Hikmet Çetinkaya

Cuntanın A Takımı...

24 Temmuz 2014 Perşembe

İsterseniz adını siz koyun, siz anımsayın o yılları; 2007 yılında başlayan ilk gözaltıları düşünün; Balyoz, Ergenekon, MİT, Poyrazköy operasyonlarını...
İster “paralel yapı”, ister “F tipi gladyo”, “Haşhaşi”, ister “Fethullahçı” diyebilirsiniz, hiçbir sakıncası yok!
Bir dönemin anlı şanlı polis müdürleri, amirleri, polisleri...
Şafak vakti kapılar çalındı, onca insanın evleri arandı, ardından alınıp götürüldü.
Zaman, Bugün, Star, Sabah, tüm yandaşlar bayram ediyordu...
“Askeri vesayet kaldırılacak, Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük gelecek!”
Yıllar ne çabuk geçiyor değil mi?
Kaçıncı dalga operasyondu o, ne bileyim unuttum gitti, tarihi hiç önemli değil...
İSTEK Vakfı aranıyordu...
Bedrettin Dalan bulunamamıştı...
Evden çıkıp gazeteye giderken zorunlu olarak önünden geçiyordum, otomobili durdurdum.
Gazetecilik dürtüsü ya, geçip gidecek değildim...
Vakfın giriş kapısına doğru yürüyünce haberci arkadaşlar beni gördü, koşarak yanıma geldi...
Kalabalıktılar...
Konuştum, Türkiye’nin bir laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olduğunun altını çizip sorularını yanıtladım.
Akşam geç saatlere kadar gazetedeydim...
Arkadaşlar seslendi:
“Ağabey Samanyolu televizyonunu aç!”
Açtım...
Hüseyin Gülerce, benim görüntülerim yayımlanırken yorum yapıyordu:
Hikmet Çetinkaya, telaş içinde, İSTEK Vakfı’na geliyor...”
Yani ben korkmuşum!
Ya da bana aba altından sopa gösterip “şu adamı da alın içeri” diyor.
Televizyonlarda ve gazetelerde eli kelepçeli polisleri görünce o yılları anımsadım.
Mustafa Balbay’ın dün çıkan yazısını ben, sizden bir gün önce okudum...
Gazetede olduğum için, sayfa yapımdan Cumhuriyet’in tüm yazarlarını okuma olanağım var...
Balbay’ın altını çizdiği gibi, salt 17/25 Aralık’ta kendilerine kumpas kuranları değil, askerden gazeteciye; bilim insanından siyasetçiye tüm insanlara kurulan kumpasları ortaya çıkarması gerekir AKP hükümetinin...
Dün yazdım, bir kez daha altını çizeyim...
Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK, Poyrazköy, Fuhuş ve Casusluk gibi davaların kurgularını yapanları yakalamak...

***

Eğer 17/25 Aralık operasyonları yapılmasaydı o anlı şanlı polis müdürleri bugün koltuklarında oturuyor olacaklardı...
Bu gerçeği herkes biliyor!
Hayatının beş-altı yılı çalınan Ergenekon, Balyoz davalarının mağdurları ne yapsın!
Kim yaptı o kurguyu?
Bugün gözaltına alınanlar...
Ne demiştik hep:
“Bağımsız yargı, adalette eşitlik ve dürüstlük!”
Türkiye 2007’den beri olağanüstü bir hukuksuzluk döneminden geçiyor, iktidar kendilerine kumpas kurdukları iddia edilenleri gözaltına alıyor.
O kumpas askere, gazeteciye, bilim insanına, öğrenciye, işçiye karşı da kurulduğunda niçin Başbakan “Ben bu davanın savcısıyım” diyordu...
Kendilerine dokununca “inlerine kadar gireceğini” söyleyen RTE, geçmişte kurgulanan davaların kimlerin elinden çıktığını bilmiyorsa, ben söyleyeyim:
“Devlet içindeki Fethullahçı yapı!”
İyi de bu yapı bir terör örgütü falan değil...
Tam devletin içinde...
Devletin polisi, devletin askeri, devletin yargıcı...
Devletin okullarını bitirmişler...
Kimi vali olmuş, kimi polis müdürü, kimi asker, askeri yargıç, doktor...
Başbakan şu adı koysa iyi olur:
“Gladyo!”

***

Havuz medyası coştukça coşmuş...
Cuntaya baskın yapılmış, polisten sonra sıra yargıya gelirmiş...
Demek ki “cunta” varmış Türkiye’de...
Cunta polisler olduğuna göre hükümet bunu önceden biliyordu demek.
2007’de başlayan operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar... 
Gözaltına alınan polis müdürleri ve polisler yapmadılar mı o gözaltıları?
O zaman fotoğraf ortaya çıkıyor...
Çünkü 17/25 Aralık rüşvet, yolsuzluk operasyonlarını da aynı polisler yaptığına göre “cunta”nın öteki ayağı yargı...
Eh, polis cuntasının “A Takımı” gözaltında artık, gerisi başka cuntalara...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları