Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

24 Haziran: Demokrasi sınavı

08 Mayıs 2018 Salı

Demokrasi tarihi dünyada, kan ve gözyaşı ile yazılmış uzun bir serüvendir:
Demokratik rejim, Endüstri Devrimi’ni izleyerek, sermaye sınıfının toprak ağalarına ve ruhban sınıfına karşı mücadelesi ile ortaya çıkmaya başlamış...
Sonra da asıl, toprak ağalarının ve ruhbanın kalıntıları ile sermayenin birlikte oluşturduğu egemenler koalisyonuna karşı, işçilerin hak arama savaşları ile kurulmuştur.
Batı dünyasında, Demokrasi, somut olarak, ücret artışı gibi, çalışma saatleri ve koşulları gibi, çalışanların yaşam standartlarının iyileştirilmesi için yapılan eylemlerle gelişmiştir.
Toplumun çeşitli kesimlerinin, örneğin kadınların seçme ve seçilme hakları, bu mücadele ile, zaman içinde zorla ve yavaş yavaş elde edilmiştir.

***

Birinci Dünya Savaşı, Endüstri Devrimi’ni kaçırdığı için kendi iç dinamiği ile Demokratikleşememiş, zayıflamış ve yarı sömürge haline gelmiş bir Din/Tarım imparatorluğu olan Osmanlı’yı da yıkmış ve ortadan kaldırmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazanılan İstiklâl Savaşı ile kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti, bu çöken ve işgal edilen Din/Tarım imparatorluğunun kalıntıları üzerinde Çağdaş bir Demokratik Cumhuriyetin temellerini atmıştır.
Ama ne yazık ki, savaşla kazanılan bağımsızlık ve buna dayalı olarak kurulan Cumhuriyet, bir Din/Tarım toplumunu, aniden Kentsel/Endüstriyel bir topluma dönüştüremiyor; Halife Sultan’a biat etmiş insanları, bir gecede özgür vatandaşlar haline getiremiyor.
“Atatürk Devrimleri” dediğimiz reformlar, işte bu Din/Tarım toplumunu Kentsel/ Endüstriyel bir topluma dönüştürmek için yapılan atılımlardır.
İsmet İnönü, Çağdaş Demokratik Cumhuriyet yapısını yerleştirmek için, Çok Partili Düzen’e geçmiştir.
Fakat toplumda sermaye sınıfı ve işçi sınıfı yeterince gelişmemiş olduğu için, muhalefet görevini, yani Demokrasiyi yerleştirme işlevini, o sıradaki toprak reformu yasasına karşı çıkanların kurduğu Demokrat Parti’ye vermiştir...
Ve toprak ağalarıyla din adamlarının egemenliğindeki Din/Tarım toplumundan, sermaye ve işçi sınıflarının bulunduğu Kentsel/Endüstriyel topluma geçiş atılımı, bu yüzden, Demokrat Parti tarafından durdurulmuş ve geri çevrilmeye çalışılmıştır.
Üstelik de, Demokratik Cumhuriyet yolundaki reformları durduran ve tersine çeviren bu “Karşıdevrimci atılım”, Din/ Tarım toplumunun biatçı niteliklerinden kurtulamamış olan geniş kitlelere “Demokrasi” diye yutturulmuştur.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla başlatılan devrimci atılım, 1961 Anayasası ile “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” denilerek Sosyal Refah Devleti çizgisinde sürdürülmüş ama bu sıçrama da, toplumun ekonomik/sınıfsal ve siyasal gelişmesi yeterince olgunlaşamadığı için, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleriyle engellenmiştir.
Sonuç olarak özetle Türkiye’de Demokrasi, aşağıdan gelen toplumsal/ ekonomik ve siyasal taleplerle sağlam temeller üzerinde kurulamamıştır...
Çağdaşlaşma çizgisinde yukardan aşağı yapılan reformlarla, toplumun sınıfsal ve siyasal bilinci yeterince olgunlaşmadan kurulmaya çalışıldığı için de, sürekli olarak saldırıya ve kesintiye uğramaktadır.
Erdoğan/AKP iktidarı bu antidemokratik “karşıdevrimci” çizginin günümüzdeki son atılımıdır.
Bu açıdan 24 Haziran seçimleri, sadece iktidarı değil, Türkiye’nin Demokratikleşme sürecinde eriştiği düzeyi de belirleyecektir.
Unutmayalım, her halk, layık olduğu rejimle yönetilir.
Onun için her zamankinden daha güçlü bir biçimde haykırıyoruz:
DİREN DEMOKRASİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları