Aydınlanma bilgemiz Hıfzı Topuz’un 100. yaşına selam olsun! Öner Yağcı’nın yazısı...

Yaşama başladığı günden (25 Ocak 1923) bu yana 100 yılı geride bıraktı Hıfzı Topuz. İnsan ve yurttaş kimliğine eklediği hukukçu, gazeteci, iletişimci, öğretim üyesi, yazar, tarihçi, romancı kimlikleriyle Cumhuriyet aydını olmanın bilinci, sorumluluğu, duyarlılığı ile yaşadı. 1947 yılında başladığı gazeteciliğini yıllarca sürdürdü. 1948’de bitirdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden sonra Strasbourg Üniversitesi’nde devletler hukuku ve gazetecilik yüksek lisansı ve doktorası yaptı. Kitaplarıyla dünyanın, ülkemizin, tarihin özgürlüğe susamışlığını aydınlattı. Yapıtlarıyla yaşamı aydınlatan Hıfzı Topuz’un 100. yaşına selam olsun.

Yayınlanma: 27.01.2023 - 00:03
Abone Ol google-news

‘ARDINDAN YILLAR GEÇTİ’

Hıfzı Topuz’u anlamanın en iyi yolu, onun anılarını, gözlemlerini, yarınlara bakışını aktardığı Öner Ciravoğlu ile nehir söyleşisini okumaktır: Ardından Yıllar Geçti (Remzi Kitabevi).

Topuz, ömrüne üç yaşam sığdırdığını söylüyor: Sol düşüncelerle tanıştığı, başına türlü belaların geldiği çocukluktan gazeteciliğe uzanan 35 yıllık gençlik ve Babıali’de gazetecilik dönemi, öğrendiklerini Paris, Afrika, Latin Amerika, Asya ülkelerinde uyguladığı 60. yaşına kadar UNESCO’daki 25 yıllık yöneticilik dönemi ve 30 yıllık Galatasaray, Anadolu ve İstanbul üniversitelerinde uluslararası iletişim ve siyasal iletişim dersleri verdiği öğretim üyeliği, araştırmacılık, yaşamöyküsel romancılık dönemi.

Topuz’un evine bir “aydınlanma çeşmesi” diyor Ciravoğlu. Çeşmeden akan suları içtikçe “en büyük işinin yazı yazmak” olduğunu söyleyen, “üç gün bir şey yazmazsa” mutsuz olan Topuz’un dünyanın ve ülkemizin panoramasını çıkardığını görüyoruz.

DEMOKRATİK, ADALETÇİ VE İNSANDAN YANA BİR SOLCULUK

Kitabın sonunda, “Bağımsız, özgürlükçü, çoğulcu demokrasiye, parlamenter rejime, güçler ayrılığına, laikliğe, sürekli barışa inanan bir sosyalist” aydınlanma bilgesi, bildirgesini sunuyor:

“Fikret’in ve Atatürk’ün dediği gibi ‘hurafelere, mantık dışı güçlere değil aklın ve bilimin egemenliğine inanırım’… İşte benim solculuğum: Demokratik, adaletçi ve insandan yana bir solculuk… Kurşuna dizilen Gabriel Peri’nin dediği gibi ben de şöyle diyorum: ‘Yeniden başlamak gerekirse, yine aynı yoldan giderdim’...”

Fotoğraf: VEDAT ARIK

KÜLTÜR BİLGESİ

Kitaplarıyla özgürlük savaşımına değerler katarken hukukçuluğunun verdiği, adalet, eşitlik ve vicdanla insanlığa gönül veren bir bilge ve sınırsız coğrafyaların, tarih sayfalarının öznesi oldu.

Ülkesini insanlık kültürüyle buluşturma çabasını somutlayan bir aydınlık arayışçısı olarak Dünya Karikatür Tarihi, Dünyada ve Türkiye’de Kültür Politikaları adlı yapıtlar sundu.

Cumhuriyet’in Beş Dönemeci’nde (Hüsamettin Ünsal’la) Serbest Fırka’yı, Köy Enstitüleri’ni, 2. Dünya Savaşı yıllarını, çok partili yaşama geçişi, 1961 Anayasası’nı anlattı.

TRT’de yaptığı programındaki (1974-1975) Y. Kadri Karaosmanoğlu, Nadir Nadi, S. Kemal Yetkin, Cahit Külebi, Ekrem Akurgal, M. Cevdet Anday gibi aydınlarımızla söyleşileriyle bir kültür hazinesi sundu: Konuklar Geçiyor.

Gizli Aşklar’da, gençlik yıllarında yaşadığı aşkları öyküleştirdi.

İLETİŞİM HOCASI BİR GAZETECİ

Görev yaptığı UNESCO’da (Paris) “İletişim araçlarının geliştirilmesi ve gazetecilik eğitimi” uzmanlığının birikim ve deneyimini örnek özverisiyle aktardı. Ülkemizde iletişimin ilk hocalarından oldu ve yüksek öğretimde iletişimin gerçekleşmesine, iletişimciliğin öğretilmesine birikimini kattı. İletişimin dünyaya egemen olan gücünün farkında, uyaran bir aydın olarak yapıtlar sundu:

Türk Basınında Dış Haberler, Basın Sözlüğü, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, Uluslararası İletişim, İletişimde Karikatür ve Toplum, Basında Tekelleşmeler, Yarının Radyo-TV Düzeni, Siyasal Reklamcılık, İkinci Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi.

Fotoğraf: UĞUR DEMİR

AFRİKA’NIN GAZETECİSİ

1960-2006 arasında 27 kez gittiği Afrika’nın çeşitli ülkelerinde yaşadıklarından kesitleri, Kara Afrika’ya olan sevdasının ilk ışıklarının yanmasının, köleleştirilen bir kıtanın değerbilir dostu olmasının ürünleri olan Kongo Kurtuluş Savaşı, Kara Afrika, Büyülü Afrika gibi kitaplarında, Afrika’nın kültürel yaşamını, geleneksel değerlerini, sömürgecilikle savaşını, sosyalizm deneylerini okuduk.

Afrika’dan Geliyorum68 patlamasının Vietnam’dan Latin Amerika’ya sıçrayan kıvılcımlarının Kara Kıta’da yangına dönüşmesinin, Kara Afrika’da İletişimUNESCO’da planlayıp uyguladığı Afrika’daki “Kırsal Basın” projesinin ürünü olan bir insanlık sevdasının kitaplaşmasıydı.

Kara Afrika’nın özgürlük savaşımcısı, 1960’lı yılların antiemperyalist dünyasında ulusal bağımsızlığı yeniden ateşleyen Kongolu bir kara deriliyi insanlığın bilincine sundu: Lumumba. Kara Afrika Sanatı adlı albümde Afrika’nın maske ve objeleri yer aldı.

Fotoğraf: VEDAT ARIK

ANILARLA YAKIN TARİH

Yaşamını sanata, sanatını yaşama dönüştüren bir gerçekliğe yüce bir değer olan dostluklarını katmayı başaran, bilim insanı titizliğiyle edebiyatçı yaratıcılığını birleştirerek Cumhuriyet’in değerleriyle ikiz yaşayan kimi insanlarla birlikte geçen yaşam anlarını sundu:

Parisli Yıllar, Eski Dostlar, Elveda Afrika Hoşça Kal Paris, Fikret Muallâ, Devrim Yılları, Paris ’68: Bir Devrim Denemesi, Nişantaşı Anıları, Bana Atatürk’ü Anlattılar, Gülümseyen Anılar, Gizli Aşklar, Atatürk Sesleniyor, Bir Zamanlar Nişantaşı’nda, Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday…

TARİHİ BUGÜNE GETİREN ROMANLAR

Topuz’un yaşamöyküsel romanları, içindeki susmayan çocuğun çığlık atması oldu. Küresel düzenin ulusları, ulus devletleri, ulusal dilleri, tarihleri, kültürleri yok etme politikalarına karşı yöneldiği yakın tarihin gizli sayfalarını olanca birikimiyle ve belgeleriyle açtı. Bugüne yol gösterebilmesi için tarihsel bilinç ekseninde süzgeçten geçirerek dün yaşananlara ışıldak oldu.

Tarihsel kişileri ve olayları merceğine alırken siyasetin ördüğü duvarlar arkasında kalan suçsuzların gönüllü avukatlığını üstlendi. Romanlarını, adalet arayışının insani savcısı, vicdanın yargıcı olarak yaşamı karartan çirkinlik duvarlarını aralayarak sundu.

Valide Sultan’ın anılarını ortaya çıkarıp Abdülaziz’in devrilmesini, Abdülhamit dönemindeki yolsuzlukları, baskıları, işkenceleri, yargısız infazları, siyasi entrikaları, şeriatçıların bağnazlık ve kalkışmalarını Meyyale ile romanlaştırarak günümüze getirdi.

Hatice Sultan’da, Osmanlıdaki çok önemli bir değişim dönemini, III. Selim, Kabakçı Mustafa, Alemdar Mustafa Paşa ve II. Mahmut’u anlatırken yenileşme atılımlarına karşı adımları aktardı.

Mithat Paşa’yı anlatırken günümüzdeki demokrasi ve özgürlük savaşının kökenlerine indiği, aydın dramına dikkat çektiği Taif’te Ölüm’de, toprağımızdaki özgürlük savaşımının bereketli tohumlarının atıldığı karanlık döneme ayna tuttu.

Abdülmecit’te, saray çılgınlıklarının yaşandığı bir çöküş döneminde, 16 yaşında tahta çıkan, büyük aşklar ve acılar yaşayan, M. Reşit Paşa’nın çabalarıyla Tanzimat’ı ilan eden, genç yaşta ölen padişahın hüzünlü öyküsünü anlattı. Şanlı Kanlı Yıllar’da, III. Murat ve III. Mehmet dönemlerindeki olayların gerçeğini aradı.

“Özgürlük kurbanlarını belleklerimizde yaşatabiliyor muyuz?” kaygısıyla gerçekleştirdiği Özgürlüğe Kurşun’da, yakın tarihimizdeki, gazeteci cinayetlerinin başlangıcına uzanarak ülkemizdeki aydın kıyımının yakın geçmişine ışık tuttu.

Paris’te Son Osmanlılar’da, Osmanlının son dönemini Mediha Sultan ve Damat Ferit’in yaşamlarıyla aktararak, bugünün birçok sorununun kaynağını içeren önemli bir dönemi, işbirlikçiliğin nasıl yükseldiğini anlattı.

Milli Mücadele döneminde İstanbul’daki direniş örgütleriyle işbirliği yapan, işgalcilerden bilgiler sızdırarak onların depolarındaki silahların Anadolu’ya aktarılmasında görev alan, “Biz Çamlıca’nın üç gülüyüz” şarkısının kahramanı üç kız kardeşi Çamlıca’nın Üç Gülü’nde anlattı. Gazi ve Fikriye’de, Mustafa Kemal’i yürekten seven tek kadın olan Fikriye’yi anlattı.

Devrim Yılları’nda, Cumhuriyet’in devrimci atılımlarının coşkusunu Menemen Olayı’yla birlikte işleyerek yakın geçmiş romanlaştırdı. Kurtuluşun hangi bedellerle kazanıldığının bir kesitini güzelleyerek edebiyatın tarihe nasıl yaklaşması gerektiğinin örneğini gösterdi.

Tavcan’da, Cumhuriyetin ilk ilerici kuşağının temsilcilerinden Semiha (Tavcan) ile Sadi Gökdeniz’in aşkları temelinde 1940’lı yıllardaki hızla atılan kültür devrimi adımlarıyla sinsi sinsi gelişen karşı devrim girişimlerini anlattı. Bugün yaşadığımız ırkçı ve dinci bağnazlıkların nasıl, kimler eliyle desteklendiğinin ipuçlarını verdi. Bir ailenin Osmanlının çöküşünden 1950’lere kadar uzanan çalkantılı yıllarını Nevbahar’da anlattı.

Kara Çığlık’ta, ülkesinin bağımsızlığını, egemenliğini, bütünlüğünü isteyen, sömürgeciliğin ve emperyalizmin karşısına dikilen, öldürülmesinden sonra “ulusal kahraman” ilan edilen Patrice Lumumba’nın yaşamını romanlaştırarak onu bir kez daha ölümsüzleştirdi.

Vatanı Sattık Bir Pula’da, Namık Kemal’in yaşamını ve özgürlük mücadelesini, mektuplarından ve dostlarının anılarından yola çıkarak iç dünyasıyla birlikte aktardı.

“Aklın ve bilimin egemenliğine, aydınlanmaya ve aydınlık günlerin geleceğine inanan bir şair ve kendisinden sonra gelen kuşaklar için dürüstlük, özveri ve sessiz direnişin simgesi” olan Tevfik Fikret’i Elbet Sabah Olacaktır’da anlattı. Onun gür sesinin gelecek kuşakların yarınlara daha umutla bakmasını ve karanlığı dağıtmak için savaşması gerektiğini anlattığını söyleyerek noktayı koydu: “Ufukları yine yoğun bir sis kaplamış olsa da elbet sabah olacaktır!”

Çılgın ve Özgür’de istibdat ve Cumhuriyet döneminin ilginç kişiliklerinden ney üflemesiyle, özgür yaşam mücadelesiyle, yergileriyle ünlenen Neyzen Tevfik’in yaşamını aktardı.

Fikret Muallâ’nın yaşamını Paris’te Bir Türk Ressam’da, Avni-Zerrin-Derya Arbaş’ın öyküsünü Paris Sürgünü’nde anlattı.

Hava Kurşun Gibi Ağır’da, Nâzım Hikmet’in uğradığı haksızlıkları, çektiği acıları, özlemini, insanlarına sevgisini, aşklarını, tutkularını anlattı. Yıllarca cezaevlerinde yatan şairin bitmeyen umudunu, direnişini, özgürlük sevincini, ölümü bekleyişinin hüznünü gösterdi.

Emperyalizmin küresel terörünün ülkemizdeki ilk siyasal cinayetlerinden Sabahattin Ali cinayetini gözler önüne seren Başın Öne Eğilmesin’de, “bütün özgür insanların yüreğinde, bilincinde yaşıyor ve yaşayacak” dediği Sabahattin Ali’nin yaşamını ayrıntılarıyla romanlaştırdı.

Yapıtlarıyla yaşamı aydınlatan Hıfzı Topuz’un 100. yaşına selam olsun.

HIFZI TOPUZ KAYNAKÇASI:

İnceleme-Araştırma: Türk Basınında Dış Haberler (1960), Kongo Kurtuluş Savaşı (1964), Basın Sözlüğü (1968), Kara Afrika (1970), 100 Soruda Türk Basın Tarihi (1973), Afrika’dan Geliyorum (1975), Konuklar Geçiyor (1975), Cumhuriyet’in Beş Dönemeci (1984), Uluslararası İletişim (1985), İletişimde Karikatür ve Toplum (1985), Lumumba (1987), Kara Afrika’da İletişim (1987), Basında Tekelleşmeler (1989), Yarının Radyo-TV Düzeni (1990), Siyasal Reklamcılık (1991), Dünya Karikatür Tarihi (1997), Dünyada ve Türkiye’de Kültür Politikaları (1998), İkinci Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi (2003), Kara Afrika Sanatı (2016), Büyülü Afrika (2018).

Anı: Parisli Yıllar (1994), Eski Dostlar (2000), Elveda Afrika Hoşça Kal Paris (2005), Fikret Mualla (2005), Paris ’68: Bir Devrim Denemesi (2008), Nişantaşı Anıları (2009), Bana Atatürk’ü Anlattılar (2010), Gülümseyen Anılar: Yeni İçerikle Eski Dostlar (2010), Gizli Aşklar (öykü, 2015), Atatürk Sesleniyor (2016), Bir Zamanlar Nişantaşı’nda (2017), Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday (2019).

Roman: Meyyale (1998), Taif’te Ölüm (1999), Paris’te Son Osmanlılar/ Mediha Sultan ve Damat Ferit (1999), Hatice Sultan (2000), Gazi ve Fikriye (2001), Milli Mücadelede Çamlıca’nın Üç Gülü (2002), Devrim Yılları (2004), Tavcan (2005), Başın Öne Eğilmesin/ Sabahattin Ali Romanı (2006), Özgürlüğe Kurşun (2007), Kara Çığlık/ Lumumba Romanı (2008), Abdülmecit/ İmparatorluk Çökerken Sarayda 22 Yıl (2009), Hava Kurşun Gibi Ağır/ Nâzım Hikmet Romanı (2011), Elbet Sabah Olacaktır/ Tevfik Fikret Romanı (2012), Vatanı Sattık Bir Pula/ Namık Kemal Romanı (2013), Paris’te Bir Türk Ressam/ Fikret Muallâ’nın Yaşamı (2014), Çılgın ve Özgür/ Neyzen Tevfik Romanı (2014), Şanlı Kanlı Yıllar/ Osmanlıda III. Murat ve III. Mehmet Dönemi (2017), Nevbahar/ Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Aile Öyküsü (2018), Paris Sürgünü/ Avni Arbaş Zerrin ve Derya’nın Öyküsü (2019).

Nehir söyleşi: Ardından Yıllar Geçti, Öner Ciravoğlu (2013).

Aldığı ödüller: 1998 Sertel Demokrasi Ödülü, 2003 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü, 2004 Lions Kulüpleri Federasyonu Atatürk Barış Ödülü, 2005 Osmangazi Üniversitesi Onursal Doktora Ödülü, 2007 Orhan Kemal Roman Armağanı, 2007 UNESCO Uluslararası İletişim Araştırmaları Birliği Ellinci Yıl Ödülü, 2008 Afrika Barış ve Dostluk Ödülü, 2008 Çağdaş Gazeteciler Derneği Özel Onur Ödülü, 2009 İstanbul Bilim Kültür ve Sanat Derneği Özel Ödülü, 2012 YKKED Aydınlanma Onur Ödülü, 2013 Lumumbashi İletişim Fakültesi Onursal Doktora Unvanı, 2014 ODTÜ Kültür Hizmeti Onur Ödülü, 2014 Galatasaraylılar Derneği Onur Ödülü, 2016 Aydın Üniversitesi Afrika Dostları Ödülü, 2017 Şişli Belediyesi Kitap Haftası Ödülü, 2017 Büyükçekmece Belediyesi Ömür Boyu Basın Başarı Ödülü, 2017 Beşiktaş Atatürkçü Düşünce Derneği Aydınlanma Ödülü…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler