Sungu Çapan

Hikâye bahane ama film şahane

24 Ekim 2008 Cuma

Her yeni filmiyle uluslararası arenada gitgide tanınan yıldız bir yaratıcı yönetmene dönüşen Nuri Bilge Ceylana son Cannes Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran, nicedir seyretmek istediğim son eseri Üç Maymunu sonunda gördüm. Şimdilik her Cannes seferinden ödülle dönme becerisini gösterip (Bilindiği gibi Uzak, 2003ün Büyük Jüri, İklimler 2005in FIBRESCI, Üç Maymun da 2008in En İyi Yönetmen ödüllerine layık görüIdü. Son 5 yılın Cannesında, ayrıca vaktiyle ilk kez seyretme şerefine nail olduğum, Tarkovskivari ilk kısa belgeseli Koza da 1995in Cannesında epeyce ses getirmişti yanlış hatırlamıyorsam) adeta 1980-90ların Cannes, Venedik, Berlin festivalleri ödül rekortmeni Emir Kusturicayla gizli bir rekabete giriştiği izlenimi veren Ceylan, ödülünü yalnız ve güzelülkemize adadığı bu yılki konuşmasıyla gönül tellerimizi şöyle bir incesinden titretmişti mayıs ayında.

 

Ceylan biçemi melodram

Yeteneklerini konuşturduğu, benzerine az rastlanır türden, kısaca minimalist olarak nitelenen, son derece özgün ve kişisel bir sinema yaptığı, önceki filmlerinden (1990ların ikinci yarısındaki Kasaba, Mayıs Sıkıntısıyla 2000li yılların Uzak ve İklimlerinden) alışageldiğimiz, aile bireyleriyle yakın arkadaş, ahbap çevresinden oluşturduğu amatör oyuncuların yerini bu kez profesyoneller almış Üç Maymunda. İlk filmlerinde fotoğrafçılığından kaynaklanan son derece özenilmiş, nefis görüntüleri ve belgeselimsi duru, samimi bakışıyla tümüyle kendine özgü bir sinemasal dünya kuran Ceylan, Antalyanın ardından bugün birçok salonda, alışılmış 35 milimetre projeksiyonun yanı sıra dijital kopyasıyla da gösterime girecek son filminde, melodramatik bir hikâye anlatıcısı olarak farklı sulara dümen kırıyor bu kez. Üç Maymunda, gece vakti arabasıyla birine çarpan, milletvekili adayı, işadamı Servet (Ercan Kesal), ufak bir servet gibi, reddedilemeyecek bir para vermesi ve karısıyla oğluna kol kanat gerip bakması karşılığında, kendisi yerine hapse girmesini istiyor özel şoförü Eyüpten (Yavuz Bingöl). Ait olduğu sınıfın değerlerine sıkı sıkıya bağlı, namusuna düşkün, öfkesi burnunda ama hazreti Eyüp sabrına da sahip, dar gelirli vatandaş Eyüp de seçim öncesi bu trafik kazasıyla tüm itibarını kaybedecek patronunun önerisini kabul edip suçu üstlenerek 9 aylığına hapse giriyor. Ne var ki Eyüpün üniversite sınavlarını kazanamamış, bunalımdaki hayta oğlu İsmail (Ahmet Rıfat Şungar, sinemamızın Adrian Brodysi olacak yetenekte, umut vaat ediyor bu rolde), servis şoförlüğü yapacağı bir araba satın almak için habire kafasını şişirdiği annesi Haceri (Sahneden gelme, TV dizilerinden tanıdık Hatice Aslan, hikâyenin günahkâr cinsel nesnesine dönüştürülmüş, derinlemesine işlenememiş bu karaktere can veriyor) avans istemeye Servet Beye yollayınca, hep ailesi için saçını süpürge etmiş Hacerle varlıklı, uyanık Servet Bey arasında yasak bir ilişki patlak verecektir.

 

Ahlaki çelişkiler labirentinde

Olanı-biteni göstermek yerine olayların etkilerini göstermeyi benimseyerek, hikâyesini zaman atlamalarıyla, bulanık bir biçimde anlatmayı yeğleyen Ceylan, ihanetten bağışla(n)maya, günah ve suçluluk duygusundan aşağıla(n)maya ve öfkeye kolan vuran ahlaki çelişkilerin labirentlerinde dolandığı Üç Maymunda, bildik alışılmış anlatı sinemasına yakın duran, her karesi hesaplanmış, her anı ölçülmüş biçilmiş, çeşitli sahneleriyle meraklısının belleğinde iz bırakan, bir yaratıcı yönetmen elinden çıkma, etkileyici, hatta sarsıcı, son derece başarılı ve usta işi bir film ortaya koymuş. Hapisten çıkıp işine dönünce adeta öldüren bir cazibeye kapılmış karısındaki değişimi fark eden Eyüple, karısı Hacer, oğlu İsmail ve seçimleri kaybetmiş Servet Bey arasında, birtakım mahrem sırlarla örülmüş bu sonuçları ağır, gizli ilişkinin yol açtığı dramatik gelişmeler soluk soluğa izleniyor filmde baştan sona.

Işığın, rengin, doğal seslerin kullanılışı, çevrenin, mekânların değerlendirilmesi, Antalyada ödüllendirilen özel efektleri (Burak Balkan), rollerine cuk oturmuş oyuncuların (özellikle Yavuz Bingölün) başarısı, sarsıcı kasvetli görselliği ve yönetmenlik becerisiyle olağanüstü bir film övgüsünü hak eden Üç Maymunun eksisi, olayların bütün vebalinin yeterince ikna edici olamayan bir şekilde, Servet Beye tutulan, kocası ve oğlunca aşağılanan, gariban Hacere yüklenmesi. Yine de artılarıyla kuşkusuz ilgisiz kalınmayacak bu filmin, yönetmenini bu kez geniş seyirci yığınlarıyla buluşturacağını umuyor ve diliyoruz.

Sonuçta bir arada kalabilmek ve dağılmamak için olanı-biteni hazmederek, ayakta kalmaya çabalayan, Yedikulede tren yoluna yakın, döküntü ama nefis deniz manzaralı bir evde yaşayan, alt sınıftan bir ailenin melodramını, psikolojik gerilimden karafilme uzanan, bir çeşit Nuri Bilge Ceylanvari türler karışımı halinde perdeye taşıyan bu Üç Maymunu seyretmek kuşkusuz günümüz sinemaseverinin kaçınılmaz kaderi olacak bu hafta. Son derece başarılı görsel biçemine şapka çıkarılacak ama feminist tepkileri de çekecek Üç Maymunda, Murat Şenürkmezin harika ses tasarımına da dikkat!

 

 

Üç Maymun

Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan / Senaryo: Ebru Ceylan, Ercan Kesal, NBC / Kamera: Gökhan Tiryaki / Montaj: Ayhan Ergürsel, Bora Gökşingöl, NBC / Ses: Murat Şenürkmez / Oyuncular: Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Şungar, Ercan Kesal, Cafer Köse, Gürkan Aydın / Zeyno Film 2008 (UIP)

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları