Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mezhep Devletler Çağı

30 Haziran 2014 Pazartesi

Sünni-tistan, Şii-tistan, Alevi-tistan, Dürzi-tistan...

Evet dünyada bir ilke imza atılıyor ve Mezhep Devletler Çağı’na giriliyor. Olur mu öyle şey demenizi beklemiyorum; bazınızın aklından, bugüne kadar bir mezhebe dayalı ülke-devlet yok muydu, sorusu geçebilir...
Evet, bildiğim kadarıyla yok! Ortadoğu’da, hemen yanı başımızda bir ilk gerçekleşecek...
Feodal krallıklar, derebeylikler yıkıldı veya büyüdü-genişledi ve yerlerini imparatorluklar aldı... İmparatorluklar parçalandı, kapitalizm gelişti, aynı coğrafi bölgede ortak tarih-dil birliği ve ekonomik çıkarlar temelinde, dinin de rol oynadığı ulus devletler çağına geçildi. Bayraklar, sınırlar...
Kapitalizm ve ulus devletler çağı hükmünü sürdürürken, şimdi de bazı bölgelerde ulus devletler parçalanıyor, içlerinden yeni geç kalmış ulus devletler doğuyor... (*)
Ulus devletlerin temel bir özelliği, aynı coğrafi sınırlar içinde bulunan, bir egemen din olsa da, farklı din ve mezheplerden, hatta farklı etnisitelerden insanları içinde barındırmasıydı. Ulus devlet, ırk temelinde veya bir din veya bir mezhep temelinde yapılanmamıştı, her ne kadar örneğin mezhep savaşları hep olduysa da. Ama ulus devletler, çıkarları gereği aynı coğrafyada bulunan bütün farklılıkları kapsayıcı oldular...
Şimdi bu da aşılıyor ve post-ulus devlet dönemine giriliyor gibi. Sadece bir dinin (Müslümanlığın) mezheplerden birine dayanan, ulus devletler! Şii-tistan, Sünni-tistan, Alevi-tistan.. (Kürdistan, farklı bir süreç...)
Hepsi Müslüman, ama birbirlerini boğazladıkları için veya biri diğerini dışladığı için, geldikleri nokta, saf-mezhep devletler aşaması! Bunların büyük çoğunluğunun kendisini “Arap” kabul etmesine rağmen...

***

Diyeceksiniz ki, Ortadoğu’da zaten emperyalist ve sömürgeci Batılıların çıkarlarına göre zaten sınırlar cetvel gibi çizilmemiş miydi ve proje taa 1916’ya gitmiyor muydu...
Evet de, yine de dinleri ve dilleri ortak değil miydi, affedersiniz.. Yine de sağında solunda bir ortak tarihleri de var sayılırdı.. Peki neden, Batı’da ve dünyanın her yerinde ulus devletler gerçekleşti de, Ortadoğu’da, gelinen noktada mezhepler devletlerine kadar parçalanma sürecine girildi?
Herkes düşünsün... Bakın bir de İran var orada!
Diyeceksiniz ki, Batılıların petrol çıkarları, bu bölge ülkelerine ve insanlarına rahat yüzü vermedi.. Ülkeleri, ülke içindekileri birbirine kırdırdı, örneğin Irak’ı işgal etti, Suriye’de de aynı süreci bu kez profesyonel köktendinciler ve uluslararası katiller kullanarak başlattı.
Şüphesiz ki neden bu önemli bir etken, bugün varılan noktada... Ama bu kadar mı?

***

Neden bu İslami coğrafyada sağlam ulus devletler kurulamadı, hepsi patır patır dökülüyor?
Denendi, bugün Batılı emperyalistlerin ağzıyla kötülenen “Arap milliyetçilikleri”, Nâsırcılık, Baasçılık gibi güçlü siyasi-ideolojik akımlar ortaya çıktı, çoğu da Mustafa Kemal’i ve Türkiye’ye örnek aldı, ama başaramadılar. Sadece Türkiye başardı diyeceksiniz biliyorum; ama durun, iktidar politikaları sayesinde Türkiye de bu tip bir İslam ülkesine hızla dönüşme eğiliminde.
Peki neden bu milliyetçilikler, petrol de olmasına rağmen, güçlü ulus devletler olamadı da, Batılıların oyuncağı olarak kaldı? Şimdi mezhep devletlere, saf İslami-mezhebi ülkelere dönüşüyor?
Bunun nedeni, İslami anlayışların ülkelerde- toplumlarda siyasi egemenliği olabilir mi? Aşiretler, kabileler neden aşılamadı?
Arap milliyetçiliklerinin kendi içlerinde diktatörlüğe dönrüşmeleri mi, yoksa bu topraklarda modern ulus devlet gerçeğini ortaya çıkartacak insan, sistem, özgürlük, bilimsel düşünce teknolojik yaratıcılık.. ulus devletleri daha sonra ulus devlet yapan unsurların bu ülkelerde var olamaması... mı?
Mesela Mısır’da laikliğin bir bir kavram olarak toplumda karşılığının olmaması, dilin bunu üretememiş olması?!
Ulus devletlerin, genellikle de de laikliközgürlük temelinde, öbür dünyanın değil de bu dünyanın gerçekleri temelinde inşa edilmeleri, üretim ve politika yapmaları mı? Bilim, düşünce, teknoloji üretmeleri mi?
Türkiye’nin ayrıcalığı, Mustafa Kemal’in bugün toplumsal geri zekâlıların kötüledikleri, ulus devlet reformlarını kaçınılmaz olarak ve kararlılıkla uygulamasında mı ve Atatürk gibi bir adama sahip olmamızda mı; biraz da Batı’ya, ulus devleti gerçekleştirmiş coğrafyaya yakınlığı mı ülkenin; Kurtuluş savaşı devrimcilerinin Batılı düşünceyi epey içselleştirmiş olmalarında mı?
Belki de bunların hepsi birden...

***

Yazmıştım, okurlar anımsayacak: IŞİD, bir Sünni devlet kurma hareketidir.. Meseleye salt vay katiller diye bakmayın. Katillikleri, hem köktendinciliklerinden, hem de, Şii bölgesini diğer etnik ve mezheplerden arındırma radikalliklerinden geliyor. Zamanları az, hızlı davranmak zorundalar. Bizim rehineler de, hem bu yolda tamamen birer rehine hem de AKP’nin ABD’ye 2003’te verdiği büyük desteğin intikamı...
ABD’de çizilen haritalara bakıyorum (**). Suudi Arabistan’dan da galiba 5 devlet çıkarılması düşünülüyor oradan... Libya’dan da 3...
Sorularım baki.. De, Türkiye ne yapacak yeni Ortadoğu’da..

(*) Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabımı anımsatırım bu konu için..
(**) www.nytimes.com/interactive/2013/09/29/ sunday-review/how-5-countries-could-become- 14.html?ref=sunday __



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları