Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Korku imparatorluğu: Ahtapotlaşan saray

14 Aralık 2017 Perşembe

Sevgili okurlarım, temelleri yıllardır, AKP, Gülen Cemaati, ABD, AB ve Yetmez Ama Evetçiler tarafından özenle atılan “Korku İmparatorluğu”, artık gölgesi hepimizin üzerine kâbus gibi çöken, güneşimizi, ışığımızı kesen, soluduğumuz havayı zehirleyen, kolları her yere uzanan, ahtapotlaşan bir saray haline geldi:
Ne diyelim; mimarlarına, müteahhitlerine, sahiplerine ve kiracılarına hayırlı olsun...
Ama ben bu “Ahtapotlaşan Korku İmparatorluğu Sarayında” yaşamak istemiyorum...
Atatürk ve arkadaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak hedefledikleri, mütevazı bir “Demokrasi Evi” bana yeter de artar bile.
Dün medyada, bu “Ahtapotlaşan Korku İmparatorluğu Sarayından” üç haber vardı.
Birinci haber, sevgili genç dostum, değerli yazar Aykut Küçükkaya’nın da gazetecilik konusunda kazandığı Sedat Simavi Ödülleri’nin verildiği törende, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun yaptığı konuşmanın satırları arasındaydı:
“Cezaevinde 140 gazeteci var...
Kısaca diyoruz ki düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engeller kalkmalıdır. Gazeteciler, yazarlar düşüncelerinden, yazılarından ötürü cezaevlerinde çürütülmesinler.
Hapishanelerinde en çok gazeteci bulunan ülke ayıbı ortadan kalksın. Gazeteciliğin, yazarlığın, sanatın 21. yüzyılda suç olmadığı artık bilinsin...”
İkinci haber, Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılan bir nehir söyleşi kitabının matbaa tarafından basılmayışı ile ilgili olarak Kırmızı Kedi Yayınevi sahibi Haluk Hepkon’un yaptığı açıklamaydı:
“Basılmayan kitapların toplatıldığı ve el konulduğu bir Türkiye’den, matbaaların iktidar korkusuyla kitap basmak istemediği bir Türkiye’ye geçmekte olduğumuzu vurgulamak da boynumuzun borcudur...
Türkiye basın-yayın tarihi, aynı zamanda korkuyla mücadelenin, baskı ve yasaklara boyun eğmemenin tarihidir.
Bu tarih, aynı zamanda özgür düşünce ve özgür yayıncılık üzerinde baskı kuranların asla amaçlarına ulaşamamış olduklarını da net biçimde göstermektedir...”
Üçüncü haber, Özgür Mumcu’nun “Milli Eğitim Sorunu” başlığıyla yazdığı köşe yazısındaydı:
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın evlerde dini sohbet projesinin cemaatin sohbetlerinden yöntemsel nasıl bir farkı var?...
Cumhuriyetin kuruluş dönemini yerden yere vuran, Atatürk düşmanı sohbetler öngörülmüş.
Bu dini sohbetler açıkça bir parti propagandası da içeriyor ve bunu devletin memurları eliyle yapıyor. ‘AK Parti’nin kuruluşuyla birlikte Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın milletimiz, İslam dünyası ve tüm gönül coğrafyamız için ortaya koymuş olduğu destansı mücadele.’
Cemaat, tarikat, siyaset, ticaret anahtar kelimeleriyle bir tek parti devleti kuruldu. Devletin memurları bir partinin propaganda memurları haline getirilmiş. Sabah akşam dinci bir eğitime maruz kalan çocuklara artık evlerinde de rahat yok...”

***

Aslında, kısaltarak alıntıladığım her üç haberde de, Ahtapotlaşan Korku İmparatorluğu Sarayına karşı Demokrasi ve Özgürlük umudu açıkça vurgulanmıştı:
DİREN ÖZGÜRLÜK...
DİREN DEMOKRASİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları