Altın Palmiyeli Hüzün Üçgeni gösterimde

Altın Palmiyeli Hüzün Üçgeni’nde Ruben Östlund, çağımız insanının güzellik, imaj bağımlılığını, vahşi kapitalizmi, sosyal ayrımcılığı, sıradanlaşmayı, insanın değişmez doğasını keskin, sert, abartılı, meydan okuyan, eğlenceli bir anlatımla yansıtıyor. Başrollerde Harris Dickinson, Charlbi Dean, Woody Harrelson var.

Yayınlanma: 28.10.2022 - 07:54
Altın Palmiyeli Hüzün Üçgeni gösterimde
Abone Ol google-news

İsveçli Ruben Östlund Square (Kare/2017) ile ilk, Triangle of Sadness’le  (Hüzün Üçgeni/ 2022) ikinci Altın Palmiye ödülünü aldı. İsveç’te kaşlar arasındaki kısıma kaygı çizgisi deniyor, bu çizgiler yaşam deneyimlerinin uzantıları. Östlund çağımızın dış görünüm, imaj çağı olduğunu, bunun saplantıya dönüştüğünü vurguluyor. Fiziksel görünüm ile giyimin gücünü, etkisini tartışıyor dramatik komedisinin ilk bölümünde. Süper model, influencer Yaya ile manken sevgilisi Carl arasında gerilimli bir ilişki vardır. Yaya daha ünlüdür, Carl’dan daha çok para kazanır.  

Moda sektöründe tek ölçüt güzelliktir. Güzellik, para ve eğitim kadar tüm kapıları açar. İşçi sınıfından gelen erkek modeller basamakları tırmanıp seçkinlerin arasına girebilirler. Moda ve hazır giyim sektöründeki ironik ayrımcılığı ilk bölümde izleriz. İkinci bölümde Yaya ve Carl güzel oldukları için çok lüks bir yat yolculuğuna katılırlar. Çok zenginlerin Rus oligarkların, silah satıcılarının katıldığı bu gezi rüya gibi başlar. Kapitalist Rus Dimitri alkolik kaptan Thomas’la sosyalizm-kapitalizm tartışması yapar. Parayı ve gücü elinde tutanlar yenilmez olduklarına inanırlar. Akşam yemeği kâbusa dönüşür herkes kusmaya başlar, tuvaletler taşar, fırtına kopar.

Üçüncü bölümde hayatta kalabilenler gözlerini ıssız bir adada açarlar. Zenginler, güzeller burada onlara avantaj sağlayan sosyal konumlarını yitirmişlerdir. Hiyerarşi piramidinin başına bu durumda kim geçecektir?

“Toplumu kışkırtan, gülerken düşündüren bir film yapmak istedim. Varsıl, yoksul, sağcı, solcu ayrımı yapmadan herkesin erk bağımlısı olduğunu gösterdim. Biz insanlar sosyal etkileşimlere duyarlıyız. 

Hepimizde ait olduğumuz gruptan dışlanma korkusu var. Yoksullar iyidir, zenginler kötüdür diye bir genelleme yapmadım” diyen Östlund yatı ve adayı insanlığın mikro evreni olarak yansıtıyor, anarşist ve gerçeküstü mizahıyla hayatta kalma güdüsünün çok güçlü olduğunu vurguluyor. 

Annesinin solcu olduğunu, çocukken herkesin eşit olmalarını beklediğini söyleyen Östlund; tarih ,insanlığa erkin yozlaşmasını, çürümesini, eşitlik için savaşımın hep süreceğini gösterdi, gösterecek mesajını veriyor.

Kışkırtıcı, direkt mesajlar içeren kara komedileri Force Majeure’de çekirdek ailedeki babanın egoizmini, korkaklığını, Square’de (Kare) sanatın endüstriye dönüştürülmesini eleştirdi. 

Şişelerin yerde yuvarlanması, tuvaletlerin taşması, kusma sahnelerinin ses tasarımları başarılı. Olağandışı kadrajlar ve odak noktaları görüntü çalışmasına ayrı bir özellik katıyor. Östlund ustaları Luis Bunuel (Yok Edici Melek, Burjuvazinin Gizli Çekiciliği), Marco Ferreri (Büyük Tıkınma), Peter Brook (Sineklerin Tanrısı), Ingmar Bergman (Shame) Jean-Luc Godard (Week End), Lina Wertmüller’i (Swept Away by an Unusual Destiny in the Blue Sea of August) selamlıyor.  


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler