde tarımcılık bitti, hayvancılık ise çok az. 500 TL’ye sattığımız bir koyun şimdi 100-150 TL’ye satılıyor. Devlet bunlara yatırım yapsa hemen köyüme dönerim” dedi. İşsizlik yüzünden psikolojisinin altüst olduğunu belirten Orhan şöyle devam etti: “Askerden 6 ay önce geldim. İş bulup sevdiğim kızı almak için İstanbul’a geldim. 7 bin TL başlık parası istiyorlar. Bu parayı bulacağım diye psikolojim bozuldu. Başlık parasını biriktiremediğim için kız beni bekliyor... Belki de parası olan birisi bu arada başlık parasını getirip kızı babasından isteyecek ve alacak.”

Cesim Bulat (25) ise, aşçılık mesleği olmasına karşı iş bulamayan işsizlerden biri. Evli ve 2 çocuk babası olan Bulat, “Bütün günümüz meydanda ya da kahvede iş beklemekle geçiyor. Akşam eve gidince bir de yemek ve bulaşıkla uğraşıyoruz” dedi. Ağrı’daki ailesine para gönderemediğini belirten Bulat, “Askerde olan kardeşim var. Para istiyor ancak ben ona para gönderemiyorum. Bizim gibi işsizlere devlet iş olanakları sağlasın. Ağrı’da bir fabrika olsa ya da tarım veya hayvancılıktan birisinden ayda 400-500 TL sabit gelirim olsa gelip buralarda sıkıntı yaşamam. Devlet artık gıda yardımı yapmaktan vazgeçsin. Bize iş versin. Biz alnımızın teri ile kazanırız” dedi. Bulat, “Artık devletten ümidi kestik. Her şeyi Allah’tan bekliyoruz” diye konuştu.

‘Bizi de etkiliyor’

İşsizlerin gün boyu oturduğu kahvehanenin sahibi Yılmaz Santor ise işsizlik nedeniyle kendisinin de sıkıntı yaşadığını söyledi. Sorunların birbirine bir zincir halkası gibi geçtiğini vurgulayan Santor, “Günde ortalama en az 70-80 işsiz geliyor kahveye. Buraya gelirken çoğu yol parası bulamıyor ve yürüyerek geliyor. Bazen kahvede aç aç bekliyorlar. Paraları olmadığı için çay isteyemiyorlar. İsteyenler de utanarak sıkılarak veresiye istiyorlar. 3-5 çay için insanların gururunu kıramazsınız. Bizde para ödeyemedikleri için kira ve elektrik, su gibi giderlerimizi ödeyemiyoruz” diye konuştu.
 

AKP’nin politikaları yeni bir nesil yarattı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “küresel ekonomik krizin teğet geçtiği” açıklaması, yakıcı gerçeği örtbas etmeye yetmiyor. Uzun yıllar güvenlik sıkıntısının yaşandığı Diyarbakır’da yoksulluk giderek ağırlaşıyor. Teşvik programlarıyla bölgede ekonominin canlanması beklenirken, tam tersine, her geçen gün işsizler ordusuna yenileri ekleniyor.

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği’nin (DESOB) verilerine göre de son üç yıl içinde Diyarbakır’da yaklaşık 3 bin esnaf kepenk indirerek işyerini kapatmak zorunda kaldı.

AKP hükümetinin işsizliğe çözüm bulacak politikalar üretmemesi, ülkenin en büyük kalkınma projelerinden biri olan GAP’la ilgili yatırımlara ara verilmesi, Kürt açılımına paralel olarak bölgeye ekonomik yatırımlar da yapılacağı yönünde açıklamaların uygulamaya geçirilmemesi gibi birçok neden, gelecekten umudunu kesen yeni bir nesil yarattı.

Dicle Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünden geçen yıl mezun olan 1982 doğumlu Hasan Beyazıt, “beyaz yakalı” işsizlerden. Umutla KPSS’ye hazırlanırken, yarışın büyük olması nedeniyle dershaneye gitmek zorunluluğu hissediyor. Diyarbakır’da devlet kapısında iş bulmanın zor olduğunu belirten Beyazıt, “Özel sektörde iş bulunsa bile tatmin edici ücret almak mümkün değil. Çünkü o kadar çok işsiz mühendis var ki, sizin beğenmediğiniz ücret için bir başkası balıklama atlayabiliyor. Böyle olunca da alternatifiniz çoğalıyor. Dolayısıyla arka plandaki işsizler ordusu, güç bela da olsa iş bulanları da dezavantajlı duruma getiriyor. Yani alternatifiniz çoğaldıkça, emeğiniz ucuzluyor” diye konuşuyor.

Beyazıt’ın dönem arkadaşı olan işsiz inşaat mühendislerinden Mehmet Bozyel de sermaye yokluğu nedeniyle özel sektörde kendi işini kurabilmenin zorluğuna işaret ediyor. Bu nedenle o da kamu kurumlarına girmeyi amaçlıyor. Bozyel, “Çoğu zaman geleceğe dair umudumu yitirme düzeyine gelsem de yine de belki bir gün diye bekliyorum” diyor. Bozyel’in geçiştirerek söylediği bir başka nokta ise kendilerini işe yaramaz hissetmek üzerine. Örneğin, evlilik planları yapmak, kendisi gibi işsiz olan arkadaşları için şu sıralar lüks. Mesela bir arabasının olduğunu hayal edemiyor. Veya kendisine ait bir evinin olabileceğini.

3 yıl önce Fırat Üniversitesi’ne bağlı Tunceli Meslek Yüksekokulu’nda muhasebe programından mezun olan Ayşe Mine Kurtuluş da okulunu bitirdikten sonra umutla geri döndüğü Diyarbakır’da yıllardır iş arayanlardan. Bu arada boş durmayıp, lisans düzeyinde eğitim alabilmek için Açık Öğretim Fakültesi’nin muhasebe bölümününde de okuyor. Hedefi, bir gün tüm aşamaları geçip, yeminli mali müşavir olmak. Ama henüz muhasebe elemanı olarak dahi bir işe başlayabilmiş değil. Kurtuluş, genç kızlar açısından ekonomik özgürlüğünü kazanamamanın son derece zor olduğuna işaret ediyor. Kurtuluş “Annem ve babam emekli ve oturduğumuz ev kendimize ait olduğundan, ekonomik sorunları diğer arkadaşlarım kadar yakıcı yaşamıyorum. Ama yine de kendi ayaklarımın üzerinde durmayı isterim. İhtiyaçlarım için ailemin omuzlarına yük olmak rahatsızlık verici” diye konuşuyor.
 

Parklar işsiz dolu

Gaziantep’te son bir yıl içerisinde Gaziantep Ticaret Odası (GTO) ile Esnaf ve Sanatkârlar Odalar Birliği’ne (ESOB) kayıtlı 1115 esnaf ve işadamı odalardan üyeliklerini sildirdi. Organize Sanayi Bölgesi’nde ise yaklaşık 50 fabrika üretimi durdurdu. Kent merkezinde hemen her caddede çok sayıda işyerinin camına kiralık ya da satılık yazısı asıldı. 1 milyon 454 bin nüfuslu Gaziantep’te, krizden bu yana yaklaşık 20 bin kişi işsiz kalırken son yıllarda üniversite mezunu işsizlerin sayısı da arttı. Parklar, işsizlerle doldu.

Gaziantep Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü mezunu ve aynı zamanda Anadolu Üniversitesi İşletme 3. Sınıfta okuyan Aslı Tiryaki (26) de kriz nedeniyle işsiz kalanlardan. 2008 yılında mezun olduktan sonra Türkiye’nin en önemli firmalarından Kıratlı çelik kasaları firmasında işe başladığını anlatan Tiryaki, “2009 yılı mart ayına kadar çalıştım. Ancak kriz nedeniyle işveren işçi azaltmaya başladı. Önce kadınlar ve gençleri işten çıkardı. O günden bu yana iş arıyorum. Bu yaşta aileme bağımlı yaşamayı gururuma yediremiyorum” dedi.

Balıkesir Turizm İşletmeciliği Meslek Yüksek Okulu’nda 2008 yılında mezun olan Mustafa Göçmen, “Bunu kaldırsınlar, çünkü üniversiteyi bitirsen ve mezun olsan bir şey ifade etmiyor, çünkü KPSS sınavını kazanmak gerekiyor. O zaman ÖSS sınavını kaldırıp yerine KPSS sınavını getirsinler, öğrencileri daha fazla perişan etmesinler” dedi.
 

‘Biz niye okuduk’

Van 100. Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Biyoloji Öğretmenliği bölümünden 6 yıl önce mezun olan ve o günden bu yana iş bulamayan Fevzi Yıldırım (30), ücretli öğretmenlik ve Kızılay’da kan bağışçısı kazanım uzmanı olarak çalıştıktan sonra KPSS sınavına girmek için işten ayrılmış. Yıldırım “Sınavlarda 80 puan almamıza rağmen kontenjan sınırlı olduğundan atama yapılmıyor. Az sayıda bir öğretmen alınıyor, ona da iktidar partisi kendi yandaşlarını yerleştiriyor. Fen veya biyoloji gibi bölümler için çok az kontenjan ayrılırken, din kültürü okulöncesi eğitim gibi bölümler için fazla kontenjan ayrıldığından KPSS’de 40-50 puan alanlar öğretmen olarak ataması yapılıyor. Böyle adalet mi olur? Peki biz niye okuduk” diyor.
 

Turizm Antalya’nın şansı ama..

Turizm, dolaylı olarak etkilediği 53 diğer sektörle birlikte istihdam yaratılmasına destek oluyor. Araştırmalar, turizmde bir birim doğrudan istihdamın, yan sektörlerde 1.5 dolaylı istihdam yarattığını gösteriyor. Bu durum turizmin ülke ve Antalya ekonomisi açısından önemini de ortaya koyuyor. Ancak bu avantaja kentin geleceği bakımından kuşkulu bakmayanlar da yok değil.

Örneğin, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) bir kentin sadece bir sektöre bağımlı hale gelmesinin yapısal ve toplumsal sorunlara yol açabileceğini savunuyor. ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Osman Budak, önümüzdeki yıllarda eskisi gibi yüksek büyüme oranlarının görülmeyeceğini belirtiyor. Budak, bu durumda istihdam sorununa çözümün, üretimi arttırmanın, çarkları daha hızlı döndürmenin yanı sıra girişimleri teşvik ederek yeni istihdam kaynakları yaratmaktan geçtiğinin de altını çiziyor. Budak’a göre turizmin istihdamı diğer sektörlere oranla daha az maliyetle ve kısa sürede yaratabilmesi önemli bir avantaj. Bu avantajın turizm ve Antalya için önemine dikkat çeken Budak, “Bizler de turizmi nasıl daha ileri götürürüz, Antalya olarak turizmden daha çok nasıl fayda sağlarız, bunun peşindeyiz ve turizmi çeşitlendirmek üzerine projeler geliştiriyoruz” diyor. Budak, turizmi 12 aya yayarak daha fazla katma değer katar hale getirecek projeler üzerinde çalıştıklarını belirtti.

Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Sururi Çorabatır’a göre de turizm sektörü bölgede istihdam sorununda kurtarıcı rolü oynuyor. Çorabatır, turizm sektörünün bölgedeki istihdama olan katkısını ise sigortalı işçi sayısıyla ilgili verdiği örnekle ortaya koyuyor. Çorabatır, Antalya’da Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı 300 bin civarındaki işçiden yaklaşık yüzde 70’inin turizm sektöründe istihdam edildiğine dikkat çekerek “Turizmin istihdama olan katkısını göstermek için bundan daha güzel örnek olur mu? Antalya, Türkiye’de en fazla göç alan illerin başında gelmesine rağmen işsizlik sorununu en az yaşayan kentlerimizden biridir” yorumunu yapıyor.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon