Cemal Süreya, Turhan Selçuk'u anlattı

Turhan Selçuk'un sanatta 60. yılında basılan 'Önce Çizgi Vardı... "çizgide 60.yıl"' adlı derleme kitabında Cemal Süreya, Turhan Selçuk'u anlattı.

Cemal Süreya, Turhan Selçuk'u anlattı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.03.2010 - 13:15

Her sanatçı kendisine sağlam bir dil kurmak zorundadır. Çizgiye dayanan karikatürde bunun daha da gerekli bulunduğunu söylemek fazla olacak. Turhan tam anlamıyla kurmuştur dilini. Bu bakımdan gerçek ve soylu bir sanatçıdır. Hatta Türk karikatür geleneği Turhan'ın kurduğu dille başlamaktadır, diyebiliriz. Turhan'da ide, çizgiden önce gelir. Önce ide belirir, sonra çizginin genel konumuna yer hazırlar, sonra da çizgi güvenli bir şekilde gelir, zaten bildiği ve hiç yabancılık çekmeyeceği bu yere kurulur. İlişkiler ve durumlar önemlidir onda. Siyasal karikatürlerinde de siyasal olmayan karikatürlerinde de böyledir. Bu yüzden çizdiği kişiler evrensel ve matematik bir insanın ortalama profilini taşırlar. îşaretleşmişlerdir hatta. Kapıcının yüzü bekârın yüzüne, onun vücudu da şoförün vücuduna benzeyebilir. Bu, Turhan'ın bir kusuru değil, bir özelliğidir. Hatta Turhan'ın sanatını bu noktadan girerek açıklamak yararlar sağlar. Çünkü onun karikatürlerinde herhangi bir insanın değil, insanî bir durumun betimlenmesi ya da ırgalanması söz konusudur.

Tabureye çökmüş, bağdaş kurmuş köylünün yüzü önemli değildir. Turhan'ın yerselli-ğini de ayrımlarını da bağdaş kurma işleminde arayacaksınız. Dış biçimde çok yerleşik davranışı, şekerleşmiş kuralı işliyor çünkü. Bugün birçok başarılı karikatürist var yurdumuzda. Bunların, bireyin hiçliğinden güzel olanakları çıkaran birçoğu, dış biçim olarak Turhan'dan daha yersel tipleri yakalayabilmektedirler. Ancak davranışta ve ilişkide yer-selliği en iyi koruyan sanatçı Turhan'dır. Bu nokta çok önemli galiba. Turhan evrensel insan profilini öyle bir nesneye koşullandırıyor ki, sonuçta yüzde yüz bir yersel portre elde ediyor. Önce ide, sonra insan, sonra da o nesne... Ve insanla nesnenin ilişkisi başladığı andan itibaren, idenin egemenliği bitiyor, sadece bu ikisi arasındaki ilişkinin olanakları işlemeye başlıyor. Çizginin egemen durumu da burda başlıyor. Ondan sonra karikatür kendi kendini çiziyor. Bunun için de her yapıtında, her yapıtının iç ekonomisinde önce klasik bir oynaklık bulabiliyoruz.

Turhan'ın düşünür yönü üstünde çok duruldu. Değişen Türkiye'deki kavgacı yönü, devrimci düşünce açısından işlevi birçok yazarlarca belirtildi. Bu bakımdan biz burada daha çok yapının estetik bağlantıları üstünde konuşmakla yetiniyoruz.

Meksika'da at yoktu eskiden, İnkalar da at nedir görmemişlerdi hiç. İspanyollar ise Meksika'ya ilk baskınlarını at üstünde yaptılar. Bu sırada tuhaf bir şey oldu. İnkalar at üstündeki İspanyolun attan ayrı bir varlık olduğunu, kendileri gibi bir insan olduğunu anlamadılar önce. Attan İspanyoldan meydana gelen yeni biryaratıkmış gibi sandılar. İki başlı, altı ayaklı, iki elli, bir kafasıyla konuşurken, bir kafasıyla kişneyen bu canavardan çok korktular. Bazen iki parçaya ayrılabilen, iki parçası da koşan, sonra birleşen böylesi bir varlığa teslim olmaktan başka çare yoktu. Teslim oldular.

İyice bakarsak, Turhan'ın karikatürlerinde attan İspanyoldan meydana gelen bir durumun değişimleri, olabilirlikleri, çözümleri var. Atı ve İspanyolu tek tek değil de, attan İspanyoldan meydana gelen yeni bir birimmiş gibi sunmak eğilimi ya da geleneği. Gökdelenin yanma servirevan bir Amerikalıyı dikerken, ağanın karnına kubbe yaptırırken bunun ilk örneğini verir. İdeden hareket etmesi ve insanla evrenin dış yapısı arasında paralellikler araması onu her zaman bir karşlaştırma işlemine itmiştir. Bir şey mutlaka bir şeye göre konumunu alır, daldaki ağaçlar yerdeki yapraklara göredir. Steinbergde böyle değildir oysa. Steinberg, simetri düşüncesine yan çizdiğinden, eşyanın ve insanın çelişiğine ulaşır. Bu yüzden hem sanatının alanı daha genişlemiş, hem de evrene sevgiyle bakabilme olanağını kazanmıştır. Turhan için bu bir eksiklik midir acaba?

Daumier'den sonraki dönemde karikatür sanatının büyük ustası Steinberg ideden hareket etmediği halde rasyonalist ve teknik dünyanın eleştirisini yapar sonuçta.

Grosz da öyledir. Ne var ki Grosz insanı daha çıplak, daha sert bir davranışla karşıladığı halde, Steinberg rahat bir sevecenlikle eğilir ona. Turhan'ın çizgilerindeki yargı keskinliği bu bakımdan Grosz'un davranışına daha yakındır. Çirkinin acı ve tedirgin edici şiirini akıtır. Chaval'm çağrışımcı çalışmasına ilgi duyduğu da anlaşılıyor. Yaşıtlarından ise Roland Searle'i sevdiği belli. Gerçi Roland Searle çok ayrı özellikleri olan bir sanatçı, ama Turhan'ın özellikle siyasal olmayan yapıtlarmdaki çıkış nokta-si, öykünün belirişi, Roland Searle'in tutumuyla aynı düzeyde.

Siyasal olmayan yapıtlarında zaman zaman Turhan'ın us dışına dadanmak istediğini görüyoruz. Baştan sona kendi kendini çizen bir karikatürün, çizgide mizahın olanaklarını deniyor. Çizgi artık bir araç olmaktan çıkıyor da bir ortam oluyor sanki. Komik öğenin ötelerine kaydı sanıyorsunuz. Yine de tam us dışı çalışmalar diyemeyiz bunlara. Çünkü mutlaka bir siyah beyaz, mutlaka bir karşılaştırma işlemi, mutlaka bir simetri oluyor derinde. İdenin önceliği ve egemenliği bütün bağlantılarda korunuyor. Yine de gerçeğin dış yapısındaki yerleşik mantığa tutunuyor, o yapıda incelikleri sunuyor Turhan. Böyle olması onun sanatının yararınadır diyorum. Çünkü yapıtmdaki tutarlığı hiç yitir-memiş oluyor. Çıkış noktasını kalkındıran, zenginleştiren bir araştırmacı kimliği kazanıyor. Oysa karikatüristlerimizin çoğunda baştan sona giden böyle bir tutarlıkyok.

 

Kaynak: Şapkam Dolu Çiçekle

"Önce Çizgi Vardı... "çizgide 60.yıl" kitabından...

 

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ

 

İlgili haberler için tıklayınız;

TURHAN SELÇUK'U KAYBETTİK

TURHAN SELÇUK'UN SON ÇİZGİSİ/ SÖZ ÇİZGİNİN

TURHAN SELÇUK'UN ÇİZGİLERİ

"ONUN ÇİZGİSİ UYARIRDI"

YAŞAR KEMAL'İN KALEMİNDEN TURHAN SELÇUK

"GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYANIN BİRBİRİNE BENZEMESİ DOĞALDI"

SELÇUK'UN GÖRÜŞLERİ, AÇIKLAMALARI VE SÖYLEŞİLERİ


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler