Büyük Kaos İktidarı

14 Kasım 2013 Perşembe

Ülkeyi yöneten büyük bir kaostur. RTE’nin ve iktidarının adıdır bu. Büyük fotoğrafı görmezsek olan-biteni sıradan ne var yani bu da geçer, cürmü kadar yer yakar vb. gibi sıradan ve birbirinden bağımsız olaylardan ibaret sanırız.
Hayır, yaşadıklarımız bir bütündür ve her şey Büyük Kaos zincirinin birer parçasıdır! Adanalıya “gavat” diyen, RTE’nin kendisine müfettiş iken temiz raporu veren valisi dahil. Bunlar bir değil bin. Her yeri sarmış durumdalar, en tepeden en alta... Vali mali, kaos makinesinin en uçtaki sıradan mı sıradan dişlilerinden biridir. 11 yıllık iktidar süresince hep görevini yapmıştır..
İktidar, ülkeyi büyük bir kavga ve şiddetle yönetmenin adıdır. Her alanda ayrım, dışlama, ötekileştirme... İktidar dost, karşı olanlar düşman. Türkiye Menderes’in ülkeyi vatan cephesi ve diğerleri olarak bölmesinin yepyeni çok daha kapsamlı ve daha üst düzeyde, bu kez İslam adına kotarılan bir versiyonunu yaşıyor. İslam, din bunların hepsi iktidar için kullanılan birer alettir.

***

Arınç, Büyük Kaos’un ve yaşayacağımız tayfunlu, hortumlu büyük fırtınalarının farkına vararak mı “özgül ağırlığını” ortaya koydu?
Ancak muhatabı tam bir kaya gibidir çizilemez, döndürülemez, ikna edilemez.
Arınç’a “düşmanlarımızı sevindirmeyelim” bile diyebilmektedir!
Düşman kim? Milletin iktidar dışında kalan yarıdan fazlası.
İktidarı desteklemeyen herkes düşmandır.
Biz aramızda çözeriz”in tek anlamı var: “Arınç’ı ikna ederim” Arınç’ı aslında “ya orası ya burası” seçeneğiyle baş başa bırakan bir içsel yönü de var bu ifadenin!..
Bir dava partisi ve adamıyız. Bu ne demek?
“Dava”sının ne olduğunu anlamak için pratiğine bakın yeter. “Dava” adamı, davası dışındaki herkesin defterini, kişi ve siyaset olarak dürmeye yeminli kişidir..
Muhafazakâr demokrat” lafı son günlerde demeçlerden eksik olmuyor! Yaşanılan onca demokrasi dışılığın, gayri meşruluğun üzerindeki şal olarak kullanılıyor.
Başbakan’ın ne demokratlıkla ne de Avrupa’nın siyasal literatüründeki tanımına uygun bildiğimiz muhafazakârlıkla ilgisi var! Şu muhafazakâr demokrat perdesini herkes bir kenarından tutup indirsin aşağı!
Burada sadece, egemen İslamcı kültürün toplumda yaşayan en geri kalıntılarına dayanan, onları kullanan, toplumda ilkel ahlak normlarını temel alan bir diktatoryal yönetim tarzından bahsedebiliriz. Gayri meşruluk-meşruluk bunun dışavurumlarından biridir.
Bunu kabul ettirebilmek için savaşçı olmak gerekir. Akit/Vakit, bunun en iyi örneğini sergiliyor. Hem iktidarda oturup kendisine “muhafazakâr demokrat” görüntüsü biçmek, hem de bu kisve altında ilkel normların savaşını vermek, bir kişilik yarılmasını gerektirir..
Kaos yönetiminin diğer ayağında büyük bir talan, soygun ve özellikle parasal konularda büyük bir yasadışı yönetim var. Büyük bir yağmalama iktidarıdır bu aynı zamanda. Daha büyük diktatoryal yönetim ve yetkiler, ülke zenginliklerinin yandaşlar arasında paylaşımının sürmesi için de gerekli bir şarttır.

***

Arınç aslında, doğrudan işin muhatabına, bir meşru iktidarın kaybedilmekte oluşunun alarmını vermiştir. İş, bu kadar ciddidir. Kaos yönetiminin henüz doğuracağı büyük fırtınaların altında, bütün ülke gibi Arınç da kalacaktır. Bir sorumlu kişi, buna ne kadar izin verebilir? Bu bakımdan bence Arınç, bir dönüm noktasında çizgiyi çekmiştir. Ya sorumluluğu üstlenecek ya da fırtınalara ortak olacaktır.
10 Kasım günü seyrettiğimiz Gül- Erdoğan- Arınç fotoğrafında, Cumhurbaşkanı’nın, öyle birbirinize küs durmayın sizi çekiyorlar anlamındaki sözleri, yaşadığımız yönetim kaosunun ve yol açağı fırtınaların ayırdında olmamaktır.
Özetle RTE, sanırım Gül’ü de ve özellikle Arınç’ı da Büyük Kaos’un parçası yapmaya çalışıyor.
Gelinen nokta, yıllardır birbirine dost siyasi arkadaşlıkların, aralarında ortaya çıkan öyle hemen çözülebilecek nitelikteki anlaşmazlık değildir. Olayı “Arınç’ın duygusallığı” ile açıklamaya çalışmak olayın derinliğini görmemektir.
Derin bir ülke yönetimi krizidir. Arınç’ın bu uyarısında ısrarlı olup olmaması, kendi siyasi kariyeriyle ve ülke sorumluluğuyla bağlantılıdır.
Kriz, bir RTE krizidir. Arınç, Taksim Gezi Olayları dahil, daha önce ortaya çıkan büyük yönetim krizlerinde geri adımlar atmış ve büyük patronun iradesine boyun eğmiştir.
Büyük Patron, iradesiyle herkesi ezip geçiyor.
Bunu salt bir “onur” başkaldırışı olarak görmek hatadır. Kriz, doğrudan ülke yönetimi ile ilgilidir, sistemiktir.
Türkiye kaos yönetimini nasıl aşacak, bakalım kimler hangi sorumluluklarıyla davranacak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları