Yaşasın yine de adalet

17 Aralık 2017 Pazar

Adaletin kırıntısı bile yetiyor bazen, rahat bir nefes almak için.

 2011'de açılan dava nihayet sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi tanınmış kişilere, “dönek - inek” demenin hakaret olmadığına karar verdi.

 Yaşasın Adalet!

 Artık tüm döneklere inek, tüm ineklere de dönek diyebileceğiz.

 Hayvan haklarına duyarlı iseniz ve cinsiyet ayırımcılığını ayıp sayıyorsanız, inek yerine öküz de diyebilirsiniz.

 Ama en doğrusu inek veya öküz gibi masum evcil yaratıklar yerine vahşi bir hayvanın adını da zikretmek!

 Artık bu keyfiyet de sizin adaletinize, asaletinize ve muhabanızın cibilliyet derecesine kalmış. 

Dönek - inek sözünü haklı kılmak için Yüce Mahkemew'nin aradığı tek şart var: 

Bu sözün sözün “halka mal olmuş” kişilere söylenmiş olması. 

“Halka mal olmak” demek, muhatabınız, 'malın gözü” olmasını, yani işbilir ve işbitirir bir siyasetçi, gazeteci, medya patronu falan olması demek. 

Eğer dönek inek lafını, konken oynamaktan vazgeçip briçe yönelen baldızınıza veya tavlayı bırakıp okeye dadanan eski fenerli, yeni beşiktaşlı işsiz güçsüz kayınbiraderinize söylemişseniz, yasanın koruması altında değilsiniz. 

Döneklik siyasette, medyada ve işdünyasında yükselmenin en kestirme yolu. 

İneklik ayrı bir mevzu. Ama döneklik ise dönene de dönülen tarafa da yarar sağlayan bir etkinlik. Yani bir tür “vin-vin” pozisyonu. 

Bu pozisyonun hikmetini, bendenize göre, pratik siyaset hayatımızın filozofu sayılması gereken merhum Süleyman Demirel çok içtenlikle açıklamıştır. 

Çok şaşırtan bir transferden sonra Demirel'e soruyorlar: 

- Neden partiye aldınız o milletvekilini ? Size ve partimize demediği kalmamıştı. Sövüp duruyordu! 

Demirel'in yanıtı “dönek inekliğin” sırrını da ortaya koyuyor: 

- “Orada iken bize bağırıyordu. Şimdi bizim kapıya bağlıyacağız. O tarafa doğru havlıyacak!” 

Anayasa Mahkemesi'nin bu tarihi “dönek ineklik” kararı ışığında aşağıdaki “nidalar”ı, anımsatmak hem farz, hem sünnet, hem de vacip sayılır inşallah: 

“Yolsuzluklarla mücadele edeceğim diyen hükümet, Türkiye’yi yolsuzluk çukuruna batırdı.” 

“At üstünde durmayı nasıl beceremediği gibi ülke yönetmeyi de beceremedi...Bunların paçalarından yolsuzluk akıyor. Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eğdin, emir eri oldun, boyan döküldü!” 

“İsrail BM'de en büyük zaferini AKP sayesinde kazandı. Erdoğan'ın kalbi Ali diyor, dili Muaviye”!

 "Harun olmaya geldiler, Karun oldular. Biz AKP gibi firavunlaşmayacağız”

 “Milliyetçiliği ayağımın altına alırım, diyor. Senin o bacağını kırarlar. ‘Kriptolu telefonum dinledi' diye yakınıyor. Ee, sen de sana devletin güvenlik için verdiği telefonu oğlunla para transferi için kullanma. Benim tek talebim O'nun yargılanmasıdır.” 

Bu Google'ı icat edenden Allah razı olsun. Her nidanın sahibi de belli, eda etikleri tarih de.

Elbette, memleketin yüksek çıkarı uğruna iktidarlar, dumanı üstündeki Anayasal İçtihatihadımıza göre, söz meclisten dışarı, inek de besler dönek de. 

Yeter ki, vatana, vatandaşa yararlı olsunlar. 

Ama ne yazık ki bu üç muhteremin üçü de daha öncekiler gibi bağlandıkları ilk pozisyonda değiller. 

Önce “Tek talebim Erdoğan'ın yargılanması” diyen gönderildi. “Karun gibi oldular” diyen ise, “Başbakan Yardımcılığı” ve Hükümet Sözcülüğü” ile önce mayıştırıldı, ardından “turist vizesi” kapıya yaklaştırıldı. 

“Bunların paçalarından yolsuzluk akıyor!” diye feryat eden ise muhterem ise şu sıralarda koltuğu kaptırmamak için elinden- dilinden geleni yapma telaşında. Ama korkunun ecele faydası yok.

 Hele Anayasa Mahkemesi'nin dönek - inek kararıdan sonra hiç yok. 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları