Korku İmparatorluğu
Özdemir Aktan, AKP hükümetinin uyguladığı baskıyı, toplumun tüm kesimlerinin hissettiğinin çok açık olduğunu ifade ederek, bu baskının yalnızca örgüt-dernek yöneticileri tarafından değil, tüm yurttaşlar tarafından hissedildiğine dikkat çekti.
İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Özdemir Aktan, AKP iktidarının yalnızca dernek ya da örgütleri değil, toplumun her kesimini baskı altına aldığına işaret ederek “AKP’nin sağlık politikalarını eleştirmekten başka bir eylem yapmamamıza karşın bunun bile gözaltına alabilmek ya da tutuklayabilmek için yeterli bir neden olduğuna inanmış olan bazı hastalarım, açıkça bana tefon etmekten veya e-posta göndermekten çekindiklerini belirttiler. İTO bünyesinde çalışan hekimlerden üniversite bünyesinde olanlar bu baskıyı çok hissetmemekle birlikte, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan hekimler, başhekimler tarafından ve İl Sağlık Müdürlüğü’nden baskıya uğradılar ve İTO Genel Sekreteri başta olmak üzere birçok üyemiz sürgüne gönderildi veya gönderilmeye çalışıldı” diye konuştu.
Özdemir Aktan, AKP hükümetinin uyguladığı baskıyı, toplumun tüm kesimlerinin hissettiğinin çok açık olduğunu ifade ederek, bu baskının yalnızca örgüt-dernek yöneticileri tarafından değil, tüm yurttaşlar tarafından hissedildiğine dikkat çekti. Aktan şöyle devam etti:
“Bu baskı elbette bir korku unsuru olmaya devam ediyor. İstanbul Tabip Odası ve TTB herkesin sağlık hakkını savunduğu için sağlığı özelleştiren Sağlıkta Dönüşüm Programı’na başından beri karşı çıktı. Açıkça haklı olduğumuz ve savunmamız gereken bu konuda çekinilecek bir durum olmadığından bu benim ve yönetim kurulu üyelerinin davranış biçimlerinde hiçbir gerileme veya değişmeye neden olmadı. Yaratılan ortamın çevremizdekileri etkilediği açıkça görülüyor.
Özellikle tutuklamaların çok yoğun olduğu dönemde AKP’nin sağlık politikalarını eleştirmekten başka bir eylem yapmamamıza karşın bunun bile gözaltına alınabilmek veya tutuklanabilmek için yeterli bir neden olduğuna inanmış olan bazı hastalarım açıkça bana telefon etmekten ya da e-posta göndermekten çekindiklerini belirttiler.
İTO bünyesinde çalışan hekimlerden üniversite bünyesinde olanlar bu baskıyı çok hissetmemekle birlikte, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan hekimler, başhekimler tarafından ve İl Sağlık Müdürlüğü’nden baskıya uğradılar ve İTO Genel Sekreteri başta olmak üzere birçok üyemiz sürgüne gönderildi veya gönderilmeye çalışıldı. Bu baskı İstanbul dışındaki illerde daha da ağır olarak hissedildi”
‘Durum gayet Ferhangi şeyler’
İstanbul Haber Servisi - Türkiye’nin mizah sanatçıları, Müjdat Gezen ve Ferhan Şensoy, dinleme olaylarını kendilerine özgü üslupla değerlendirdiler. “Toplumun bastırılmak istenmediğini, bunların normal süreçler” olduğunu söyleyen Gezen, “ABD ile AB ne istiyorsa o yapılmaktadır, hükümetin günahı yoktur” dedi. Şensoy ise demokrasi, hukuk gibi kavramların giderek soyut ve sanal bir hale geldiğini, “Durum gayet Ferhangi şeyler! Siyasal baskıya maruz kalan kişi ve kurumlar susturulmak isteniyor. Bunlar Hitler’i aşmış Humeyniengiz şeyler!” diye konuştu.
Gezen ve Şensoy’un dinlemelere ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
Müjdat Gezen: Dinleme olaylarını son derece olumlu buluyorum, ülkemize yakışan da budur. Bu dinleme olayları ülkemiz açısından hiçbir olumsuz sonuç doğurmaz. Ülkemiz son derece demokratik bir ülke olma özelliği taşır. İslam faşizmi diye bir şey de yoktur. Her şey güllük gülistanlık, hiç kimsenin ne işsizlikten ne mutfaktan ne de zamlardan bir şikâyeti yok. Sabah, öğlen, akşam, yatsı herkes yatıp kalkıp Allah’a şükretmektedir. Asla toplum bastırılmak istenmiyor, siz Silivri Cezaevi’ne bakmayın, bunlar normal şeylerdir. ABD ile AB ne istiyorsa o yapılmaktadır, bunda da hükümetin hiçbir günahı yoktur. Not: Hükümetten acil para gönderilmesini rica ediyorum.
Ferhan Şensoy: Savcı, “Dinledik delil yok” diyor. Bakan “dinlemeye devam” buyuruyor. Bir delil uydurulana kadar dinlemeler devam edecek demektir bu. Oradan bulunamazsa “nemli imzalı” belge üretilecektir. Başbakan’ın “Beni de dinlemişler” tümcesi ise olaya tüy dikiyor. Kendisi sanki dinleyenin kim olduğunu bilmiyor. Bilmiyorsa kim tarafından dinlendiğini “dinlemeye devam” buyruğunu veren bakanına sorsun. Bunlar Laz fıkrasını andıran ve fakat hiç de gülünç olmayan Hitlerengiz şeyler. Ben dinleyenin kim olduğunu biliyorum, Başbakan’ın da bilgisi olsun diye söylüyorum: Goebbels! Kurumlar üzerinde artan hükümet baskısı size göre demokratik, hukuk devleti olan Türkiye’nin geleceği açısından nasıl bir sonuç doğurur? Türkiye demokratik bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Açılım, saçılım güzel de, Mustafa Balbay niçin 260 günün üzerinde bir zamandır mapusta? Birisi buna yanıt versin? Başbakan bilmiyorsa, bakanına sorsun! Siyasal baskıya maruz kalan kişi ve kurumların susturulmak istendiği görüşüne katılıyorum. Zaten domuz gribi münasebetiyle herkesin ağzına maske takıldı. Hapşırmayın, hiç ağzınızı açmayın, yoksa ölürsünüz. Bunlar Humeyniengiz şeyler!
‘AKP kendine boyun eğmeyenleri yok ediyor’
Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Hasan Kütük, AKP’nin kendine boyun eğmeyen sivil-resmi tüm yapıları yok etmeye çalıştığını, Türk milleti adına karar veren yargıya yapılan saldırının tüm ulusa yapıldığını belirterek “Yaratılmak istenen korku imparatorluğuna karşı, toplumdaki tüm duyarlı kesimlerin birlik ve dayanışma içerisinde olmalarına her zamankinden daha fazla gereksinim vardır” dedi.
Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Hasan Kütük yaptığı değerlendirmede, AKP’nin gerici ve işbirlikçi siyasi anlayışına boyun eğmeyen sivil-resmi tüm yapıları yok etmeye çalıştığını belirtti. AKP’nin üniter, laik ve demokratik Cumhuriyeti tahrip etmeye dönük yaklaşıma direniş gösteren bireyler ve kurumları uydurma iddialar üzerine kurgulanan davalarla sindirmeye çalıştığını kaydeden Kütük, hukuk dışı her tasarrufun hukuki kılıf içinde sunulmasının ulusun nefesini kestiğini ifade etti. Kütük şunları dile getirdi: “Son yaşanan dinleme skandalı iktidarın faşizan baskı siyasetinin zirve yaptığının göstergesidir. Peki, bu baskı siyasetine karşı rejim bu ölçüde savunmasız mı? İktidar değişikliği dışında çözüm yok mu? Son dinleme skandalı sonrasında Yargıtay Başkanı, ‘Yargı savunmada’ şeklinde açıklama yaptı. Yüzlerce yüksek yargıcın temsilcisi olan Yargıtay Başkanı açık biçimde ‘Yargıya saldırı var’ diyor. Başkanın yaptığı bu tespit milat kabul edilmelidir. Bu saldırıyı yapanların kimlikleri bellidir. Saldırının sistematik biçimde yapıldığı konusunda da kuşku yok. Şimdi burası çok önemli, burada duracaksınız. ‘Yüksek yargı olarak saldırı altındayız’ diyorsanız, ‘Türk milleti adına’ karar verenler olarak size yapılan saldırının ulusa yapıldığı bilinciyle gereğini yaparak Cumhuriyete ve onun üzerinde yükselen hukuk devletine olan borcunuzu ödeyeceksiniz.”
Yargıya bu saldırıyı yapanların bedel ödemekten korkmadığına işaret eden Kütük, anayasal görev ve sorumluluğunu yerine getirenlerin de bedel ödemekten korkmaması gerektiğini ifade etti. Kütük, Türkiye’nin onurlu yargıç ve savcılarını ve onların kurumlarını dinletme cesaretini göstererek üzerlerine terörist yaftası yapıştıran yargıç ve savcıların hukuk devletine hesap vermesi gerektiğini belirtti.
Dinleniyor fişleniyoruz
Merkezi ve yerel yönetim bürokratlarının yüzde 76.9’u cep telefonu görüşmelerinin, yüzde 82.4’ü makam odasından yaptığı görüşmelerin dinlendiğini, yüzde 68.5’i kendisine karşı ortam dinlemesi yapıldığını düşünüyor. Bürokratların yüzde 59.7’si işyerinde muhbirlerin olduğunu, yüzde 73.2’si kendisinin fişlendiğini düşünüyor.
Avrasya Kamuoyu Araştırmalar Merkezi’nin (AKAM), Uzman Araştırmacı-Stratejist Mehmet Sefa Pösteki koordinatörlüğünde ve danışmanlığında, 6’sı bakanlıklar daire başkanlıkları, 1’i bölge müdürlüğü, 79’u il müdürü, 124’ü il müdür yardımcısı, 179’u yerel yönetimler müdürü, 184’ü yerel yönetimler müdür yardımcısı seviyesinde olmak üzere toplam 573 merkezi ve yerel bürokratıyla yaptığı araştırmanın sonuçları açıklandı. Araştırmaya katılan bürokratların yüzde 76.9’u cep telefonlarının dinlendiğini, yüzde 23.1’i dinlenmediğini düşünürken yüzde 82.4’ü makam odasından yaptıkları telefon görüşmelerinin dinlendiğini yüzde 7.6’sı dinlenmediğini düşünüyor. Bürokratlar arasında, kendisine karşı ortam dinlemesi yapıldığını düşünenlerin oranı ise yüzde 68.5. Araştırmada bürokratlara, işyerlerinde muhbir olduğundan şüphelenip şüphelenmediği de soruldu. Bu soruya bürokratların yüzde 59.7’si “evet”, yüzde 40.3’ü “hayır” yanıtını verdi. “Size karşı fişleme yapıldığından şüphelendiğiniz oluyor mu” sorusu da sorulan bürakratların yüzde 73.2’si bu soruya “evet”, yüzde 26.8’i “hayır” dedi. Bunun ardından sorulan “Fişlemenin devlet kurumları tarafından yapılıp yapılmadığı” sorusu ise yüzde 69.1 oranında “evet” yanıtını aldı. Araştırmaya katılan bürokratların yüzde 52’si modern yaşam tarzını benimsemiş olanların meslekte yükselişinin engellendiğini düşündüğünü belirtirken yüzde 48’i düşünmediğini açıkladı. Araştırmaya göre, bürokratların yüzde 87.5’i telefondan mahrem konuları konuşurken tedirgin olduğunu ifade ederken yüzde 12.5’i olmadığını söyledi.
Dinleme kayıtları delil olmamalı
Araştırmada merkezi ve yerel yönetim bürokratlarına “Telefon ve ortam dinlemelerinin yasal olmayan yollarla da yapıldığını düşünüyor musunuz” sorusu soruldu. Bu soruya bürokratların yüzde 74.6’sı “evet” yüzde 25.4’ü “hayır” yanıtını verdi. Bürokratların yüzde 71’i, “Yasal olsa bile telefon dinlemek özel hayatın gizliliği ilkesine aykırıdır” söylemine katıldığını, yüzde 29’u katılmadığını belirtti. Bürokratlar ayrıca büyük oranda devlet kurumlarının birbirini dinlemesinin doğru olmadığını düşündüğünü söyledi. Bu düşüncede olan bürokratların oranı yüzde 80.3. Araştırmaya göre, bürokratların yüzde 81.9’u dinleme kayıtlarının delil sayılmasının doğru olmadığını düşünüyor. Araştırmaya katılan bürokratlara “Dinleme kayıtlarının iktidar partisine servis edildiğine inanıyor musunuz” sorusu da soruldu. Bu soruya bürokratların yüzde 69.8’i “inanıyorum”, yüzde 16.9’u “inanmıyorum” yanıtını verirken, yüzde 13.3’ü fikir belirtmemiş. Araştırmaya göre, bürokratların yüzde 68.3’u “Muhalif grupların özellikle dinlendiği iddialarına katıldığını” belirtti. “Dinleme kayıtlarının iktidar tarafından medyaya servis edildiği iddialarına katılıyor musunuz” sorusunun da sorulduğu bürokratların yüzde 59.2’si bu düşünceye “katıldığını”, yüzde 30.8’i “katılmadığını” belirtirken yüzde 10’u fikir belirtmedi. Araştırmaya katılan bürokratların yüzde 71.5’i muhalefet partilerinin dinlendiğine inandıklarını belirtirken yüzde 58.6’sı “Türkiye’nin giderek polis devleti rejimine doğru sürüklendiği” söylemine katıldığını ifade etti.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı