Hikmet Çetinkaya

Türkiye’nin Açmazı!..

15 Temmuz 2014 Salı

Tüm tarihin, yaşadığımız günlerin, yılların acıları...
Eşitsiz bir gelişme!
Sanayileşen ve sanayileşmeyen toplumlar...
Dünyada olup bitenlere, iç çatışmalara, mezhepsel savaşlarına, ölümlere, kıyımlara baktığımızda neyi görüyoruz biz!
Kalkınan ve kalkınamayan ülkeler...
Cehaletin körleştirdiği insan ve özgür birey!
Türkiye’nin toplumsal gerçeğinde ayrı ayrı zamanlarda yaşayan kişiler ve kesimler giderek çoğalmadı mı?
O zaman oturup düşünmekte yarar var!
Kimileri ayrı ayrı zamanlarda yaşayanları demokrasinin gereği olarak sayıyorlar...
Aslında öyle değil!
Bunlar bilgisizlikten kaynaklanıyor ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorlar!
İnsan bu denli bilinçsiz ve saf olabilir mi?
Bugün Avrupa toplumlarında sosyalistler kendi cumhurbaşkanı adaylarını çıkarırken Türkiye’de sosyal demokrat, sol, sosyalist partiler kendi adaylarını çıkaramıyor.
Bu bizim toplumsal gerçeğimizdir!
Türkiye’de ayrı ayrı zamanlarda yaşayan kesimlerin ve kişilerin çoğalmasından kaynaklanmıştır.
Demokrasimiz ve özgürlüklerimiz gelişmediği için de 2014 yılında demokrasi ve özgürlükler kavramının ne olduğunu anlamış değiliz.
Emek, barış, eşitlik kavramlarını anlayamadığımız gibi!

***

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turu 10 Ağustos’ta yapılacak...
Sosyal demokrat, sol, sosyalist, komünist partilerin bir adayı yok!
Peki Türkiye’de kaç sosyal demokrat, sosyalist, komünist parti var?
Sayıları çok!
CHP’yle birlikte (CHP’ye sosyal demokrat parti diyelim) oy oranları kaç?
Yüzde 30’u bile aşmaz!
Özellikle sosyalist ve kömünist partiler niçin Meclis’e giremiyor, bir cumhurbaşkanı adayı bulamıyor örneğin Fransa gibi?
Bırakın CHP gerçek sosyal demokrat parti kimliğine bürünsün, yenilensin!
Gazi Mustafa Kemal, yaşadığımız toplumda kişiler ve çevreler arasında var olan zaman ayrılıklarını ortadan kaldırmak için “Öğretim Birliği Devrimi”ni gerçekleştirmişti.
Bu devrimle ortaçağı yaşamak isteyenler günümüze ulaşacaklardı. Köy Enstitüleri bu amaçla kurulmuştu.
El ele verdik, gerici, sağcı iktidarları “demokrasi ve özgürlük” olarak gördük, sosyalist hareketi ezdik, hem tek parti hem de çoğulcu demokrasilerimizde ülkenin aydınlarına kıydık...
Köy Enstitülerini, Öğretim Birliği Devrimi’ni yıktık...
Acı ama gerçek, sözlü kültürden yazılı kültüre geçemedik...
Sanayi devrimini yapamadık!
Son 12 yıl içinde sosyal devletin elini ayağını kırıp sadaka toplumuna geçtik.
Sosyalistler, komünistler bölündükçe bölündü...
Birbirlerine acımasızca saldırdı!
Akıl ve bilim yolundan uzaklaştık!

***

Bugün toplum olarak kötülüğün, aymazlığın, bencilliğin acısını çekiyoruz...
İsrail dünyanın gözü önünde Filistin’e karadan ve havadan saldırıyor, kadın erkek; çoluk çocuk demeden katlediyor...
Hani insanlaşma yolundaydı dünya?
Çalkantılı bir süreçten geçiyoruz, çevremiz yangın yeri, IŞİD belasıyla karşı karışıyayız!
Öküz olabilecek kadar insan kılığında dolaşanları görüyorum zaman zaman...
Toplumlar fırtınalı bir dönüşüm içinde, her yer kan, her yer ölüm!
Ve benim Türkiyem!
Üç yanı denizlerle çevrili!
Acılar acıları kovalıyor, yağma, talan, soygun sürüyor...
Ayakta kalamayan eziliyor, ezilenler başka bir evrende yaşıyor.
Bakıyorum çevreme, ele ele vermişler... Bizim sözde sosyalistler, ulusalcı yurtseverler AKP’ye teslim olmuşlar...
“Sandığa gitme, mücadeleden kaçma!”
Kaçma kaçma!
Teslimiyet milletindir!
Sen çok yaşa!
Çünkü biz yurdumuzu, yurdumuz insanını öldüresiye seviyoruz.
Dağlarımızı satıyoruz siyanürcülere, kıyılarımızı, koylarımızı...
Bir direnç sarmalı oluşturmadan hayatı kucaklaşmaya çalışıyoruz.
Zaman çabuk geçiyor, tarihin sayfalarında dün ne vardı, bugün ne var?
Türkiye nereden nereye geldi?
İsterseniz bir on saniye düşünün, yeter...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları