Gül Gelir mi? CHP?

06 Temmuz 2014 Pazar

Bazı okurlar neden bu kadar AKP içindeki çekişme ve çelişmelere önem verdiğimi soruyor... Yüksek siyasette en önemli konu şüphesiz ki AKP, lideri, hükümet ve parti içi gelişmelerdir. Oradaki hava öncelikle bize gelecekle ilgili bilgi ve izlenim verir. AKP, eskinin ”merkez sağ” diye nitelendirilen partilerini silip süpürdü, neredeyse tüm seçmenlerini çevresinde topladı. Son genel seçimde yüzde 50’lere yakın oy almasının nedeni de budur. Seçmen, İslami-dini politika yapıyor diye AKP ve Recep Bey’in etrafına gelmedi. Yok olan partilerin hepsinin Türkiye’yi durmadan batıran hırsız, şebeke, şirket olduğunu net gördüğü için AKP’ye yöneldi.
Eh, 400 milyar dolara yakın para iç tüketime pombalandığı için de bundan ve daha pek çok şeyden nasibini aldı ve iktidar çevresinde duruşunu sürdürüyor.
Demek istediğim şu: Hem AKP içindeki çatışma ve ayrışmalar, hem Recep Bey’in adım adım İslami politikalarını koyulaştırması ve tabii ekonomide gerçekleşmemeye başlayan gelişmelerle birlikte iddialı yeni bir “merkez sağ”ın doğuşuna yol açabilir(*). O zaman dengeli bir politikanın da kulvarı açılır.

***

Erdoğan’ın Köşk’e çıkmama olasılığı var mı? Bu olasılık, biraz zorlansa bile sadece ilk turda var. Parasını siyasi anketlerden kazananlara bakıyorum da, TV’lerde laklaka laklak. Ciddi bir kuruluşun lideri, bence şirketinin başında oturur ve anketlerinin sonuçlarıyla konuşur. Siyasi kimlik kazanmış pek çoğu, konuşmalarıyla nesnel analiz yapacağım diye yönlendirici rolü oynuyorlar!
Erdoğan Köşk’e çıkarsa Gül, AKP başına gelir mi? Biliyorsunuz, RTE Gül’ü parti ve hükümet başında istemiyor. Bir sadık adam peşinde, şak emir alacak, şuk gerçekleştirecek. Gül, bunu bildiği için bu koşullarda siyaset yapmayı düşünmüyorum dedi ve koşullar aynen sürüyor.
Ama bu yeni değil. Kitap çalışmam için yakın geçişte yazdıklarımı karıştırdığımda, 2 Ocak 2012’de de Gül’ün “beklentim yok” dediğini gördüm. Şöyle: “Cumhurbaşkanı, sorular üzerine, siyasette beklentisi olmadığını, bütün makamlarda bulunduğunu söyleyerek mütevazı giriş yaptı! Ama en önemli nokta, siyaseti sürdüreceği idi. Gül’ün ‘beklentim yok’ demesi ile siyaset yapacağını vurgulayan sözleri, birbiriyle çelişiyor.
İzleyen zamanlarda Gül-RTE rekabet veya ilişkisinin kamuoyuna yansıyan çok yönü oldu! RTE, bütün siyaseti kendi kişiliği üzerine kuruyordu ve burada Gül’e yer yoktu! Hâlâ yok!
O kendini yeni bir “kurucugörmekte, Samsun’a çıkmakta, Erzurum’da kongre yapmaya gitmekte! Cumhuriyetin 90 yılını da kayıp bir zaman olarak görmekte (Davutoğlu en has adamıdır bu görüşleriyle de, o kadar diyeyim!)

***

RTE, belki de en büyük kumarını oynuyor. Çünkü Köşk’e çıkarsa, parti ve hükümetle hukuki-yasal bağları kalmayacak. Sadece adamları aracılığıyla isteklerini yaptırabilecek ama partisinde güçlü bir ekip (Arınç vb.) Gül’e çoktan davetiye çıkardılar. Bunu ne kadar gerçekleştirebilecekler, işte bütün soru burada..
Eğer bu davetiyeyi partiye kabul ettirirlerse Gül, kongrede partinin başındadır!
Şenlikli günler olacak şüphesiz ki!
Başka olasılıklar da var. Zamanımız var, bunları da konuşuruz..

(*) CHP, Taktik mi Esas mı?
CHP hiç heveslenmesin politikalarıyla bizzat merkez sağ parti olmaya, yanlış bir gidiş olur, oradan kendisine ekmek çıkmaz, güçlü bir sosyal demokrat-sol rüzgâr estirmeye bakmalı! “Artık herkes İslami politika yapmak zorundadır, yoksa bu milletten oy alamaz” sahtekârlığının dayatılması büyük bir aldatmacadır. Amaç, AKP’nin bütün İslami karakterine ve yolculuğuna meşruiyet kazandırmaktır. CHP’yi de bu kulvara çekerek ılımlı İslami bir seçenek mi yaratmak istiyorlar?
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki MHP ittifakı ve aday seçimini ben şimdilik bir taktik politika olarak görüyorum. Hem bir iktidar seçeneği yaratmak açısından da. Bu seçimlerde ilgi alanım, çatı adayının kişiliği ve kimliğine odaklı değil (Bu herhalde görülüyor!), RTE’nin “milli irade” dayanağının zayıflamasına, hatta mümkünse çöktürülmesine odaklıdır. Siyasetin başlıca sorunu budur ve yıllardır izlediğim çizgiye de uygundur. Gelişmeleri analiz ederim, CHP’den “grup koparmak” gibi bir politik amaçla da yazmadığıma göre...
Ama pek çok muhalifin de derdinin-önceliğinin, “Köşk’e hangi nitelikte bir insanın oturtulacağıoturtulamayacağı” olduğunu görüyorum. Hiç kimse bir diğeri değildir. Muhalefette kampanya yürüten partilerin, grupların, kişilerin, muhaliflerin, başta olan bir lidere düşmanlığından ve beğenmezliğinden veya başka siyasi nedenlerden dolayı politika izleme hakları şüphesiz ki vardır. Onları eleştirmem. Köşk adayını, ideolojilerine ve politikalarına bir araç olarak kullanabilirler. Bu politikaları nedeniyle, RTE avuçlarını ovuştursa ve buradan nemalansa bile..
Sadece şunu belirteyim: Köşk seçimleri sonuçları CHP’de, liderlikte bir değişikliğe yol açmaz. Öyle görüyorum ama 2015 genel seçimlerinden sonrası bu tartışma... Liderliğin o zamana kadar zamanı var..
Bir not daha düşersem: Muhalefetin ana gövdesi, bir kesimi hiç istemeye istemeye olsa bile, çatı adayını destekleyecektir. Benim bu noktada önerim, seçime mümkün olan en büyük katılımın sağlanmasıdır. Muhalif yurttaşların önünde ciddi bir yurttaşlık sınavı ve elini taşın altına koyma görevi duruyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları