Tarihi karşılamak... Feridun Andaç’ın yazısı...

Eğer tarihi güncelleştirmekten söz edeceksek doğru tarih okumalarına yönelmeliyiz. Yoksa hamasetle, övgüyle karşılanan her geçmiş “mazi” olmanın ötesinde bir anlam taşıyamaz. Bugün artık eleştirel bakmak, öz kaynaklara yönelerek yeni bir tarih anlayışı geliştirmek zorundayız. Turan Akıncı, bunu, bence cesurca yapıyor. Bulan, buluşturan bakışın ötesinde yalınlıkla anlatımı, kaynaklara yönlendirmesi bu anlayışının bir nişanesi olarak çıkıyor karşımıza. Her yazdığına okurunun güven duyması da bundan. Kendi payıma yeni bir tarihçiyi keşfetmiş olmamı zenginlik olarak görüyorum. Turan Akıncı’yı okuyun hiç de yanılmayacaksınız.

Yayınlanma: 10.12.2022 - 00:02
Abone Ol google-news

TARİH HAMASETİ HİÇ Mİ HİÇ

KALDIRMADIĞI GİBİ, OLUP BİTENİ

TAHRİF ETMEYE DE RAZI OLMAZ!

Yakın tarih okumaları bugünü anlamak için önemli bir çıkış noktası. Tarihe bakışınızı geliştirip belirli konular / olaylar / durumlar hakkında görüşlerinizi pekiştiren böylesi bir okumayı öncelemenin gerekliliğine de inanmışımdır.

Güne bakmak, günü anlamak için öylesi bir tarih bilinci, bakışı kaçınılmaz. Güncel, popüler, toplumsal ne dersek diyelim tarihe yüzünüzü döndüğünüzde gerçeğin de arayışına yönelirsiniz.

Tarih, hamaseti hiç mi hiç kaldıramadığı gibi; olup biteni “tahrif” etmeye de razı olmaz. Yaşanan dün bugünü anlamaya kapılar araladığı gibi geleceği kurmada da öğreticidir her zaman. Tarihten vazgeçerek, ya da tarihi unutarak günü yaşayamayız.

Yaşadığımız zamanda tarihsele dönüşen her şey tarihin katedralini oluşturur. Biriktirerek yaşadığımıza göre, tarihin toplumların hafızasını oluşturması kaçınılmaz. Orada olan her şey öğreticidir, hatta “ders” niteliğindedir.

 


İKİNCİ ABDÜLHAMİT’E ULULUK,

KIZILLIK DIŞINDA ELEŞTİREL

BAKIŞLA PEK YAKLAŞILMAMIŞTIR!

Dünyada ve Türkiye’de 19. yüzyılın nereye nasıl evrildiğini bilmek yeni yüzyılı hazırlayan olayları da yerli yerince değerlendirebilmeyi içerir. O nedenledir ki, bugünün tarihçisi arşiv tarihçiliğinin de ötesine geçen bir bakışa sahip olmalıdır. Özellikle sözlü tarihçilik, monografiler, anılar, günlükler, mektuplar, hatta edebi metinler bugünün tarihçisinin odağında olmalıdır.

Nicedir sıklıkla gündeme taşınan, mevcut siyasal iktidarın da hamaset edebiyatıyla kendisine “rehber” kıldığı İkinci Abdülhamit’e, nedense “ululuk”, “kızıllık” dışında eleştirel bir bakışla pek yaklaşılamamıştır.

Kaplanın Sırtında romanında Zülfü Livaneli bunu bir ölçüde denemeye çalışsa da, eninde sonunda kurgunun sınırları içinde kalarak iyicil bakmıştır. Eleştirellik yerine bir ömrün çetelesini sunmuştur okuruna.

Tarihi roman değil, tarihseli romanlaştırmak en temel kaygısı olmuştur. Adeta okuruna da tarihi çağrı da bulunarak dünle bugünün bağlantısına bakmasını istemiştir. Yani bir tür tarih okuması için romanı araçsallaştırdığını da söyleyebiliriz.

 


TURAN AKINCI BİR ‘SİVİL TARİHÇİ’.

BAKIŞI, YORUMU, BİRİKİMİ,

KAYNAKLARA BAKIŞI YENİ BİR

ŞEY SÖYLEME ÜZERİNE KURULU!

Bu yakın tarih okumasında Tarık Akıncı’nın Sürgün, İsyan, Suikast (*) kitaplarına yüzümü döndüğümde; o saklı tutulanı, hamasetle anılanın gerçekliğini ayan beyan gördüğümü söylemeliyim.

Kuşkusuz önceki tarih okumalarım, özellik de İttihat ve Terakki gerçeğine dönük okumalarımda hep karşıma çıkan şuydu: Eğer bir “erken Cumhuriyet” kavramından söz edebiliyorsak, orada bu siyasi / askeri oluşumun varlığını iyice bilmemiz gerekiyor. Cumhuriyet’le başlayan birçok şeyin “ilk” nüvesini orada görmek kaçınılmaz.

Turan Akıncı bir “sivil tarihçi”. Bakışı, yorumu, birikimi, kaynaklara yaklaşımı yeni bir şey söyleme üzerine kurulu.

Araştıran, okuyan, doğru kaynakları yan yana getiren, özgün yalın bir anlatımla bunları buluşturup özce bir şey söyleyen biridir Akıncı. Onun bu yanı da okuruna güven veriyor. Okuduğunuz bir çalışması size diğerine hazırlıyor adeta. Ardı ardına okuduğum bu kitaplarında gözlediğim bu.

Öyle ki, Akıncı’nın yakın tarihe bakış bilinci diğer çalışmalarına; Beyoğlu, İşgal ve Demokrat Parti’yi okumaya yöneltti beni.

 


EĞER TARİHİ GÜNCELLEŞTİRMEKTEN

SÖZ EDECEKSEK DOĞRU TARİH

OKUMALARINA YÖNELMELİYİZ!

Yeni bir tarih bilinci / bakışı edinmek için böylesi tarihçilerin çalışmalarına dönmek ufuk açıcı. Üstelik sizi farklı / yan okumalara da yöneltiyor.

Eğer tarihi güncelleştirmekten söz edeceksek doğru tarih okumalarına yönelmeliyiz. Yoksa hamasetle, övgüyle karşılanan her geçmiş “mazi” olmanın ötesinde bir anlam taşıyamaz.

Bugün artık eleştirel bakmak, öz kaynaklara yönelerek yeni bir tarih anlayışı geliştirmek zorundayız. Turan Akıncı bunu, bence cesurca yapıyor. Bulan, buluşturan bakışın ötesinde yalınlıkla anlatımı, kaynaklara yönlendirmesi bu anlayışının bir nişanesi olarak çıkıyor karşımıza. Her yazdığına okurunun güven duyması da bundan.

Kendi payıma yeni bir tarihçiyi keşfetmiş olmamı zenginlik olarak görüyorum. Turan Akıncı’yı okuyun hiç de yanılmayacaksınız.

 

(*) Sürgün: II. Abdülhamit’in Yıldız Sarayı Yılları ve Selanik Sürgünü, Turan Akıncı; 2022, Remzi Kitabevi, 270 s.

İsyan: 31 Mart Ayaklanması ve Hareket Ordusu, Turan Akıncı; 2018, Remzi Kitabevi, 294 s.

Suikast: Osmanlı’da son Dönem Suikastlar, Turan Akıncı; 2017, Remzi Kitabevi, 222 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler